Safranbolu… İnsanların bir ömür yaşadıkları ve hatıralarını güzel konaklara bırakıp gittikleri zamansız kent…
Karabük’e bağlı, kent merkezine 8 kilometre uzaklıktaki Safranbolu, Homeros’un İlyada’sında geçen adıyla Paphlagonia bölgesinin sınırları içinde yer alıyor. Yunan coğrafyacı ve tarihçi Strabon’a göre bölge, Orta ve Batı Karadeniz’i de kapsıyor. Safranbolu’nun yakın çevresinin tarihi, son yıllarda artarak devam eden yüzey araştırmaları ve kazılardan gelen somut verilerle aydınlanmaya başladı. Zonguldak Tios antik kenti kazıları, Sinop Balatlar (Sinope Koimesis) Kilisesi, Safranbolu’ya 46 kilometre uzaklıktaki Eskipazar ilçesindeki Hadrianapolis antik kenti bunlardan sadece birkaçı. Hadrianapolis Kazısı, Karabük Üniversitesi tarafından yürütülüyor ve Roma, Erken Bizans dönemine ait yapı kalıntılarının yanı sıra mozaik buluntularıyla öne çıkıyor. Yine aynı döneme tarihlenen Üçbölük (Ilbarıt) köyündeki kaya mezarları bölgenin tarihini aydınlatıyor. Ayrıca Safranbolu merkezde, Göztepe mevkisindeyse tümülüsler bulunuyor. Bunlardan çarşıya yakın olan Büyük Göztepe Tümülüsü’ndeki buluntular arasında yer alan boyalı seramikler, Safranbolu tarihinin Frig dönemine kadar uzandığını gösteriyor.
Bazı kaynaklarda Safranbolu’nun Türklerden önce Bizans döneminde Dadybra, Selçuklu döneminde Zalifre olarak anıldığı yazıyor. Daha sonra Borlu, Tarklıborlu, Zağfiran-ı borlu, Zağfiranbolu gibi isimler alan bölge, Cumhuriyet döneminde çevresindeki kaliteli safran yetiştiriciliğiyle ilintili olarak Safranbolu olarak anılmaya başlıyor. Selçuklular ve Candaroğulları döneminden sonra 14. yüzyılda Çelebi Mehmed’le Osmanlı hâkimiyetine giren Safranbolu, II. Mahmud döneminde 1811’de kurulan Viranşehir Sancağı’nın merkezi oluyor. 1870’tey Kastamonu Sancağı’na, 1927’de Zonguldak’a, 1995’te ise Karabük’ün il olmasıyla buraya bağlanıyor.
Safranbolu, idari ve tarihî ticaret merkezinin bulunduğu ayrıca geleneksel konutlarının yoğun olduğu çarşı bölgesi, yüksek rakımıyla serin olan ve daha çok yaz mevsiminin geçirildiği geniş bahçelerle çevrili evlerin bulunduğu Bağlar ve her iki bölge arasında kalan, 1924 Mübadelesi’ne kadar gayrimüslim nüfusun yaşadığı Kıranköy’le Batı Karadeniz Bölgesi’nde kültürel mirasıyla öne çıkıyor.
Hükümet Konağı, Köprülü Mehmet Paşa Cami, İzzet Mehmed Paşa Cami, Kazasker Karabaşzade Hüseyin Efendi, namı diğer Cinci Hoca’nın memleketine yaptırdığı Cinci Han ve Hamamı, Yemeniciler Arastası, tescilli olarak belirlenmiş 107 sokak çeşmesi, sofa kısmındaki havuzlarıyla konakları ve diğer tarihî ve kültürel değerleriyle Safranbolu, “Başka Safranbolu yok,” söylemine işaret ediyor. Sadrazam İzzet Mehmed Paşa’nın Safranbolu’da yaşayan herkesin cebine bir saat koyacağını söyleyerek 1797’de yaptırdığı Saat Kulesi, günümüzde her saat başı geçmişi anımsatıyor. Safranbolu kent kurgusu ve gelişimi jeolojik yapıya göre şekillenmiş. İzzet Mehmed Paşa Cami, kanyon üzerine kemerlerle oturtulurken, altından Akçasu Deresi’nin aktığı ahşap minareli Lütfiye Cami (Kaçak Cami), yine aynı şekilde doğal kayalar üzerine kemerlerle oturtulmuş tonoz sistemin üzerine kurgulanmış. Çifte hamam olarak inşa edilen Cinci Hamamı’nın günümüzde hâlâ kadınlar ve erkekler bölümü hizmet veriyor. Bu tarihî hamam, atık suların her iki yapı arasındaki yeraltı kanalını kullanarak Cinci Han’ın ahır bölümünün atıklarını da alıp kanyona taşıyan önemli bir altyapı sistemine sahip. Bu sistemin işleyişi, dönemim mühendislik başarılarından biri olarak kabul ediliyor.
