Araştırma grubu ve sanat kolektifi Forensic Architecture tarafından hazırlanan yeni bir rapor, ocak ayında Lahey’de Güney Afrika tarafından öne sürülen, İsrail’in Gazze’de bir tür “insani şiddet” uyguladığı yönündeki iddialarını destekliyor. Rapor, İsrail’in Filistinli sivilleri Gazze’nin güney sınırına doğru sürme girişimin parçası olan harekâtı “soykırım niteliğinde askerî harekât” olarak tanımlıyor.
İsrail, Uluslararası Adalet Divanı’ndaki (International Court of Justice – ICJ) duruşmada, Gazze’de sivil can kaybını önlemek için “güvenli koridorlar” ve insanların tahliye edilebileceği “güvenli bölgeler” oluşturduğunu ve koordine ettiğini, ayrıca broşür dağıtımı, radyo ve sosyal medya mesajları yoluyla saldırılara karşı önceden uyarıda bulunduğunu iddia ederek “insani tedbirler” uyguladığını savundu. İsrail bu uygulamaların, yaklaşık 1.200 kişinin hayatını kaybettiği 7 Ekim saldırılarının ardından Hamas’a yönelik baskılarında sivillerin hayatını korumak için “gerçek bir insani çaba”yı temsil ettiğini savundu.
"Kartografik terör"
Forensic Architecture’ın raporu bu iddiaları açık kaynak istihbaratı, İsrail ordusunun sosyal medya paylaşımları, dijital modelleme ve görgü tanıklarının ifadelerini kullanarak sınıyor. 8 Ekim’den 16 Şubat’a kadar olan dönemi kapsayan raporda tahliye talimatları ile beraberindeki haritaların bir tür “kartografik terör” anlamına gelen belirsiz, yanlış, tutarsız ve çelişkili talimatlar içerdiği belirtiliyor. İsrail’in, sivilleri yeterli tıbbi ve barınma altyapısına sahip güvenli yerlere tahliye etmek yerine, 100 binlerce insanı daha sonra ordu tarafından hedef alınan bölgelere göndererek “önemli sivil ölümleri”ne neden olduğu ifade ediliyor.
BM Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na göre 17 Şubat itibarıyla Gazze’de yaklaşık 1,7 milyon insan, çoğu defalarca, yerinden edildi. Basında yer alan haberlere göre İsrail ordusu şu âna kadar en az yüzde 70’i kadın ve çocuk olmak üzere 30 binden fazla Filistinliyi öldürdü. 2010’da Forensic Architecture’ı kuran İngiliz-İsrailli mimar Eyal Weizman şöyle diyor: “İsrail’in ICJ’deki savunması büyük ölçüde bu insani bölgelerin oluşturulmasına, uyarılara ve tahliye emirlerine dayanıyordu. Ve bununla, suçlandıkları gibi soykırım eylemlerinde bulunmak yerine, aslında hayat kurtarmaya çalıştıklarını iddia ediyorlardı. Oysa tahliye emirleri ile insanların gerçekte nereye gönderildikleri arasındaki korelasyona baktığımızda, insanların çoğunlukla yeterli altyapıya sahip olmayan bölgelere gönderildiklerini gördük. Dahası, bu bölgelerde insanlar ordunun saldırısına uğruyordu.”
ICJ geçici kararında, İsrail’den, sivillere kasıtlı olarak zarar verilmesini önlemek için tüm tedbirlerin alınmasını, Gazze’ye acil insani yardımın kolaylaştırılmasını ve soykırıma yönelik doğrudan veya aleni tahriklerin önlenmesini ve cezalandırılmasını da içeren bir dizi yasal talepte bulunmuştu. Forensic Architecture raporu İsrail’in şu anda bu kararı ihlal ettiğini söylüyor. Raporda, “Karardan bu yana İsrail, Filistinlileri evlerinden sürmeye ve zorla yerinden etmeye devam etti ve onları yeterli gıda ve su, insani yardım, yakıt, barınak, kıyafet, hijyen, sanitasyon ve tıbbi bakıma erişimden mahrum bıraktı,” deniliyor.
