Porto Riko’daki tarihî mağara resimlerinin incelendiği çığır açıcı çalışma, takımadalardaki sömürge öncesi kültürlerin tarihinin daha eskiye dayandığını gösterdi. Örnek alınan en eski piktografların bir kısmı MÖ 740 ila 400’e, yani İspanyol yerleşimcilerin yerli nüfusun buraya ilk kez yerleştiğini iddia ettiğinden yüzyıllar öncesine tarihlendi.
Arkeolog Reniel Rodríguez Ramos ve jeofizikçi Angel A. Acosta-Colon, Porto Riko’nun ana adası olan La Isla Grande’deki 11 karstik mağarayı incelediler. Araştırmacılar, bölgedeki insan varlığının tarihini daha kesin olarak anlamak umuduyla 61 piktograftan pigment topladı. The Art Newspaper’a konuşan Rodríguez Ramos şunları söyledi: “Porto Riko ve Karayipler’de keşfedilen kaya sanatını kayda geçirmek için çok çaba gösterilse de, bugüne kadar kronolojileri konusunda sağlam bilgiler elde edilemedi. Kronoloji, biçimsel tipolojilere veya bu resimlerde zamanla gerçekleşen görsel değişikliklere göre belirleniyordu. Fakat belirli geleneklerin ne zaman başladığını tespit etmek için yeterli bilgi bulunmuyordu.”
Piktograflar, petroglifler ve piroglifleri içeren Porto Riko kaya sanatının MS 600’den sonra başladığı düşünülüyordu. Rodríguez Ramos’a göre, İspanyol sömürgeciler 1493’teki İspanyol fethinden sonra büyük oranda azalan Taíno nüfusunun adaya yalnızca 500 ila 1.000 yıl önce geldiğine inanıyordu.
Rodríguez Ramos, “Araştırmacılar uzun bir süre boyunca Taíno halkının İspanyol istilasından önce burada yaşayan tek kültür olduğunu düşündü,” diyerek ekliyor: “Kapsamlı arkeolojik araştırmalar sonucunda, insanların İspanyollar gelmeden binlerce yıl önce de Porto Riko’da yaşadığını belirledik.” Ramos, yeni bulguların “adadaki tüm yerli halkın İspanyollar tarafından öldürüldüğüne dair düşünceyi değiştirdiği”ni de belirterek, sömürgeleşmeden çok sonra yapılan mağara resimlerinden anlaşıldığı üzere Taíno halkının soyunun tükenmediğine ancak Afrika ve İspanyol kültürleriyle kaynaştıklarına dair antropolojik argümanı destekliyor. Rodríguez Ramos araştırma sayesinde “en eski atalarımızın dünyayı nasıl gördüğünü ve onlar için neyin önemli olduğunu daha iyi anladıklarını” sözlerine ekliyor.
Örnek alınan son piktografların bir kısmının 18. yüzyıla tarihlendiği bu çalışmayla Porto Riko sömürgeleştirildikten sonra kaya sanatının sona ermediği de anlaşıldı. Özellikle dikkat çekici örneklerden biri de aslanı andıran 16. yüzyıla ait bir resimdi; dolayısıyla bazı uzmanlar bu resmi Porto Riko’ya getirilmiş Afrikalı bir kölenin yaptığını düşündü; bu kişi gerçekten aslan görmüş olabilirdi. Ancak Rodríguez Ramos’a göre, Karayipler’deki diğer bölgelerde de benzer örnekler bulunduğu için aslan olduğu düşünülen resim aslında “güneşi de temsil ediyor olabilir”. Rodríguez Ramos ek olarak, “Virgin Adaları, Küba ve Hispanyola’da da örnekler bulunduğunu düşünürsek Afrikalıların kendi kaya sanatlarını yarattığı düşüncesi araştırılması gereken bir konu,” diyor.
