Marina Abramović'in performanslarında yer alan sanatçılar ne kadar güvende? Konuya dair yüksek önem arz eden bir dava mahkemeye taşınırken, müzelerin Abramovic’in sınırları zorlayan sergilerinde çalışan insanlara karşı olan yükümlülüğü konusunda ne kadar özen gösterdiğine dair sorular da gündemde.
New York'taki Modern Sanat Müzesi (MoMA) ve Londra'daki Kraliyet Sanat Akademisi (RA) de dahil olmak üzere son müze sergilerinde sanatçılar, Imponderabilia (1977) gibi fiziksel olarak zorlayıcı performansları yeniden canlandırdılar. Imponderabilia’da ziyaretçiler, dar bir kapı aralığında karşılıklı duran iki çıplak sanatçı arasından geçiyordu.
Ocak ayında, Abramović'in 2010 yılında MoMA'da düzenlenen retrospektifinde yer alan bir sanatçının müzeye açtığı bir dava gündem oldu. Sanatçı, sergi sırasında cinsel saldırıya uğradığını ve bu durumdan müzenin sorumlu olduğunu öne sürdü.
Ayrıca MoMA’da yaşanan bu olay tek sefere mahsus olmayabilir. Bir müze çalışanının iddiasına göre, RA'nın 2023’te düzenlediği gişe rekorları kıran sergisinin öncesinde personele, Abramović'in çalışmalarının yer aldığı “neredeyse her büyük sergide”, ziyaretçi davranışlarıyla ilgili sorunlar yaşandığı uyarısında bulunuldu. RA, sergi sırasında kameralı kalemle yakalanan bir ziyaretçiyi dışarı çıkarmak gibi zorluklarla mücadele etti.
Avukat ve yazar Elizabeth Webster, “Müze, kurum olarak ziyaretçilerin ve sanatçıların güvenliğini sağlarken, aynı zamanda sanatçının da vizyonunu tercüme etme sorumluluğu taşır. Ancak yeniden sahnelenen performanslar, geçmiş performansların değişen toplumsal değerler ışığında yeniden gözden geçirilmesi için bir fırsat sunuyor” diyor.
The Art Newspaper'a yaptığı açıklamada RA: “Kraliyet Akademisi'nde gerçekleşen Marina Abramović sergisine katılan tüm performans sanatçılarının iyi hissetmesi en önemli önceliğimiz oldu. Buna yönelik, özellikle güvenliğe odaklanan, sanatçıların tam anlamıyla desteklendiklerinden emin olduğumuz planlarımız vardı. Kraliyet Akademisi'nin politikası, galerileri ortamındaki güvenlik bilgilerini ifşa etmemektir.” Sergide işbirliği yapan Marina Abramović Enstitüsü ise yorum talebine yanıt vermedi.
MoMA'yı dava eden sanatçı John Bonafede, sergi süresince beş farklı ziyaretçi tarafından yedi kez saldırıya uğradığını söylüyor. Her failin “yaşlı bir erkek” olduğunu ve her birinin "elini gizlice [Bonafede'nin] bacaklarının arasına uzatıp [Bonafede'nin] cinsel organını okşadığını ve/veya ellediğini, sonra bir süre orada durup diğer galeri odasına geçtiklerini“ söyledi. Davada ayrıca Bonafede'nin Imponderabilia'da yer alırken bir kadın sanatçının cinsel saldırıya uğramasına tanık olduğu, ayrıca “diğer [Imponderabilia] sanatçılarına yönelik cinsel saldırı olayları hakkında diğer re-performer’larla konuştuğu” iddia ediliyor.
Bonafede, iddia edilen beş saldırgandan dördünü MoMA personeline bildirdiğini söylüyor. İddia edilen saldırıların ardından “yıllarca duygusal sıkıntı çektiğini ve olayların ruh sağlığına, beden imajına ve kariyerine önemli ölçüde zarar verdiğini” belirtiyor. Buna karşılık ise şubat ayında MoMA, Bonafede'nin “MoMA ziyaretçilerinin performansçıların çıplak vücuduyla istemeden temas edeceği beklentisi ve anlayışıyla”, performans süresince “performans sergilemeyi seçtiğini” savunarak davayı reddetti. Müze ayrıca, sanatçılara destek sağladığını da belirtti. Memorandumda, “MoMA, sanatçılar ve MoMA küratörleri arasında irtibat sağlamak üzere bir sahne yöneticisi tuttu” denildi. “Sanatçılar ve MoMA personeli, sanatçılara uygunsuz bir şekilde dokunulması durumunda güvenliği uyarmak için bir sinyal sistemi oluşturdu ve bu sistemin protokolleri sanatçıların el kitabında yer aldı.” (El kitabı, gösterinin başlamasından yaklaşık bir ay sonra, yani The New York Times gibi yayınlarda saldırı haberlerinin yer aldığı bir dönemde hazırlanmıştır). MoMA avukatları, ziyaretçilerin Bonafede'ye “uygunsuz bir şekilde dokunmasının” “talihsiz” olduğunu söyledi, ancak iddialarının “herhangi bir yasal dava nedeni oluşturmadığını” ekledi.