Kuzey Gazze’ye yönelik ilk tahliye emri 13 Ekim’de havadan atılan broşürlerle ulaştırıldı. Emirde Vadi Gazze’nin kuzeyinde yaşayan yaklaşık 1,1 milyon Filistinlinin 24 saat içinde evlerini boşaltmaları ve Vadi Gazze’nin güneyine gitmeleri istendi; böylece Gazze’de yeni bir Kuzey ve Güney yaratıldı. Broşürde şu ifadeler yer aldı: “Güvenlik duvarına yaklaşmak yasaktır ve yaklaşan herkes ölüm riski altındadır.” 22 Ekim’de havadan atılan bir başka broşürde, Kuzey’de yaşayanlar “Kuzey Gazze’den Vadi Gazze’nin güneyine gitmemeyi tercih edenlerin bir terör örgütünün suç ortağı olarak kabul edilebileceği” konusunda uyarıldı. Forensic Architecture raporuna göre, bu emirler, bir tür toplu cezalandırma işlevi görüyordu.
2 Aralık 20232te İsrail ordusu, Han Yunus ve Gazze Şeridi’nin ortasındaki mülteci kampları da dahil olmak üzere Vadi Gazze’nin güneyindeki bölgelerdeki Filistinlilere tahliye talimatı vermeye başladı. Daha önce “güvenli” olarak tanımlanan bu bölgeler, Gazze’nin kuzeyinden gelen yerinden edilmiş binlerce insana sığınma imkânı sunmuş ve onları kitlesel göçün bir başka aşamasına zorluyordu.
Şu anda Gazze Şeridi’nde İsrail ordusu tarafından “güvenli bölge” olarak belirlenmiş üç bölge bulunuyor: Refah, Deyr el-Balah ve Al-Mavasi. Ancak Forensic Architecture raporu, bu bölgelerin de işgale maruz kaldığını belirtiyor. El-Aksa Üniversitesi kampüsü ocak ayında zorla boşaltıldı; ancak bölge resmî bir tahliye emri almadı. El-Şifa ve Al-Quds hastaneleri de dahil olmak üzere yerinden edilmiş insanların barındığı hastane ve okullar da saldırıya uğradı ve boşaltıldı.
Filistinliler için “güvenli bölge” olarak adlandırılan yerlerde çalışan doktorların tanıklıkları, içinde bulundukları yaşam koşullarını anlatıyor. Doktor Yipeng Ge, Gazze’de geçirdiği süre boyunca çok sayıda yetersiz beslenme, akut enfeksiyon ve hava saldırılarından kaynaklanan yaralanma ve yanık vakası gördüğünü söylüyor. “Bu koşulların bu kadar yüksek hasta yükü ve şiddetli vakayı temsil etmesinin nedeni, üst üste gelen gıda, temiz su ve barınma güvensizliği krizleri – ziyaret ettiğimiz İsrail ordusu tarafından ‘güvenli’ ilan edilen bölgelerde gıda, temiz su ve barınma güvenliği yoktu. Gazze’de ‘güvenli’ hiçbir yer kalmadı; bu durum haftalardır böyle.”
Şimdiyse Gazze açlıkla karşı karşıya. “Çocuklar zorla aç bırakılıyor. Besleyici gıdaya, temiz suya, düzgün barınak ve konutlara güvenilir erişim yok. Bu koşullar olmadan bunun Gazze’deki insanlara yönelik bir soykırım olduğundan başka bir sonuca varamam,” diyor Ge. Weizman, İsrail'in Hamas’a karşı yürüttüğü savaşta insani ilkelerin nasıl tersyüz edildiğini vurguluyor. “İnsanların güvenliğini sağlamak ve ihtiyaçlarını karşılamak yerine, insani önlemler yıkım araçları olarak silah haline getiriliyor,” diyor. Weizman, İsrailli rehinelerin geri dönüşünün bir öncelik olmadığının açık olduğunu da ekliyor: “Şu anda Gazze’nin tamamen yok edilmesi söz konusu – tüm şehirler, tüm tarlalar, tüm arkeolojik alanlar, toprak üstündeki her şey. Toprak altındaki pek çok şey de tamamen yok edilmiş durumda.”