Gazze Şeridi’nde sanat eğitimine erişim El Aksa Üniversitesi’nin bölgenin ilk sanat kurslarını açıp ve sanat kolejini kurduğu 1990’ların ortalarına kadar sınırlıydı. Bu geç başlangıca rağmen, Gazze’deki sanat ortamı hızla büyüdü ve çeşitli bağlamlardan gelen sanatçılardan oluşan canlı bir topluluğun oluşumunu teşvik etti. 2002 yılında, yedi sanatçıdan oluşan bir grup Gazze’deki ilk çağdaş sanat alanı Eltiqa Group of Contemporary Art’ı kurdu. Grubun amacı mentorluk ve sağladığı ücretsiz stüdyo alanı aracılığıyla genç sanatçıların yeteneklerini beslemekti.
2007 yılına kadar sanatçılar, Batı Şeria’da eserlerini sergilemek için az sayıda fırsata sahipti. Ancak Hamas’ın Şerid’i ele geçirmesi ve takip eden yıllarda İsrail ve Mısır’ın ablukayı sıkılaştırmasının da ardından, sanata yönelik kamu fonları gibi bu fırsatlar da azaldı. Malzeme kıtlığı sanatçıları bulabildikleri kaynaklarla yetinmeye zorluyordu. Bu kısıtlamalar 2009 yılında başka bir grup sanatçıyı Shababeek adıyla bilinen bir görsel sanatlar alanı kurmaya itti. Bu dirençli sanat ortamına rağmen, Gazze’deki sanatçılar için çok az mali istikrar vardı ve çoğu geçimlerini sağlamak için gündelik işlerde çalışıyordu. Zaman içinde birkaç sanat alanı daha ortaya çıksa da Eltiqa, Shababeek ve El Aksa Üniversitesi, Gazze’nin sanat sahnesinin bel kemiği olmaya devam etti. Geçen yıl ekim ayında Hamas teröristlerinin İsrail’e düzenlediği ve 1.200’den fazla kişinin ölümüne, 250’den fazla kişinin de rehin alınmasına yol açan saldırının ardından patlak veren savaştan bu yana bu üç alan da yok edildi.
Filistin Kültür Bakanlığı’nın şubat ayında yayımladığı bir rapora göre, savaşın ilk dört ayında Gazze’deki 32 kültür kurumu hasar gördü ya da yıkıldı. Gazze’deki sanat ortamının aktif katılımcılarından altı sanatçıyla bu çalkantılı dönemdeki deneyimlerini ve Gazze’de sanatın geleceğine ilişkin görüşlerini konuştuk.
Basel El Maqosui: Sanatçı, fotoğrafçı, öğretmen veShababeek’in kurucu ortağı
Basel El Maqosui her şeyini kaybetti: İsrail sınırına yakın Beyt Lahya’daki evini, sanat merkezi Shababeek’i ve geniş fotoğraf ve kamera arşivi de dahil olmak üzere bir ömür boyu ürettiği çalışmalarını. Yine de enkaz ve yıkımın ortasında El Maqosui, sanatında sığınak ve amaç buluyor; aile üyelerini ve arkadaşlarını kaybetmek de dahil olmak üzere kendisini etkileyen trajedilerin üstesinden gelmek için çizimi kullanıyor. El Maqosui, “İnsanlığımı korumaya ve çizim yapabildiğim her andan yararlanmaya çalışıyorum,” diyor.
Ödüllü sanatçı ve beş çocuk babası, sonunda Refah’a yerleşmeden önce birkaç kez bir şehirden diğerine taşındı. 25 yılı aşkın bir süredir çocuklarla, özellikle de işitme engelli çocuklarla çalışma deneyimine sahip olan Hassan, çocukların devamlı bombardımanlara tanık olması karşısında ümitsizliğe sürüklendi. Etrafları yıkımla çevrili olan, su ve yiyecek tedarik etmek gibi görevlerle yükümlü çocukların sağlığı için endişelenmeye başladı. El Maqosui, “Onların işi olmayan bir iş yapıyorlar,” diyor. “Tıpkı dünyadaki diğer çocuklar gibi onların da oynamaya, resim yapmaya, öğrenmeye ve sağlıklı olmaya hakları var.”
