Küratörlüğünü Brezilyalı Adriano Pedrosa’nın yaptığı 60. Uluslararası Sanat Sergisi, bu yıl Foreigners Everywhere (Yabancılar Her Yerde) temasıyla 24 Kasım’a dek sürecek. Bienalde ayrıca 81. Venedik Uluslararası Film Festivali, 15. Uluslararası Çocuk Karnavalı, 52. Uluslararası Tiyatro Festivali, 18. Uluslararası Çağdaş Dans Festivali ve 68. Uluslararası Çağdaş Müzik Festivali de yer alacak.
Giardini’deki merkez pavyon ve Arsenale’de gerçekleşen Uluslararası Sanat Sergisi, “Nucleo Contemporaneo” (Çağdaş Bölüm) ve “Nucleo Storico” (Tarihsel Bölüm) adlı iki bölümden oluşuyor. İnsanın nerede olursa olsun her zaman yabancılarla karşılaşacağı ve gerçekte kendisinin de bir yabancı olduğu fikrinden yola çıkarak oluşturulan serginin çağdaş ayağında queer sanatçıların işleri öne çıkarken modern bölümde Küresel Güneyli ve İtalya’dan sürgün edilen sanatçıların 20. yüzyıla ait işlerini görmek mümkün.
Bienalin açılışı bir ödül töreniyle gerçekleşti. Geçmiş yıllarda KenLoach, Tilda Swinton, Federico Fellini ve Ömer Şerif gibi isimlerin aldığı prestijli Altın Aslan Yaşam Boyu Başarı Ödülü, Türkiye’den Paris’te yaşayan Nil Yalter ve İtalyan kökenli Brezilyalı sanatçı Anna Maria Maiolino’ya verildi. Yalter’inikonik“Topak Ev “eseriyle birlikte “Exile is a hard job”(Sürgün Zor İş) adlı yerleştirmesi de bienal boyunca ana salonda görülebilecek.
37 ülkeden 30 yaş altı 150 genç sanatçının katıldığı, bu yıl ikincisi düzenlenen Biennale College Arte’de finale kalan dört genç sanatçının işleri de sergi mekânında yerini alıyor. Venedik’in farklı bölgelerinde ulusal ve uluslararası kurum ve sanatçılarla gerçekleştirilecek, sergiyi temsil eden seslerin çeşitliğini artırmayı hedefleyen etkinlikler de sergi sırasında izlenebilecek. Ayrıca çocuklara ve gençlere yönelik sanat ve mimarlık alanında eğitici programlar yine Venedik Bienali kapsamında gerçekleştirilecek.
Türkiye Pavyonu
2003’ten beri Venedik Bienali’nin en çok ilgi çeken bölümlerinden biri de Türkiye Pavyonu. Beral Madra’nın yıllara uzanan çabalarıyla oluşturulan bu pavyonda Türkiye’yi şimdiye dek Nuri Bilge Ceylan, Gül Ilgaz, Ergin Çavuşoğlu, Neriman Polat, Nazif Topçuoğlu, Hüseyin Çağlayan, Banu Cennetoğlu, Ahmet Öğüt, Ayşe Erkmen, Ali Kazma, Ali Taptık, Alper Derinboğaz, Candaş Şişman, Metehan Özcan, Serkan Taycan, Sarkis ve Füsun Onur gibi sanatçılar temsil etti.
Bienalin, koordinasyonunu İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) üstlendiği Türkiye Pavyonu’ndabu yıl yer alan isimse Gülsün Karamustafa. 1960’lardan beri göç, bellek, aidiyet, kültürel kimlikler, cinsiyet gibi toplumsal meselelere odaklanan Karamustafa’nın mekâna özel olarak hazırladığı “Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli”adlı yerleştirme, yıkımlar karşısında insanlar arasındaki kaybolan bağları merkezine alıyor. Gündelik nesnelere yeni anlamlar yükleyerek yaşananların ardında kalan boşluk, oyuk ve kırıkların izlerini süren sanatçı, dünyayı “üzerinde sürekli yer değiştirilen bir savaş alanı” olarak tasvir ediyor ve insanlar arasındaki çatışmalara değiniyor. İki kadim şehri, Venedik ve İstanbul’u buluşturarak savaşların ve mücadelelerin ardında kalan izleri sürüyor.
