Stonehenge veya Mısır mezarları gibi eski anıtların ölçeğinde dev çelik eserler yaratarak “mümkün olanın sınırında çalışmayı” seven Amerikalı sanatçı Richard Serra’nın, New York’taki evinde öldüğü bildirildi. 85 yaşındaydı.
Serra’nın “en iyi heykeltıraş” unvanını kazandıran oksitlenmiş çelik eserleri, dünyanın çeşitli yerlerindeki Guggenheim Bilbao gibi önemli koleksiyonlarda yer alıyor. Burası ana salonu dolduran 1.034 tonluk “The Matter of Time” (Zaman Meselesi) (2005) eserine ev sahipliği yapıyor. Diğer eserler açık alanlar için komisyonlandı ve oluşturuldu: Katar’daki Dukhan Çölü, Londra ve New York’taki meydanlar ve Almanya’nın merkezinde yer alan Essen’de bir maden atığı dağ, bu alanlardan sadece birkaçıdır.
1938’de San Francisco’da doğan Serra, çocukken endüstriyel soğuk haddelenmiş çelik gibi malzemelerle aşina büyüdü. İspanya’dan göç eden babası, tersanede boru tesisatçısı olarak çalışıyordu; annesi ise Odessa’dan göç eden Yahudi göçmenlerin kızıydı. Eski bir gazeteci ve talk show sunucusu olan Charlie Rose’la 2001’de yaptığı bir röportajda Serra, babasının kendisini dört yaşındayken bir geminin denize indirilmesini izlemek için tersaneye götürdüğünü anlatmıştı. Serra, o yaştayken “o kadar ağır bir nesnenin hafif olabileceği, o tonaj miktarının lirik olabileceği” düşüncesine kapılmıştı.
Tam anlamıyla bir heykeltıraş olan Serra, başlangıçta UC Santa Barbara’da (California Üniversitesi) İngiliz Edebiyatı okudu ve çalışmalarını finanse etmek için çelik fabrikalarında çalıştı. Serra’nın çizimlerini gören edebiyat profesörlerinden biri, ona güzel sanatlar okumasını önerdi. Böylece Serra, Yale Üniversitesi’nde burs kazandı ve Brice Marden, Chuck Close, Robert Mangold ve Nancy Graves (Serra’nın kısa bir süre evli kaldığı kişi) gibi ressamlarla tanıştı.
Paris’te geçirdiği bir dönemde neredeyse her gün Constantin Brâncuși’nin yeniden inşa edilmiş stüdyosunu ziyaret eden Serra, daha sonra New York’a yerleşti. Orada, lastik ve erimiş kurşundan heykeller yapmak da dahil olmak üzere diğer malzemelerle denemeler yapmaya başladı. Ünlü galerici Leo Castelli, 1966’da onu kabul etti; ancak Serra, kolayca satılabilir eserler yapmayı reddetti ve her zaman daha büyük parçalar için yapmaya girişti. Sanatçı ayrıca, minimalizmin ardından ortaya çıktığı için herhangi bir akımla ilişkilendirilmeyi reddetti.
Richard Serra'nın statüsü, başarısı ve 2001 Venedik Bienali’nde Altın Aslan Yaşam Boyu Başarı Ödülü kazandığı göz önünde bulundurulduğunda, Serra’nın açık artırma piyasasında ulaştığı en yüksek seviye olan 4,3 milyon dolar, başarısına denk yüksek bir rakam değil. Bu durumda eserlerinin taşınması zor doğası da etkili olmuş olabilir.
Kariyeri de tartışmasız değildi. 1975’te, Minneapolis’teki Walker Sanat Merkezi’nde monte edilen eserlerinden birinin bir parçası kazara gevşedi ve bir halat uzmanı ezilerek öldü. Yapılan incelemede, halat uzmanının talimatları doğru şekilde uygulamadığı belirlendi ve böylece Serra’nın heykel yapmayı bırakması gerektiğini söyleyen sanat dünyasının önde gelen figürlerinin bu çağrıları sona erdi. New York’taki bir plazada sergilenen “Tilted Arc” (Eğik Yay) (1981) eserinin göz zevkini bozduğu ve tehlike arz ettiği üzerine hazırlanan bir dilekçenin kamuoyuna sunulmasından dolayı 1985’te de çok başarılı olamadı. Serra ABD hükümetine açtığı davayı kaybetti ve eser 1989’da kaldırıldı.
Ancak bu tür görüşler azınlıktaydı ve Serra’nın popülaritesi artmaya devam etti. Altın Aslan’ı kazanmanın yanı sıra, yaşamı boyunca sanata katkılarından dolayı, Japon, Fransız, Alman ve ABD hükümetlerinden en üst ödüllere layık görüldü. Ayrıca eserlerinin görkemi ve anıtsallığı, unutulmayacağını da gösteriyor. Sanatçı kendisini şöyle ifade etti: “Herhangi bir katkı yaparsanız, sonsuzluk açısından neyin daim olup olamayacağını tahmin etmek çok ama çok zordur. Sadece şunu diyelim ki, bu tür çalışmalar gösteriyor ki, en azından bir ihtimal vardır.”