Kâğıt ve boyalar aldı, sonra çadırları dolaşarak çocukları kendisine katılmaya davet etti ve sonunda onlarla küçük atölye çalışmaları düzenledi. Çocuklarının davranışları üzerindeki olumlu etkiyi gözlemleyen anneler, El Maqosui’den kendileri için de atölye çalışmaları yapmasını istediler. “Hayatımdaki en zor atölyelerden biriydi,” diye hatırlıyor. “Hayallerini çiziyorlardı, ağlıyorlardı ve ben de onlarla birlikte ağlıyordum.”
El Maqosui’nin atölye çalışmalarında yaptığı ve sık sık Facebook hesabına yüklediği çizimler, Al Qattan Kültür ve Sanat Vakfı, Dar Al-Kalima Üniversitesi ve Hope and Play hayır kurumu gibi önde gelen sanat kuruluşlarının dikkatini çekti ve bu kuruluşların hepsi El Maqosui’nin çabalarını desteklemek için adım attı.
“Sanat ve çizim barışın, sevginin ve yaşamın dilidir. Çizim yapmak ve çocuklarla oynamak, içinde yaşadığımız koşullara direnmek ve bu koşulları iyileştirmek için sahip olduğum tek silah,” diyor El Maqosui.
Nisan ayında İsrail güçlerinin Gazze Şifa Hastanesi ve çevresinden çekilmesinin ardından Shababeek’in ve El Moqosui’nin sanat eserleri de dahil olmak üzere 20 bin eserden oluşan koleksiyonunun yok edildiği ortaya çıktı. “Burası (Shababeek) Gazze için bir destinasyondu,” diyen El Moqosui, mekânın uluslararası kurumlardan ziyaretçi çektiğini ve toplumun kültürünü değiştirmek için çalışan bir merkez haline geldiğini sözlerine ekledi. “Her zaman sanatçıların ve halkın kültürel ve sanatsal seviyesini yükseltmek için çalıştık.”
Yaşadığı büyük kayıplara rağmen kararlı ve sanatın galip geleceğine inanan sanatçı, “İşte buradayım, maruz kaldığımız tüm bu savaş ve soykırıma rağmen, bombalama ve uçak sesleri hiç bitmezken çiziyorum,” diyor.
Gazze’den ayrılmanın söz konusu olmadığını çünkü bunun çok pahalıya mal olacağını söylüyor. Savaşın durmasını ummakla birlikte, İsrail’in BM’nin mart ayında aldığı ve derhal ateşkes çağrısında bulunan kararını uygulamamasına şaşırmıyor. “İsrail Birleşmiş Milletler kararlarına bağlı kalsaydı ve uygulasaydı, Filistinliler olarak 75 yıldan fazla bir süredir işgal altında olmazdık,” diyor.
Sohail Salem: Sanatçı ve Eltiqa Group for Contemporary Artkurucu ortağı
Gazze’nin El Rimal bölgesinde yaşayan Sohail Salem, savaş bölgesinde yaşamanın acı gerçekleriyle başa çıkabilmek için teselliyi resimde buluyor. Eserlerini bir tür günlük olarak Facebook’ta paylaşıyor.
Gazze şehrinin merkezinde bulunan mahallesi, geçen yıl çatışmalar başladığında İsrail ordusu tarafından ilk hedef alınanlar arasındaydı. Ordunun tahliye emrini aldıktan sonra 47 yaşındaki beş çocuk babası, ailesini şehrin güneyindeki başka bir eve taşıdı. Refah gibi şehirlere gitmeleri yönündeki tahliye emirlerine rağmen Salem ve ailesi, bazı komşularının hayatını kaybettiği birkaç bombalı saldırıdan sağ çıkmayı başararak yerlerinde kalmaya karar verdi. Salem, “Ordu çekildikten sonra felaketin boyutlarını, sokaklardaki cesetleri, dükkânların ve mülklerin yıkımını gördük,” diye anlatıyor.
