Duvar resimleri her dönemin kendine özgü sanat dinamikleriyle gelişen, değişen, siyasi ve sosyal olaylarla pekişen, hamiler tarafından desteklenen kadim sanat türlerinden biri. Farklı tekniklerle yapılan duvar resimleri olmakla birlikte, ülkemizde sanatçıların genellikle kuru sıva ve ahşap üzerine uygulamaları tercih ettiği görülüyor. Saraylardan konaklara, camilerden kiliselere birçok yapıda karşımıza çıkan bu eserler dönemin estetik değerlerinden, kültürel birikiminden ve değişiminden ayrı düşünülemez.
Biri Osmanlı devletinin geç dönemine, diğeri Cumhuriyet’in ilanının sonrasına, 1940’lara ait iki farklı duvar resmi örneklerinde Japonya izleri dikkat çekiyor. 2024, Türkiye-Japonya ilişkilerinin 100. yılı. Her ne kadar iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin başlangıcı 1924 olarak kabul edilse de Türk-Japon ilişkisini 19. yüzyılın sonlarına dayandırmak mümkün. Sultan II. Abdülhamid ile Japon İmparatoru Meiji arasında gelişen dostluk ilişkileri daha sonraki yıllarda da devam ediyor. Bu bağlamda inceleneniki duvar resmi de yapıldıkları dönemin siyasi ve sosyal tarihiyle doğrudan ilişkilendirilebilecek örnekler.
Ōtsu Vakası
Nevşehir, Mustafapaşa’da (Sinasos) bulunan Sultanidis Konağı, içerisindeki duvar resmiyle dikkat çekiyor. Yapı 1892’de, zamanın varlıklı Rum armatörlerinden Haralambos Sultanidis tarafından inşa ettiriliyor. Günümüzde Kapadokya Üniversitesi İdari Binası olarak işlev kazanan konağın sofasında, giriş kapısının hemen üzerindeki dikdörtgen bir çerçeve içerisinde bulunan duvar resminin konusu, Japon topraklarında geçen tarihî bir olaydan esinlenilerek yapılıyor.
Bölgenin önemli sanatçılarından Kostis Meletiadis tarafından yapılan duvar resminin merkezinde kılıçların havada olduğu bir çarpışma ânı görülüyor. Üç figürden ikisinin kıyafetlerinden Avrupalı oldukları anlaşılıyor, diğerinin ise hem ten rengi hem de kıyafetleriyle Afrikalı veya Doğulu kimliği vurgulanıyor. Eserin arka düzleminde ise Uzakdoğu mimarisinden detaylar var. Resimdeki unsurların birbirinden farklılığı ve çeşitli coğrafyaların özelliklerine sahip olması, izleyici için ilk bakışta bir anlam karmaşasına neden oluyor. Ancak eseri anlamlı kılan nokta çerçevenin sol alt köşesindeki yazı.
Metinde, Japonya’nın Ōtsu kentinde Rus çarının oğluna düzenlenen suikast girişimi ve Yunan Prensi Georgios tarafından kurtarılışı kaydedilmiş. Bu bilgi bizim için oldukça önemli;çünkü tarihte Ōtsu Vakası olarak bilinen bir olayın detayları hem görselleştirilmiş hem de yazıyla belgelenmiş oluyor.
Duvar resminin tarihsel arka planı incelendiğinde resmin yapıldığı tarihten iki yıl önce, 1891’de II. Nikolay’a karşı Japon polisi Tsuda Sanzō’nun bir suikast girişiminin olduğunu öğreniyoruz. Yıldıray Özbek, konuyla ilgili çalışmasında, Prens Nikolay’ın Trans-Sibirya Demiryolu Projesi için 1890’da Hindistan, Çin ve Japonya coğrafyasına seyahat ettiğini, St. Petersburg’dan yola çıkan kafileye Atina’da Yunan prenslerinin katıldığını belirtiyor. Ōtsu’daki bir Budist tapınağına yapılan ziyaret sonrası Kyoto’ya döndükleri evrede söz konusu suikast gerçekleşiyor; ancak Yunan Prensi Georgios’un araya girmesiyle II. Nikolay yaralı bir şekilde kurtuluyor.