Osmanlı devletinin siyasi ve sosyoekonomik açıdan zayıfladığı 19. yüzyılda gelişimini tamamlaması Safranbolu’nun ekonomik gücünü de ortaya koyuyor. Safranbolu’nun önemli ticaret yolları üzerinde bulunması ve üretime yönelik lonca sistemine bağlı işkollarının gelişmesi sayesinde kentin refah düzeyi artıyor, bu sayede fizikî yapı da gelişiyor. Kent, özellikle geleneksel konut mimarisiyle dikkat çekiyor. Safranbolu’daki tarihî yapı çeşitliliği pek çok yapının ayakta ve kullanılabilir durumda olması nedeniyle günümüzde de korunuyor ve bu yüzden de Safranbolu “müze kent” diyeadlandırılıyor.
1937’de Karabük Demir Çelik Fabrikası’nın temelinin atılması ve iş nedeniyle Karabük’ün nüfusunun artması sonucu Safranbolu, bölgenin aldığı göçten etkileniyor ve özellikle Kıranköy ile Bağlar arasında Has Tarla olarak bilinen alan yeni yapılaşmaya açılıyor. Daha sonraları Bağlar’da geleneksel konut yapılarının bulunduğu bölgede kâgir evlerin inşa edilme süreci başlasa da, Safranbolu’da 1970’li yıllara kadar geleneksel konutlarda geniş, kalabalık ailelerin bir arada yaşamasının, evlerin ve konakların korunmasının önemli bir nedeni olarak görüldüğü için Safranbolu, “kendini koruyan kent” olarak tanımlanıyor. Baba evine gösterilen saygı, özgün mimarinin korunması sağlıyor. Ayrıca çocukların evlendikten sonra genelde ailesiyle birlikte oturmaya devam ettiği için fazla konut ihtiyacı çıkmadığından da geleneksel doku korunabiliyor. Kimi Safranbolu evlerinde sofada havuz bulunurken, bazı evlerin bahçelerinde havuz odası yer alıyor. Havuz odası, ortasındaki havuzda ejder başlı su oluklarından suyun aktığı, etrafında sedir düzeninin olduğu havuzlu selamlık köşkü de denilen mimari bir kurgu. Selamlık köşkü denilmesinin nedeni, evin erkeklerinin erkek misafirleri, yaşam alanlarından ayrı bir yerde olan bahçede ağırlaması. Burada genellikle cuma geceleri yapılan “sıra” toplantılarına Safranbolu’da tanınmış, iş sahibi, hali vakti yerinde kişiler katılıyor, yemekler yeniyor, sohbetler ediliyor, yüzük oyunu oynanıyor ve bunlara bazı yarışmalar ile türküler eşlik ediyor.
Mimari mirastan çok daha fazlası
Safranbolu, mimari mirasının yanında zengin de bir mutfak kültürüne sahip. Et, perohi, koruklu bamya, uzun fasulye (uzun pakla), cevizli yayım, safranlı zerde bunlardan sadece birkaçı. El işlemeleri, kapı halkaları ve tokmakları, çivisiz, geçme tekniğiyle yapılmış ahşap tavan göbekleri, dolap kapakları, manda derisi kullanılarak yapılan yemeni (ayakkabı) ise el sanatları arasında öne çıkanlar arasında. Ayrıca doğum, kına, evlenme âdetleri yöreye özgü uygulamaları içeriyor. Diğer yandan somut olmayan kültürel mirasın bir parçası olarak yöreye özgü derlenmiş türküler, mâniler ve masallar kuşaklar arası aktarılıyor.