18 Ocak’ta bölgedeki şiddetli bomba sesleri ve yakınlardaki insanların çığlıkları ordunun geri döndüğünün işaretiydi. Kısa süre sonra askerler insanları sokakta toplanmaya çağırdı. Salem’in eşi ile 15 ve 11 yaşındaki çocukları da dahil olmak üzere ailesindeki herkesin elleri bağlandı. Salem’in eşi ve çocukları serbest bırakıldı vesahil yolu üzerinden Gazze’nin merkezindeki Deyr El Balah’a gitmeleri emredildi, Salem’in ise gözleri bağlandı ve sorgulanmak üzere götürüldü. Salem, “Bana ne olduğunu düşünmedim ama çocuklarımın gözlerinin bağlanıp götürülüşünü izlerken onlar için üzüldüm,” diyor.
Hakkında hiçbir şey bilmediği “askerî meseleler”in sorulduğu birkaç saatlik sorgunun ardından serbest bırakıldı ve yürüyerek tamamladığı 16 kilometrelik bir yolculukla Deyr el-Balah’a gitmesi söylendi. “Yolda cesetler gördüm. Çocuklarımı ve eşimi düşündüm ve bu trajik sahneleri görmüş olabilecekleri için üzüldüm,” diyor Salem. Ailesini bulana kadar iki gün geçti. Aniden yola çıkmaları, yanlarında ne para ne de giysi gibi hiçbir maddi varlık alamadıkları anlamına geliyordu.
“Her şey çok çabuk oldu,” diyor Salem. Şehirdeki iyi kalpli insanlar ailenine temel ihtiyaçlarını karşılayarak yardımcı olurken, Salem de onlara yaşamaları için bir dükkân bulmuş. Bugünkü yaşamı ise savaştan önceki yaşamından çok farklı; gaz, elektrik, internet ve su gibi temel ihtiyaçlara erişimi yok.
Savaştan önce Salem, Gazze’nin sanat dünyasında tanınan bir figürdü ve Eltiqa’nın kurucularından biriydi. Gazze’den seyahat etmenin zorluklarına rağmen Ürdün, İsviçre ve Fransa’da birçok prestijli sanat mekânına gitme hakkı kazandı. Mart ayının sonunda, kendisinin ve Eltiqa kurucularının eserlerinden oluşan Filistin İçin Bir Yarın Var mı? Gazze’nin Yedi Ressamı sergisi, Japonya’da kendisinin katılımı olmadan gerçekleşti. Sergiyi sadece Facebook’ta paylaşılan resimler aracılığıyla görebildi. Salem, “Gazzeli bir sanatçının hayatı kolay değil çünkü çoğu zaman dünyadan izole ediliyoruz,” diyor. “Ama sanat bizimle diğer insanlar arasında bir köprü görevi görüyor.”
Salem her gün defterine çizimler yapsa da, bu faaliyet için asla yeterli zaman ya da huzur olmadığını söylüyor. Her gün ateşkes haberlerini bekliyor ve eve dönme fırsatını özlemle bekliyor.
Ruqaia Alulu: Sanatçı ve sanat öğretmeni
Ruqaia Alulu, 1993 yılında Gazze’de sanat kurslarının yetersizliği karşısında İsrail’den izin alarak Nablus’taki An-Najah Üniversitesi’nde fotoğrafçılık eğitimi aldı. Daha sonra Kahire’de yüksek lisans yaptı ve sanat öğretmeni olarak çalışmaya başladı. Alulu ilk kişisel sergisini 2012 yılında Eltiqa’da açtı ve daha sonra da Shababeek’te sergiler düzenledi. Ancak savaş aralık ayında Gazze’nin merkezindeki Bureij’deki evine ulaştığında kaçmak zorunda kaldı. Alulu, annesi ve kız kardeşleriyle birlikte 60 gün boyunca yakındaki bir Birleşmiş Milletler okuluna sığındı. Okulda, hapishaneden daha kötü olduğunu söylediği korkunç koşullara katlandılar. Hijyen “yok gibi”ydi, sınırlı su ve yüzlerce kadın ve erkek tarafından paylaşılması gereken banyolar uzun kuyruklara ve “dayanılmaz” uzun bekleme sürelerine neden oluyordu. Konserve yiyeceklerin hiçbir besin değeri yoktu ve pirinç çiğ olarak dağıtılıyordu, bu da kadınları pişirmek için ateş yakmak gibi ürkütücü bir görevle karşı karşıya bırakıyordu. Geceleri çocukların korku çığlıkları, çektikleri çileyi daha da artırıyordu.