Resmin arka düzleminde bulunan Uzakdoğu mimarisini yansıtan öğeler dışında Japonya’yı anımsatan pek unsur yok. Hatta suikastçının fizyolojik görünümü de bölgedeki insanlardan uzak. Ancak Sultanidis Konağı’ndaki bu resmi önemli kılan nokta sadece Japonya’da vuku bulan Ōtsu Vakası’nın resmedilmesi değil. Bu olayın bir şekilde Osmanlı dünyasına da bilgisinin ve görselinin taşınması.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta ressam Kostis Meletiadis’in bu resmi yaparken hangi kaynaklardan yararlandığı sorusu. Yapılan araştırmalarda Sultanidis Konağı’ndaki duvar resminin çok benzerinin 30 Mayıs 1891 tarihinde Le Petit Journal’da yayımlandığını görüyoruz. Meletiadis, resimdeki bazı detayları çıkarmakla birlikte genel olarak gazetedeki görseli yansıtmış. Gazetedeki resmin sanatçısı ise H. Meyer.
Le Petit Journal’daki görselin Sinasos’a gelmesi, Japonya’da yaşanan olayın Avrupa basınında hemen yankılanması ve oradan Osmanlı coğrafyasına intikal etmesi dönemin iletişim ağına ve kültürel etkileşimine iyi bir örnek. Evin banisi olan, iş insanı Haralambos Sultanidis’in eline bu gazetenin geçme olasılığı yüksek. Bununla birlikte yine yabancı gazetelerin zaman zaman Anadolu’da varlıklı ailelerinin evlerine veya kahvehanelerine girdiği biliniyor.
Sultanidis’in veya ressam Meletiadis’in neden bu resmi duvara nakşetmeyi tercih ettiği üzerine kesin bir şey söylemek mümkün değil. Ancak, Rus Prensi Nikolay’ı kurtaran kişinin Yunan prensi olması belki de Rum asıllı bu iki ismi etkilemiştir.
Ortak görsel hafıza
Japonya’yla ilintili ikinci duvar resmi Cumhuriyet dönemine tekabül ediyor. Doktora tez sürecimde inceleme fırsatı bulduğum bu yapı, Beyoğlu’ndaki Rita Apartmanı. Yapının inşa tarihi hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte mimari özellikleri 1940’ların sonları ve 1950’lerin başlarını yansıtıyor. Apartmanın en dikkat çekici özelliği ise giriş holündeki duvar resmi.
Dikdörtgen bir çerçeve içerisinde yer alan duvar resminde, iki farklı kompozisyon iç içe geçerek tasarlanmış. Resmin merkezinde geleneksel kıyafetler içerisinde bir Japon kadını betimleniyor. Kadın, doğanın içerisinde, bir eliyle şemsiye tutarken diğer eliyle de feneri ileriye doğru uzatır şekilde tasvir ediliyor.
Kadın tasvirinin her iki yanında merkezdeki resimden bağımsız bir kompozisyon daha var. Burada Japonya’nın süslemeci anlayışına uygun floral düzenlemeler ve kuş betimlemeleri görülüyor. Her iki resim de Japon sanatının ve kültürünün izlerini taşımakla birlikte sanatçı tarafından adeta bir kolaj mantığıyla izleyiciye sunuluyor. Resmin sağ alt kısmında bir sanatçı imzası bulunuyor fakat ne yazık ki yıllar içerisinde gerçekleşen bozulmalardan dolayı tam okunamıyor.