Avrupa Konseyi’nin 1975’i Mimari Miras Yılı olarak kabul etmesi ve bu kapsamda İstanbul Teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) Safranbolu'da gerçekleştirilecek etkinliklere ev sahipliği yapmayı düşünmesi sonucunda kentin adı ulusal ve uluslararası düzeyde duyulmaya başlıyor. Safranbolu Mimari Değerleri ve Folkloru Haftası’nda gerçekleştirilen etkinlikler, kentin sahip olduğu somut ve somut olmayan kültürel mirası koruma konusunda bütüncül bir bilimsel yaklaşımın bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bu etkinliklerin gerçekleşmesinde köprü vazifesi gören yüksek mimar mühendis Yavuz İnce, o yıllarda Karabük Demir Çelik Fabrikası’nda görevli. Doğan Kuban, Metin Sözen, Reha Günay gibi biliminsanlarının liderliğinde, dönemin Belediye Başkanı Kızıltan Ulukavak’ın ve Safranbolu halkının desteğiyle Safranbolu’da geleneksel yaşam kültürünü temel alan çalışmalar, ayrıca Safranbolu mimarisi üzerine belgeleme rölöve (plan, kesit, cephe düzeni) çalışmaları akademik temele dayalı ele alınıyor. Hımış ve bağdadi yapım teknikleri, mimaride kullanılan malzemenin yani ahşap ve kerpicin yapısal özellikleri gibi konular araştırılıyor. Reha Günay’ınSafranbolu Evleri Fotoğraf Sergisi Paris’te büyük ilgi görüyor. Aynı yıl ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğrencilerinin Safranbolu’da çalışma yapması elde edilen bulguların bilimsel temellere oturtularak kayıt altına alınması, kentin UNESCO sürecine doğru ivme kazanmasını sağlıyor.
Çelik Gülersoy’un girişimiyle Havuzlu Asmazlar Konağı’nın, Türkiye Turing Otomobil Kurumu tarafından satın alınarak restorasyonunun gerçekleştirilmesi ve Safranbolu’da butik otel olarak yeniden işlev kazandırılması, Süha Arın’ın Safranbolu’da Zaman belgesel filmiyle perçinleniyor. Safranbolu’da Zaman, 1977’de Antalya 14. Altın Portakal Film Festivali’nde “En iyi Kısa Film” seçiliyor. Bu gelişmelerin teşvik edici etkisiyle Safranbolu halkı, tarihî değerlerine daha da sahip çıkıyor ve ilçede temeli atılan koruma bilincini özümseyerek Safranbolu’nun bütünüyle korunmasını sağlıyor. 1976’da Çarşı ve Bağlar, Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından kentsel sit ilan ediliyor. 1978’e gelindiğinde İTÜ’nün Koruma İmar Planı hazırlamaya başladığı Safranbolu’da, aynı yıl Kaymakamlar Evi ve Arasta’nın kamulaştırılarak restorasyonunun yapılmasına karar veriliyor. 1990’daysa İsmet Okyay tarafından Koruma İmar Planı hazırlıyor.
UNESCO Dünya Mirası
12-17 Aralık 1994’te Tayland’da gerçekleştirilen 18. dönem toplantılarından çıkan kararla UNESCO Dünya Mirası Komitesi, Çukur (Çarşı), Bağlar ve Kıranköy bölgelerini içeren Safranbolu'yu Korunması Gerekli Miras Listesi'ne dahil etme kararı alıyor. UNESCO bu kararı (ii), (iv) (v) kriterlerine dayandırıyor:
(ii) Yüzyıllar boyunca kervan ticaretinde önemli bir yer edinmesiyle sağladığı ekonomik refahın Osmanlı İmparatorluğu’nun geniş bir alanında kamu ve konut mimarisinde belirlemiş olduğu standartla kent gelişimine etkisi,
(iv) Kervan ticaretiyle Asya ve Avrupa arasındaki ticaret bağlantısında bir güzergâh üzerinde gelişen ve 19. yüzyılda demiryollarının önem kazanmasıyla varlık nedenlerini yitirerek pek çoğu başka ekonomik amaçlara yönelen kasabalar gibi Safranbolu’nun Karabük Demir Çelik Fabrikası’nın kurulmasıyla yeni bir sosyoekonomik sürece girmesine karşın binalarının özgün biçiminin korunması,
(v) Safranbolu topografyasıyla tarihî yerleşimi arasında ilginç bir etkileşim sergileyen tipik bir Osmanlı kenti olması