Resimlerdeki diğer temalar arasında Porto Riko’da daha çok bilinen vatoz, kaplumbağa ve kertenkele gibi hayvanlar yer alırken, bazılarında da antropomorfik ve doğaüstü unsurlar görülüyor. Rodríguez Ramos’a göre, hayvanlar insanların etraflarında gördüklerini temsil edebileceği gibi, kendilerini tasvir etmek için kullandıkları totemik unsurlar da olabilir. Ramos, “Biz bu araştırmada bu resimlerin anlamını yorumlamayı amaçlamadık ama en azından o zamanlar neler olduğuna dair fikir edinebildik. Artık zamansal bağlam konusunda daha fazla bilgi edindiğimize göre, anlam ve kompozisyon açısından neyi resmetmek istediklerini araştırabiliriz,” diyor.
Keşifler devam ediyor
Organik pigmentlerle yapılan piktograflar kaya sanatının diğer türlerine göre daha doğru şekilde tarihlenebiliyor; incelenmeleri içinse resimlerin yapısını koruyacak ölçüde küçük örnekler gerekiyor. La Isla Grande piktograflarının radyo karbon tarihlemesi hızlandırıcı kütle spektroskopisi (AMS) adlı teknikle gerçekleştirildi. Fransa’nın Ardèche kentindeki Chauvet Mağarası gibi iyi bilinen kazı alanları da dahil olmak üzere dünya genelinde piktografları tarihlemek için 1980’lerden bu yana AMS kullanılıyor. Porto Riko’da ilk olarak 2016’da Isla de Mona’daki piktograflar için kullanılan AMS, bunların 13. yüzyıl gibi erken bir dönemde yapıldığını ortaya koyarak bölgedeki diğer mağara resimlerinin yaşının belirlenmesi konusunda merak uyandırdı.
Rodríguez Ramos bu durumu açıklarken, “O zamana kadar hiç kimse Karayipler’de böyle bir araştırma yapmakla ilgilenmiyordu. Hem maliyetli bir süreç hem de Porto Riko’da bunu yapabileceğimiz laboratuvar yok. Ama şimdi daha çok ilgi gördüğü için çeşitli kaynaklardan fon alabiliyoruz,” diyor.
Rodríguez Ramos ve meslektaşları La Isla Grande’de inceleyecekleri piktografları seçerken kaya sanatının değişkenliğine baktılar ve basit resimlerden daha karmaşık resimlere kadar uzanan bir dizi örnek topladılar. Bazı durumlarda, birbirine benzer ve yakın olan resimleri inceleyerek aynı tarihlerde mi yoksa yüzyıllar boyu mağaralara gelen farklı gruplar tarafından mı yapıldıklarını belirlemeye çalıştılar.
“İkisine de rastladık,” diyen Rodríguez Ramos sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bazı örneklerde düzenlilik dikkatimizi çekerken, bazılarındaysa palimpsest benzeri veya birbirinin üstüne çizilmiş resimler bulduk. Bir levhada hem MÖ 500 gibi erken bir tarihe hem de aynı duvar üzerinde 16. yüzyıla ait bir figür tespit ettik. Yani anlaşılan insanlar bu bölgelere sürekli olarakgeri dönüyordu.”
Araştırmacılar, çalışmanın tarihî açıdan önem taşıyan bölgelerin korunmasına ve özellikle Karayipler’de daha fazla araştırma için fon ayırma ihtiyacına dair farkındalığın artmasını umut ediyor. Porto Riko, Karayipler’de kaya oluşumlarının en yoğun olduğu bölgelerden biri olarak öne çıkarken, takımadalardaki 500’den fazla kaya sanatı bölgesinin kronolojisi konusunda halen çok az bilgi bulunuyor.
Rodríguez Ramos bunu şöyle açıklıyor: “Kültürel miras ve tarihî kaynak olarak kaya sanatının önemine dikkat çekmek zorundayız. Dünyanın her yerinde insanlar modern graffitilerle bu resimlere zarar veriyor veya dokunuyorlar. Oysa bunlar yenilenebilir kaynaklar değil. Gelecek nesiller için korunmaları gerekiyor.”