İki ay sonra Alulu evine döndüğünde dairesinin bir hava saldırısıyla yerle bir edildiğini görmüş. “Her şey kaybolmuştu,” diyor. “Bir parçam kayboldu.”
Aile, sanatçının merhum babasının pencereleri, kapıları, elektriği ve suyu olmayan hasarlı evinde kalmayı tercih etti. “Durum felaket ve tamamen insanlık dışı. Kendinizi sığ bir bataklıkta yaşıyormuş gibi hissediyorsunuz,” diyor. “Başınıza gelenlere inanamıyorsunuz.” Pencereleri ve kurşun deliklerini kâğıtla kapatarak biraz olsun mahremiyet sağlamışlar.
Alulu ileriye bakarak atölyesini yeniden inşa etmeyi ve Filistin’i ve yaralarını resmetmeye devam etmeyi planlıyor. Yemek yemekte zorlanıyor; çoğu gün sadece yarım somun ekmek yiyebiliyor. Resim çizerek teselli buluyor ancak çoğunlukla kafatasları ve gözleri ya da uzuvları olmayan çocuklarla sonuçlanan resimleri onu korkutuyor. Yine de savaştan sonra çizimlerini gelecekteki resimlerinin temeli olarak kullanmayı planlıyor. “Tüm renkler molozların altında,” diyor. “Hiç renk kalmadı.”
Mohamed Abusal: Sanatçı ve Eltiqa’nın kurucu ortağı
Mohamed Abusal’ın sesini yakındaki insansız hava araçlarının bitmeyen uğultusunda ayırt etmek zor. “Hiç durmuyorlar; her zaman stres altındayız,” diyor. Abusal, Bureij’deki evini terk etmek zorunda kalmış ve bir avuç hayati belge, resimlerinin birkaç rulosu ve dizüstü bilgisayarı dışında eşyalarının çoğunu geride bırakmış. Gazze’nin merkezindeki Deyr al-Balah’a ulaşmadan önce birçok kez yer değiştirdi ve yol boyunca çadırlara, okullara ve arkadaşlarının evlerine sığındı. “Tüm hareketlerimiz İsrail ordusunun el ilanları aracılığıyla bizden ne yapmamızı istediğine bağlı,” diyor. “Bunları özel bir drone aracılığıyla dağıtıyorlar ve bazen de kısa mesajlar alıyoruz.”
Kasabasına daha yakın kalmayı tercih eden Abusal, Refah’a sığınmayı tercih etmedi. Savaş başladığından beri hayat hiç de normal değil. Huzur ve mahremiyet olmadan kalabalık koşullarda yaşamak Abusal’ın acı gerçeği haline geldi ve temel ihtiyaç maddelerinin hızla artan fiyatlarıyla daha da kötüleşti. Kahve, süt ve yumurta gibi ürünler iki aydan uzun süredir görmediği lüksler. “Tüm zamanımı su ve yiyecek bulmak için harcıyorum ve duruma göre bir yerden başka bir yere taşınıyorum,” diyor.
Telefonunu şarj etmek gibi basit işler, elektrik olmadığı için dikkatli bir planlama gerektiriyor. Bu da çoğu zaman cep telefonunu şarj etmek için güneş enerjisi olan yerlere göndermesini gerektiriyor ve bu da telefona erişim olmadan uzun süreler geçirmesine neden oluyor.
Evine dönmek için kısa bir fırsat bulduğunda, bir hava saldırısı sonucu yerle bir olan üç katlı bir binadaki dairesindeki yıkımı gördü. “Gördüğümde büyük bir şok yaşadım,” diye hatırlıyor. “Her şey yıkılmıştı ve tüm sanat eserlerim hasar görmüştü.”
Eltiqa aracılığıyla Gazze’de kendi yetiştirdiği yetenekleri desteklemenin yanı sıra 48 yaşındaki sanatçı, Filistinli kültür üreticileri ve toplum örgütleyicilerinden oluşan The Question of Funding adlı kolektifin bir parçası olarak Documenta 15 gibi uluslararası etkinliklere katılarak kendi çalışmalarının tanınmasını sağlamaya çalıştı. (Kolektif üyesi Mohammed Al Hawajri’nin Guernica-Gaza başlıklı kolajlarının antisemitizm tartışmalarına karışması sergiye gölge düşürdü.)