Apartmandaki bu duvar resminin her iki kompozisyonunda da doğrudan Japon sanatının etkileri var. Japon zevkinin Avrupa’yla teması daha eskilere dayanmakla birlikte, 18. yüzyılda Avrupa beğeni dünyasını derinden etkiliyor. Özellikle 19. yüzyılda Avrupalı ressamların doğrudan Japonizm etkili resimler yaptığı biliniyor. Kültürlerarası karşılıklı gelişen bu etkileşim Osmanlı dünyasına da geliyor, ayrıca Cumhuriyet sonrasında da izleri görülmeye devam ediyor. Özellikle duvar resminde yer alan bitkisel düzenlemeler çeşitli mobilyalarda ve aksesuvarlarda görülüyor.
Rita Apartmanı’ndaki duvar resmini önemli kılan noktaların başında, yapıldığı dönemin siyasi sorunları geliyor. Bir Cumhuriyet dönemi apartmanında bulunan eser, 20. yüzyılın ortasında ait. Bu resim şüphesiz ki zamanın siyasi ortamından bağımsız düşünülemez. İkinci Dünya Savaşı’nın Pasifik Cephesi’nde 1937-1945 yılları arasında süren Pasifik Savaşı, bu süreç içerisinde Hiroşima’ya ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları gibi milletlerarası yaşanan siyasi krizler, dönemin basını tarafından yakından takip ediliyor. Özellikle Uzakdoğu’dan gelen hem savaş hem de farklı konulardaki görsel malzeme dönemin yayın organları tarafından okuyucuya sunuluyor. Bu evrede fotoğraflarda ve kartpostallarda Japonya’nın geleneksel unsurlarını takip edebildiğimiz öğelerde artış var. Geleneksel kıyafetler içerisindeki Japon kadını imajı de bunlardan biri.
Yapılan araştırmalar duvar resmindeki kompozisyonun çok benzerlerine çeşitli görsel belgelerde karşılaşıldığını doğruluyor. Şemsiye veya fener tutan geleneksel kıyafetler içerisindeki Japon kadını en temel temalardan biri. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden çok kısa bir süre sonra Beyoğlu’ndaki bir apartmana böyle bir duvar resmi yapılması dönemin atmosferinden ayrı düşünülemez. Bir şekilde, özellikle 1940’larda artan Japonya görselleri sanatçıyı ve duvar resmini yaptıran hamiyi etkilemiş olmalı. Burada altının çizilmesi gereken bir diğer nokta ise söz konusu temanın çok daha eskilere dayanması. 17. yüzyıla ait çeşitli resimlerde veya 19. yüzyıl ile 20. yüzyılın başlarında çekilen fotoğraflarda benzer kompozisyonlarla karşılaşıyoruz. Böylece yüzyıllar boyunca oluşmuş ortak bir görsel hafızanın ortaya çıktığını görüyoruz; bu noktada birlikte birbirinden beslenen imgeler dünyasını da düşünmekte fayda var.
Farklı dönemlere ait bu iki tasvir, Japonya’nın ve Japon kültürünün ülkemizdeki duvar resimlerine yansımasını gösteriyor. Dönemin siyasi ve kültürel ortamından ayrı düşünülemeyecek olan eserler, sadece estetik bir beğeni olarak yorumlanmamalı, aynı zamandan yapıldığı zamanın belgesi olarak da değerlendirilmeli. Nitekim Ōtsu Vakası’nın gazetelere yansıyan görselinin neredeyse birebir aynısının Sultanidis Konağı’na yapılması veya İkinci Dünya Savaşı’nda artan Japonya görsellerinin bir karşılığını Rita Apartmanı’nda görmek bu durumun en önemli kanıtlarından.
Genel olarak değerlendirildiğinde Osmanlı dönemine dayanan, Cumhuriyet döneminde daha da gelişen Türk-Japon ilişkisi kültürel etkileşimi de peşi sıra getiriyor. Ülkemizde Japonizmin etkilerini mobilyalarda ve çeşitli aksesuvarlarda takip edebilmemizin karşılığında duvar resimlerindeki örnekleri sınırlı. Bu açıdan Sultanidis Konağı ve Rita Apartmanı önemli kültürel miraslarımızdan.