Riskli iş
Avustralya'nın New South Wales eyaletindeki Bundanon Sanat Müzesi'nin küratörlük ve eğitim müdürü Sophie O'Brien, fiziksel riskin her zaman Abramović'in pratiğinin merkezinde yer aldığını söylüyor. Örneğin, 1974'te gerçekleştirilen Rhythm 0 adlı eserde, halktan testere, balta ve silah gibi aletleri uygun gördükleri şekilde sanatçı üzerinde kullanmaları istenmiş, katılımcılar zaman geçtikçe eylemlerinde giderek daha fazla şiddete başvurmuş. O'Brien, Abramović'in “her zaman eyleme geçme, özgür irade ve birbirimizle olan ilişkimizin sınırlarında sorular sorduğunu” söylüyor. Ancak sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu hiçbir şekilde saldırıya, sarkıntılığa ya da bunun gibi durumlara göz yummak anlamına gelmiyor. Sanatçıların ve halkın güvenliği için her zaman sınırlar vardır”.
O'Brien, 2014 yılında Londra’daki Serpentine Galleries’de küratörlüğünü yaptığı Marina Abramović: 512 Saat'in de bulunduğu iki Abramović projesinde yer aldı. Sadece bir adamın yatağı parçalaması sonucu gitmesinin istenmesi gibi kayda değer bir olay yaşamış. Bununla birlikte, çoğu halktan olan katılımcıların tamamen giyinik ve kamusal bir alanda olduklarını, dolayısıyla “gizli bir davranışta bulunmanın oldukça zor olacağını” söylüyor.
Tazmanya Hobart'taki Museum of Old and New Art (Mona)’nın sanat direktörü ve müzenin Marina Abramović sergisinin eş küratörlüğünü üstlenen Olivier Varenne de MoMA'nın argümanını tekrarlıyor. 2015'teki Özel Arkeoloji sergisinin küratörlüğünü üstlenen Olivier Varenne, “Marina neyin mümkün olup olmadığının, neyin kabul edilebilir olup olmadığının sınırlarını zorluyor. Bir sanatçı olarak bu işi yapmayı kabul ettiğinizde sonuçlarını da kabul etmeniz gerekiyor.” diyor.
“Siz geçerken biri vücut dokunulmazlığını ihlal ederse, bu işin bir parçası değildir ve kabul edilemez.” demesine rağmen ekliyor, “Bütün gün ziyaretçilerin size temas edeceği bir işe imza attığınızda, eğer küçük bir el size değerse, bunu kişisel olarak o kadar da önemli bulmuyorum. Eğer bu bariz agresif bir jestse bunu büyük bir sorun olarak görürüm, ancak ziyaretçilerin size temas etmesi bu işin bir parçası.”
Bir sanatçıyı taciz etme eylemini bir sanat eserine zarar vermeye benzetiyor. “İnsanlar bir tabloyu ya da heykeli ellememeli ya da Mona Lisa'nın üzerine domates çorbası atmamalı. Bir sanatçının vücut dokunulmazlığını ihlal eden bir kişi cezalandırılmalıdır, tıpkı bir tabloya dokunan kişinin cezalandırılması gerektiği gibi.” Ona göre bu müzenin ya da Abramović'in işinin doğasıyla ilgili bir hata değil. “Bu sorun, bunu yapan kişilerle ilgili. Onlar aptal.”
Ancak Webster, müzelerin daha fazla sorumluluk alması gerektiğine inanıyor. “Çıplak performans sanatçıları da diğer herkes gibi işlerinde kendilerini güvende hissetmelidir. Kendilerini kamuya ifşa etme kararları, kendi bedenleri üzerindeki özerkliklerini azaltmaz.
Müzelerin bir sanatçının amacı ile performans sanatçılarını koruma ihtiyacı arasında kurduğu dengede, sarkacın odadaki en savunmasız kişiyi korumaya doğru sallanması gerektiğini düşünüyorum” diyor.
Webster, Abramović'in oynaması gerektiği bir rol olduğunu ekliyor. “Abramović'in [1970'lerdeki] performansları, sanatçı ve izleyiciler arasındaki çizgiyi bulanıklaştırdı. Bu durum zaman zaman bazı bireylerin diğerlerine hükmetmek için sahip olduğu daha karanlık dürtüleri de açığa çıkardı. Oysa şimdi güçlü olan Abramović'in kendisi. Belki her zaman kendi güvenliğine öncelik vermemiş olsa da, modern performansları sanatçıların ihtiyaçlarını destekleyecek şekilde ayarlayabilir.”