Eltiqaaralık ayında bir bombalı saldırıda yok oldu. Abusal, “Eltiqa, Gazze’deki tüm genç sanatçılar için ana sanat istasyonuydu,” diyor. “Burası sergiler için bir yerden daha fazlasıydı; insanların stresten ve kirli siyasi durumdan kurtuldukları yerdi. Güzel bir hayatımız vardı.”
Mekânın yıkılması beş çocuk babası Abusal’ın kalbini kırmış. “Korkmuş ve kaybolmuş hissettim ve kendime sordum, planlarımız ne olacak? Oradaki koleksiyon ne olacak?”
Evinin, hayatının, işinin kaybı veEltiqa’nın yıkımı Abusal’ın Gazze’de hayatı yeniden inşa etme umutlarını paramparça etti. “Umutlarımı ve hırslarımı kaybettim,” diyor. “Herhangi bir şeyde bazı detayları kaybetmek normal ama ana ve önemli planları kaybetmek korkunç ve inanılmaz.”
Majdal Nateel: İsveç’te yaşayan sanatçı
Majdal Nateel, çalışmalarını uluslararası sergilerde sergileyen ve yerel etkinliklere aktif olarak katılan Gazze’nin sanat dünyasının önde gelen isimlerinden biriydi. Shababeek’te düzenlenen Gazze’deki ilk sergisi, kariyerinin temelini oluşturdu ve daha fazla fırsatın kapısını açtı.
Nateel, Gazze’de büyürken birçok savaş yaşadı. 2014’te 50 gün süren savaş patlak verdiğinde hamileydi ve evinin sadece birkaç metre ötesinde bir patlama meydana geldiğinde sağlığı riske girdi. Kontrol için düzenli olarak Gazze’deki Şifa Hastanesi’ne gitmek zorunda kaldı ve burada korkunç sahnelere tanık oldu. Aynı zamanda sığınaklara sığınan insanlara da yardım etti ki bu da aynı derecede üzücüydü.
Yaşadıkları onu öylesine derinden sarsmış ki mutluluğu bulması ve Gazze’yi yeniden “sevmesi” yedi yılını almış. Ancak 2021’de savaş yeniden patlak verdiğinde, bastırılmış tüm anıları yeniden alevlendi ve ayrılma zamanının geldiğine karar verdi. “Hayatımın ve çocuklarımın hayatının önemli olmadığını hissettim.” 2022 yılında Gazze’den ayrılarak şu anda yaşadığı ve çalıştığı İsveç’e gitti.
Geçen yıl ekim ayında Gazze’de savaş başladığında, Şerit’ten gelen görüntülerden kendini soyutlayamadı. “Bedenim sanki Gazze’deymişim gibi tepki veriyordu,” diyor. “Duyguları, sesleri, kokuları, kan kokusunu hatırlıyorsunuz.”
Sanatçı devamlı stres halinde. Bu savaşta birkaç yakın aile üyesini kaybetmiş ve çocukları ampütasyonla karşı karşıya kalan arkadaşlarıyla temas halinde. Ailesi evlerini kaybetmiş ve birkaç kez yerlerinden edilmiş, bu da onları hayatlarını kurtarmak için Gazze’den ayrılmaya karar vermeye itmiş. Ancak ayrılmanın bedeli çok ağır. Eskiden kişi başına yaklaşık 200 dolara mal olan bir yolculuk şimdi birkaç bin dolara mal oluyor, bu nedenle Nateel’in sekiz aile üyesinin güvenli bir yere ulaşması için 67 bin euro’ya (yaklaşık 72 bin dolar) ihtiyacı var. “Hayatlarımızı satın almak zorundayız,” diyor üzüntüyle.
Bu fahiş maliyeti karşılayamayan Nateel, diğer pek çok Filistinli gibi, Instagram’da paylaştığı bir GoFundMe sayfası kurdu. Ancak şu âna kadar sadece 7.800 euro (yaklaşık 8.400 dolar) topladığı için hedefinden çok uzakta.