Venedik’in Arsenale bölgesinde bulunan, kökleri 1460’lara dayanan ve vaktiyle Venedik Cumhuriyeti’nin silah deposu olarak kullanılan Saled’Armi binasında yer alan sergide, sanatçının deyimiyle: “Mimaride istikrarı, ihtişamı, eskimezliği ve zaferi temsil eden, dünyayı çağlar boyu felaket ve savaşlarla tetikte tutan ‘güç’ sembolü sütunlar, mekânda ancak destekle ayakta durabilen içi boş kalıplarla ikame ediliyor.” 2021’de Roswitha Haftmann Ödülü’ne ve 2014’te Prens Claus Ödülü’ne layık görülen sanatçının bu yerleştirmesi mekânı bir tür yapı sökümüne uğratarak felaketlerin dünyasından çıkıp eksilerek, değer kaybederek varlığını sürdüren insan ilişkilerinin peşine düşüyor. Sergi metninde, “Etrafımda akıp giden ve insanlığı tehdit eden savaşlar, depremler, göçler, nükleer tehlike, durmadan hırpalanan doğa ve çevre sorunları nedeniyle bütünüyle içi boşaltılmış̧ bir dünya hâliyle uğraşıyorum,” diyen sanatçı küresel zorluklarla mücadeleyi odak noktasına alıyor.
Gülsün Karamustafa’nın günlük ve eskizleri
Editörlüğünü Melis Cankara’nın, grafik tasarımlarını Esen Karol’un üstlendiği, sergiyle eşzamanlı olarak hazırlanan, hem İngilizce hem de Türkçe yayımlanan sergi kitabında, Karamustafa’nın bu yerleştirme için kullandığı malzemeler üzerine 12 yazarın denemelerinin yanı sıra sanatçının eserini yaratırken tuttuğu günlük, eskizleri ve kendisiyle yapılan bir söyleşi de yer alıyor. Sanatçının üretim sürecine tanıklık eden günlüğü iç dünyasına açılan bir pencere niteliğinde; kimi zaman rüya tabirlerini, 1944 yılında annesinin babasına yazdığı aşk mektuplarını, kimi zaman da Avrupa’yı saran korkunç savaş yıllarını odağına alan sanatçının düşünsel dünyasına dair ipuçları veriyor. Sanatçı kırık dökük Venedik camlarıyla yapılan avizelerle üç semavi dinin tarih boyunca çatışmasına gönderme yaparken görüntü ve sesi seyircileri sürekli takip eden bir araç olarak kullanıyor. Foreigners Everywhere temasına yoğunlaşan sergide Gülsün Karamustafa da günümüzün en temel meseleleriyle, eşitsizlikler ve göç, sürgün edilme gibi kavramlar üzerinde duruyor.
YeltaKöm’ün tasarım danışmanlığını yaptığı serginin bir de internet sitesi var (https://turkiyepavyonu24.iksv.org/). Buradan İstanbul, SãoPaulo, Gwangju, Kiev, Singapur, Havana, Selanik, Sevilla gibi birçok uluslararası bienale katılan sanatçının “Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli” yerleştirmesiyle ilgili kaleme aldığı metne ulaşmak mümkün.
Türkiye Pavyonu’nun bu yılki danışma kurulunda Özalp Birol, Nilüfer Ergin Doğruer, İnci Eviner, MilovanFarronato ve Fisun Yalçınkaya yer alıyor. 332 sanatçının katılacağı Venedik Bienali’nde Türkiye’den ayrıca Semiha Berksoy, Güneş Terkol ve FahrelnissaZeid’in işlerini de görmek mümkün.