Müzeler, Abramović'in performanslarını uyarlamak için çok çalışıyor, bir dizi yönetmelik ve yönerge uyguluyor, bu da zaman zaman Abramović'in şaşkınlığına neden oluyor. Geçen yıl The New York Times, MoMA'daki avukatların 2010 retrospektifinden önce, bir bisiklet koltuğunda çıplak oturmayı ve uzuvları uzatmayı içeren Luminosity (1997) performansını gerçekleştirenlerin kask ve emniyet kemeri takmaları gerektiği konusunda ısrar ettiklerini bildirdi. Konuya karşılık Abramović, “Bu çok saçma!’ dedim” diyerek değişiklikleri önlemek için 1 milyon dolarlık kişisel sorumluluk üstlenmeyi kabul ettiğini de sözlerine ekledi.
2018'de sanatçının geniş kapsamlı retrospektifine ev sahipliği yapan Almanya'nın Bonn kentindeki Bundeskunsthalle'nin sözcüsü, performansın gerçekleştiği süreçte bir sanatçıya, sosyal medya üzerinden ve evine giderken “yaklaşıldığını” söyledi. Sözcü, personelin çalışanın durumunu düzenli olarak kontrol ettiğini ve performansa geri dönmesi halinde bir sinyal sistemi kullanmayı önerdiklerini söyledi. Sözcü, sahne amirlerinin sanatçılarla ilgilenmek üzere işe alındığını ve onların geri bildirimlerine dayanarak gösteride ayarlamalar yapılan düzenli bilgilendirme seansları düzenlendiğini de sözlerine ekledi.
Gerçekten de bir Abramović sergisi düzenlemek askeri bir operasyon havası taşıyor. Kodlar ve şifreler bol miktarda mevcut. The Art Newspaper'ın RA'daki kaynağına göre, Abramović haftada üç ya da dört kez alana geldiğinde özel bir kod kullanılıyordu. Ayrıca, galeri personeli ve Marina Abramović Enstitüsü'nden bir temsilci de dahil olmak üzere, herhangi bir zamanda gerçekleşen bir performansı üç kişiye kadar izleyici gözlemliyordu. RA personelinin sergide şiddet ve çıplaklık da dahil olmak üzere tetikleyici konular olabileceği konusunda uyarıldığı ve galerilerde çalışırken herhangi bir endişe duymaları halinde amirlerine haber vermelerinin istendiği bildirildi.
O'Brien, Serpentine'de halkla iletişime odaklanan özel kurallar olduğunu belirtiyor. Galeri çalışanlarının, Abramović'in aylar süren method eğitiminin yanı sıra, alışılmadık koşullarda rahat olmaları için halkla çalışma konusunda da birkaç ay eğitim aldıklarını söylüyor. O’Brien, Abramović’in 512 saatlik performansı süresince çok “büyük bir program”ın devrede olduğunu da ekliyor. İnsanların düzenli olarak yer değiştirdiği, günde iki kez yapılan toplantılarda personelin birbirini kontrol ettiği bir akıştan bahsediyor. Ayrıca Abramović'i izleyen, odada sanatçı kılığına girmiş bir güvenlik ekibi de vardı.
İleriye bakmak
MoMA davasında verilen kararın gelecekte performans sanatının sahnelenme biçimi üzerinde bir etkisi olması muhtemel. Webster, “Abramović'in önceki çalışmalarına dayanarak, hem müzeler hem de sanatçılar, ziyaretçilerin yırtıcı davranabileceğinin farkında,” diyor. “Kurumların olası performans sanatını her bir performansı ayrı ele alarak değerlendirmesi makul olsa da, Abramović'in bazı çalışmaları sanatçılar için inkar edilemez derecede yüksek risk taşıyor. Aynı şekilde, müzeler için de yüksek risk taşıyorlar. Bonafede'nin davası, çıplak performans sanatının -güvenlik ve sinyal sistemi gibi iyi niyetli önlemler alınsa bile- müzeleri yükümlülük altına sokabileceğini gösteriyor.”
2012'de Milano'daki PAC-Contemporary Art Pavilion'da The Abramović Method'u birlikte organize eden eleştirmen ve küratör Eugenio Viola, uyum sağlama sorumluluğunun müzelere ait olması gerektiğini söylüyor: “Kurumsal bir perspektiften bakıldığında zorluk, hem halk hem de performansı yeniden icra eden sanatçılar için performansları mutlak bir güvenlik içinde gerçekleştirmek.”
Webster, kurumların bu görevde başarısız olmaları halinde, nihai söz hakkının sanatçılara ait olması gerektiğini savunuyor. “Performansı çıplak yürüten sanatçılar tacizi sineye çekmektense, bu durumdan uzaklaşmayı tercih ettiklerinde desteklenmelidir, çıkışları performansın geri dönülmez bir şekilde sekteye uğramasına neden olsa bile. İnsan bir dekor değildir.”