Mardin Bienali’nin 6. Edisyonu, Ali Akay küratörlüğünde, 10 Mayıs-10 Haziran tarihleri arasında Daha Uzaklara başlığıyla izleyiciyle buluşuyor. Direktörlüğünü Döne Otyam ve Hakan Irmak’ın üstlendiği bienal, çok kültürlü Mardin kentinden toplumların küreselleşmiş geçmişine bakmak üzere bakışlarını uzaklara doğru çeviriyor. Doğayla, kültürle, bitkilerle, hayvanlarla ve başka insanlarla, etnisitelerle, milletlerle, sınıflarla ve bölgelerle müzakere odağında ilişkiler kurarak; postkolonyal ve feminist, kesişimsel, dekolonyal yapı bozum bağlamında ırkçılığa karşı bir biçimde, birlikte var olma mücadelesine doğru bir çağrı yapıyor.
Mardin Bienali 2010’dan bu yana çeşitlenen etkinlikleriyle, kentin gündelik yaşam pratiklerine nüfus etmeye çalışmış ve küresel ölçekte çağdaş sanatın önemli isimlerini Mardin’de ağırlamış tecrübeli bir ekip tarafından hayata geçiriliyor. Kentin tarihî yapılarının her bienalde etkinlik mekânı olarak işlevlendirilmesi, miras farkındalığına dair kültürel bir katman daha açıyor. Bienalin ilk küratörü ve bugünkü eşdirektörlerinden Döne Otyam ve eşdirektör Hakan Irmak’la periferide bienal düzenlemenin yarattığı kültürel karşılaşmalar, etkinliklerin miras değerlerine katkıları ve bienalin sürdürülebilirliği hakkında konuştuk.
THE ART NEWSPAPER TÜRKİYE: 14. yılında olan Mardin Bienali’ni kimler gerçekleştiriyor? Paydaşları kimler? Kent sakini bu ekibin bir parçası mı?
DÖNE OTYAM: Mardin Bienali’nin 1. ve 2.’si GAP İdaresi, Mardin Valiliği, Başbakanlık Tanıtım Fonu desteği ve özel sektörün katkılarıyla 2010 ve 2012 tarihlerinde gerçekleşti. 3., 4. ve 5. Mardin bienalleri, 2014 yılından beri, Mardin Sinema Derneği tarafından, özel sektör ve sanat kurumlarının destekleriyle düzenlenmeye devam ediyor.2012’den buyana bizlerin paydaşı ve destekçisi konumunda SAHA Derneği var; birçok kurumsal markanın desteğinin yanı sıra bienal dostlarımız da Mardin Bienali’nin sürdürülebilirliği için önemli katkılar sunuyor.
Mardin kültür ve sanat konusunda köklü bir geçmişe sahip, önemli bir kent. Mardin Bienali’nin ise 14 yıllık sürecinde çağdaş sanat anlamında kente önemli katkıları oldu. Kent sakinleri olarak bir genelleme yapmak doğru olmaz ama bienale dair ciddi anlamda bir ilgi söz konusu; bu da bienal ve kent sakinleri arasında önemli bir bağ kurulduğunun göstergesi. Zaten böyle bir bağ oluşmasaydı ve kentte yaşayanlar bienali böylesine sahiplenmeseydi sürecin bu denli başarılı olması imkânsızdı.
Bienalin kente sosyal ve ekonomik katkıları neler? Hem kentteki yaratıcı endüstrilerde hem de turizm sektöründe neleri değiştirdi sizce?
Öncellikle sosyal olarak en önemli katkısı 14 yılda 300’ün üzerinde ulusal ve uluslararası sanatçının işlerinin Mardin’in eşsiz mekânlarında sunuluyor olması. Etkinlikler, konferanslar, atölyeler, performanslarla bienal döneminde sosyal yaşam ciddi anlamda hareket kazanıyor. Kentte yaşayan öğrenci, esnaf, sanatçı ve sanatseverlerin buna tanıklık etmeleri sosyal yaşam için bir alan, bir nefes niteliğinde. Ekonomik olarak turizmin tüm bileşenleri bu etkinlikten maksimum fayda sağlıyor. Bienalin kente böylesine bir katkı sunması mutlu olduğumuz konuların başında geliyor.
Mardin turizmi zaten kültür, tarih ağırlıklı bir rota. Bienal buna çağdaş sanatı ekledi; sanatseverlerin ve sanat profesyonellerinin ajandasında hep yer edinerek çemberi daha da genişletti. Mardin Bienali turları diye bir kavram oluştu. Bienal döneminde sadece Mardinliler ya da yakın kentlerden değil merkez diye tanımladığımız İstanbul, Ankara, İzmir’in yanı sıra Türkiye’nin birçok şehrinden pek çok ziyaretçi kente geliyor.