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, Türkiye’de listeye giren tüm miras alanlarında olduğu gibi Safranbolu için de belli periyodlarda güncel durum saptamasını yapıyor. Diğer yandan dünyadaki kültürel mirasın afet, savaş ya da çatışma, deprem vb. olağandışı durumlarda korunabilmesi için örnek alanlar üzerinden çalışmalar bulunuyor ve sonuçlar tartışılıyor. Kuzey Anadolu Fay Hattı’na çok yakın olan Safranbolu’da tarihî süreçte meydana gelen depremlerde herhangi bir yıkım yaşanmadı. Çarşı kesimi jeolojik yapısı gereği çukurda kaldığından depremler Safranbolu için bir tehdit oluşturmuyor. Ayrıca yapılarda ahşabın kullanılması, özellikle geleneksel konutlardaki ahşap strüktürün bu yapıları depreme karşı daha dayanıklı kılmış. Ancak Safranbolu’da tehdit oluşturabilecek en önemli sorunların başında yangın geliyor. Safranbolu tarihine bakıldığında Tabakhane bölgesinde geçmişte Safranbolu’daki debbağlık (dericilik) loncasına bağlı üretim yapan ve Safranbolu ekonomisinde büyük katkısı olan çok sayıdaki ahşap tabakhane binasının yanında 1920’lerde Safranbolu Debbağ Fabrikası kâgir olarak inşa edilmiş. Buhar kazanının patlamasıyla yanan bina günümüzde hâlâ restore edilememiş, harap vaziyette. 19 Ocak 1976’daysa Hükümet Konağı’nda çıkan yangında sadece bina değil içinde bulunan resmî evraklar, Safranbolu’ya ait arşiv belgesi niteliğindeki pek çok kayıt da zarar gördü. Hükümet Konağı’nın 2000’lerin başında restorasyonu tamamlandı ve Safranbolu Kent Tarihi Müzesi olarak düzenlendi. Bugün hâlâ Safranbolu’da 150-200 yıllık konaklar yangın nedeniyle zarar görüyor.
Safranbolu Kaymakamlığı ve Safranbolu Belediyesi UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan kentin listedeki yerini muhafaza etmesi için gerekli duyarlılığı gösteriyor. Bu süreçte halkın da koruma konusunda daha çok bilinçlendiği söylenebilir. Ancak son yıllarda turizm alanındaki faaliyetlerin bu tarihî kente yakışır biçimde tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. İki faaliyetten bahsetmek gerekirse: İlki 2000’de düzenlenen Altın Safran Belgesel Film Festivali etkinlikleri kapsamında her yıl, “en iyi korunan ev” seçilerek, seçilen evin kapısına plaket yerleştirilmesi. Ayrıca 7. Safran Festivali’nde safran hasadı etkinliği düzenleniyor. İklim ve coğrafya nedeniyle kaliteli safran yetiştiren bölgede, safran tarımının teşvik edilmesi amacıyla, bölge sakinleri ve dışarıdan gelen konuklar safran tarlalarına gidip safran çiçekleri topluyor.
Daha önce Ankara Koruma Kurul Müdürlüğü’ne bağlı olan Safranbolu, Karabük Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurul Müdürlüğü’nün kurulması ve çalışmalarını Safranbolu’dan yürütmesiyle 2000’lerin başından itibaren önemli konular yerinde incelenmeye başlanmış oldu. 1992’de Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’ne (günümüzde Bülent Ecevit Üniversitesi) bağlı Safranbolu Meslek Yüksekokulu’nun (günümüzde Safranbolu Şefik Yılmaz Dizdar MYO) eğitime başlaması ve 2007’de Karabük Üniversitesi’nin kurulması, Safranbolu tarihine ait arşiv belgelerinin okunması başta olmak üzere pek çok akademik temelli çalışma yapılmasına, bunların ulusal ve uluslararası platformlarda paylaşılmasına yol açıyor. Tarih, kültür ve turizm araştırmalarının yayına dönüşmesiyle zaman içinde Safranbolu’ya ait sürekli gelişen ve zenginleşen bir arşiv oluşturuluyor. Ayrıca Karabük Üniversitesi’nin Safranbolu’da iki geleneksel konutun restorasyonunu tamamlayarak Turizm Fakültesi öğrencilerinin uygulamalı eğitim aldığı konuk evi olarak kullanması, yeni işlev kazandırılarak tarihî yapıların korunmasına örnek teşkil ediyor. Safranbolu’da doğmuş, yaşamış ve buraya emeği geçmiş kişilerden oluşan Safranbolu Kültür ve Turizm Vakfı, Safranbolu’da gelenekleri yaşatmak için çeşitli faaliyetlerde bulunuyor, bu sayede somut ve somut olmayan kültürel mirasın korunması ve sürdürülebilirliğine katkı sağlıyor.
Safranbolu Dünya Mirası olarak herkese emanettir.