“Ailemin Gazze’den ayrılması için insanlardan para isteyeceğimi hiç hayal etmemiştim,” diyor. Kendisine Gazze’den ne zaman ayrılabileceklerini soran ailesine verecek bir cevabı yok.
Savaşın durmasını ummakla birlikte, ateşkes fikrini bir “şaka” olarak görüyor. “Normal bir durum işgalin olmamasıdır,” diyor ve Gazze ve Filistinliler işgal altında kaldığı sürece bir sonraki savaşın başlamasının an meselesi olduğunu vurguluyor.
Ayrıca sanat camiasının uluslararası desteğindeki eşitsizliğe de dikkat çekiyor ve Filistinli sanatçıların, Ukraynalı meslektaşlarının aksine, çok az ilgi ve fırsat elde ettiğini gözlemliyor. “Ukraynalı sanatçıların (Batı’da) nasıl fırsatlara sahip olduğunu görebilirsiniz. Bir hiyerarşi var ve en son sırada Filistinliler var.”
Khaled Hossein: Sanatçı ve devlet çalışanı
Khaled Hossein sanat yolculuğuna 1996 yılında Gazze’de yeni kurulan El Aksa Üniversitesi’nin sanat lisans programının ilk öğrencilerinden biri olarak başladı. Dört yaşındayken babasını kaybeden Hossein, ailesinin geçimini sağlıyor ve üniversite eğitimini kendi finanse ediyordu. Hossein heykeltıraşlık konusunda yetenekliydi ve yetenekleri sanat fakültesi dekanı tarafından fark edildi ve iki metre uzunluğundaki heykeli üniversite arazisinde öne çıkacak bir şekilde sergilendi. Ancak, çalışmalarını İslam karşıtı olarak gören daha muhafazakâr öğrencilerden gelen eleştiriler ve olumsuz geri bildirimler nedeniyle, Hossein sadece bir hafta sonra heykeli söktü.
1999’da mezun olduktan sonra, sanata olan tutkusunun peşinden gitmek yerine, hükümet pozisyonları da dahil olmak üzere daha geleneksel işleri tercih etti. Sanat dünyasına geri dönüşü 2015 yılına kadar uzadı. “Ancak bu süre boyunca, 2015’ten önce, sanat alanındaki gelişmeleri takip ettim ve bu nedenle güçlü bir şekilde geri döndüm.”
2015 yılında memleketi Refah’ta Kayan Rafah görsel sanatlar kolektifinin kurucularından biri oldu. Ancak başlangıçtaki ivmeye rağmen, Gazze’deki yaşamın zorlukları birkaç yıl içinde kolektifin kapanmasına neden oldu. Hossein, 2019 yılında Shababeek’te ilk heykel sergisi olan I Miss You Very Much’ı açtığında büyük bir çıkış yaptı.
Sanat yapmaya devam eden Hossein, Gazze sınırlarının ötesindeki sanat dünyasına daha fazla erişim sağlamak için portföyüne resim sanatını da ekledi. “Heykel eserlerini taşımanın zorluğu nedeniyle Gazze dışındaki heykel sergilerine katılmakta zorlanıyordum,” diyor.
Ardından 2020’de açtığı sergiler, yerel sanat ortamındaki varlığını daha da sağlamlaştırdı. “Gazze’de sanatçı olmak satış yapmak anlamına gelmiyor. Sadece sanat pratiği yapmak. Satış yaparsanız iyi olur ama asıl amaç satış yapmak değil.”
Ancak dört çocuk babası sanatçının hayatı ve öncelikleri artık değişmiş durumda. Son altı aydır kapalı olan ve ne zaman açılacağı belirsizliğini koruyan okullar nedeniyle artık Gazze’de yaşamanın mümkün olmadığını düşünüyor. Çocuklarından ikisi Gazze dışında olduğu için diğer çocuklarını eğitim için Avrupa’ya göndermeyi planlıyor.
“Tüm çocuklarımı yurtdışına göndermek istiyorum çünkü Gazze’de bir gelecek yok, sonra ben de onlara katılacağım ve kendimi sanata adayacağım.”