Bienalin kavramsal çerçevesini kim, nasıl belirliyor?
Seçilen küratör bienalin konseptini, sanatçılarını ve içeriğini belirliyor. Bu konuda bizler onun kurgusunu gerçekleştirmekle yükümlü oluyoruz.
Bienal mekânları seçilirken nasıl bir strateji izleniyor?
Mardin Bienali, şu âna kadar sit alanı içerisindeki tarihî mekânlar, kiliseler, manastırlar, kervansaraylarla beraber hayatın canlı olarak aktığı çarşılar, kahveler, berber dükkânları, kasetçiler, antikacılar, hamam, metruk yapılar ve kamusal alanlarda gerçekleşti. Her bienalde ana mekânlarımız olan Alman Karargâhı, Develi Han, Tasarım Vakfı Galerileri’nin yanı sıra küratörün belirlediği konsepte ve sanatçıların işlerine göre mekânlar belirleniyor.
Bienalin uluslararası hacmini yabancı sanatçıların katılımı, uluslararası sanat yazınına yansımaları ve turizme katkıları bakımından değerlendirebilir misiniz?
2. Bienal’in küratörü Paolo Colombo’yla birlikte uluslararası görünürlüğümüz başladı. 2012’de The New York Times’da, Mardin Bienali’ni tanıtan kapsamlı bir tam sayfa yazıyla yer almak bizim için büyük bir mutluluk olmuştu. Günümüzde yabancı basının dikkatinin çoğalması da fark edilmeyecek gibi değil. Yerel turizmin artması bienal ekibinin zorda kalmasına neden olacak kadar büyüdü. Şaka bir yana idealim olan bienal turizminin bu denli olması müthiş bir duygu. Uluslararası turizme katkısı ise sanat çevresiyle kısıtlı henüz.
Geleneksel kültürel üretimler ile çağdaş sanat perspektiflerinin çakışmasından doğan yeni ve yaratıcı üretimler var mı? Burada doğan ya da buradan kendi kentine dönen bir sanatçının orada meydana getirdiği bir etkinlik, tasarım ya da ürün gibi mesela.
Mardin’de özellikle bienalle eşzamanlı açılan sergiler çoğalmaya başladı. Bizlere ulaşarak projelerini anlatan sanatçıların, kolektiflerin açacakları sergi sayısı 30’a yakın. Bu da mutlu edici ve amaçlarımızdan birine daha ulaştığımızın da bir göstergesi. Şehrin tamamına yayılan bienal ve eşzamanlı açılacak sergiler, hem Mardin hem de ulusal ve uluslararası katılımcılar için güzel bir sanat rotası sunuyor. Eşzamanlı açılacak sergilerin bir kısmı İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerden galeri veya bağımsız sanatçıların, bir kısmı ise Mardin’de yaşayan ve üreten sanatçıların sergileri. Geleneksel üretim yapanlar için anlamlı işbirlikleri gerçekleşiyor bienal döneminde: Bienal sanatçılarını onlarla buluşturuyor, birlikte ortak üretimler yapmalarını destekliyoruz.
Ekonomik istikrarın yakalanamadığı ülkelerde kültür ekonomisinin kırılgan bir tarafı var. Bütçeler daralıyor, sponsor bulmak güçleşiyor. Bu bağlamda Mardin Bienali’nin sürdürülebilir bir kaynak yönetimi var mı?
Sorunuzdaki gibi kırılgan ekonomi, bütçe daralması [karşısında] sponsor bulmak çok zor. Mardin Bienali maalesef şu âna kadar sürdürülebilir bir fon yönetimiyle çalışma imkânı bulamadı. Ancak 14 yıldır birçok kurumsal firma, sanat kurumları, sivil toplum kuruluşları ve bienal dostlarının katkılarıyla düşük bütçelerle de olsa devam etmeyi başardı.
Bilindiği gibi bir sanat etkinliği gerçekleştirmek gerçekten çok zor. Teknolojiden lojistiğe, sergi kurulumdan iletişimine, konaklamasından ulaşımına, insan kaynağından tanıtımına kadar çok geniş ve büyük gider kaleminin olduğu devasa bir yapı. Kurumsal altyapımızı güçlendirmek için 6. Mardin Bienali’nden hemen sonra 2025 yılında neticelendirmeyi hedeflediğimiz haberi sizlerle de paylaşmak isteriz: Mardin Bienali Vakfı’nı kurmak için çalışmalara başlıyoruz. Sürdürülebilir bienal, sürdürülebilir fon ve sürdürülebilir insan kaynağı, daha profesyonel bir altyapı için,Mardin Bienali Vakfı’nı kurmak en büyük amaçlarımızdan biri. Öte yandan bu yılki 6. Mardin Bienali’ni destekleyip güç veren, sanata ve eğitime katkılarıyla bilinen Hitay Vakfı, bienalle uzun süreli bir işbirliği amaçlıyor.
TANT: Kültürel coğrafya Mardin Bienali’nin karakterini ne düzeyde ve nasıl etkiliyor?
HAKAN IRMAK: Mardin Bienali, gerçekleştiği coğrafyanın elbette kültürel, sosyal yapısından beslenip dünya çağdaş sanatıyla da entegre bir şekilde karakterini oturtmuş durumda. Güncelin çok hareketli olduğu bir dönemde yaşıyoruz, bilgiye ulaşmanın anlık olduğu, dünyada sanata erişebilirliğin çok kolaylaştığı bir dönemde bienal organizasyonları sınır tanımıyor. Mardin Bienali de bu anlamda kendi kültürel coğrafyasının yanı sıra evrensel olarak kendini şekillendiriyor.
Bienalin Mardin’in kültürel mirasının korunmasına bir katkısı oldu mu? Kültür turizminin niteliğini geliştirdi mi?
Bienalin en önemli hedeflerinden biri, bilinmeyen mekânlara dikkat çekmek. Elbette Mardin tarihîmekânlar açısından da zengin bir kent. Turistik gezilerin vazgeçilmezi ikonik yapılar ziyaretçi akınına hep uğruyor. İlk iki bienalde turistik ve bilinen mekânları tercih ettik. Kasımiye ve Zinciriye medreseleri, Mardin Müzesi, Kırklar Kilisesi, Mor Efrem Manastırı gibi önemli yapıları kullandık. Son üç bienalde sergi mekânları olarak kullandığımız Alman Karargâhı, Develi Han, Dabakoğlu Evi, Tasarım Vakfı Galerileri gibi yapılar bienalle bilinirlik ve nitelik kazandı. Bu mekânlar restore edilerek veya projelendirilerek sosyal hayata dahil oluyor. Bazıları faal olarak yaşamlarına devam ediyor bazıları ise bienal süresince.
Kültür turizmi konusunda ise çok ciddi bir işbirliğine ihtiyaç var: Bu sadece bienalin kotaracağı bir durum değil. Mardin gibi kentlerin yıl içerisinde kültür-sanat takviminin hazır ve sürdürülebilir olması gerek. Maalesef bu alana dair profesyonel ve topyekûn bir çalışma hâlâ yok. Kentin önemli aktörleri olan belediye, valilik, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları gibi kurumlar, profesyonel destekle umarım bu konuya kısa zamanda ilgi gösterirler. Bu anlamda Mardin Bienali olarak katkı ve destek vermekten çok mutlu oluruz.
Bienal bir periferi bienali mi, yoksa kendi odağını yaratan bir kültür sanat ağına sahip olduğunu söyleyebilir miyiz? İstanbul ve Anadolu kentleriyle etkileşimi nasıl?
Mardin Bienali 2025’te 15. yılını kutlayacak. Bu anlamda heyecanlı ve mutluyuz. Her bienalde bir adım öteye nasıl geçebilir düşüncesi içerisindeyiz. 2018’den bu yana International Biennial Association (Uluslararası Bienaller Birliği, IBA) üyesi. Tüm kıtalardan sanatçı, küratör, sosyolog, filozof, antropolog, sanat tarihçi, mimar ve sanat profesyonellerine ev sahipliği yapıyor. İstanbul’la ilişkisi her anlamda gelişkin; tüm sanat kurumlarıyla işbirliği veya dayanışma içindeyiz.
Bienalin Mardin’in yanı sıra İstanbul’da da ofisi var. Bienal süreci yaklaştığında görüşmelerimizin büyük çoğunluğunu o ofiste gerçekleştiriyoruz. Merkez konumlanması ve lojistik olarak kolaylaştırıcılığı nedeniyle sanatçı, küratör, basın ve sponsorluk görüşmelerini orada yapıyoruz. Gerek kurumsal destekçilerimiz gerek sanatçıların yaşadığı şehir ve basının bulunduğu yer tartışmasız İstanbul. İstanbul ve Anadolu kentleriyle etkileşimde olmamak imkânsız.