Yıldız Sarayı’nda yeni duvar resimleri bulundu
Yıldız Sarayı’nda yürütülen restorasyon çalışmaları sırasında sarayın “Çukur Saray” bölümünde kalem işinden doğa ve manzara resimleri ortaya çıkarıldı. Boya ve sıva katmanlarının altında yer alan resimler, 19. yüzyıl Osmanlı duvar resimlerinin özelliğini taşıyor.
Yıldız Sarayı’nın ikinci avlusunda bulunan 90 odalı Çukur Saray II.Abdülhamid döneminde inşa edildi. Hanım Sultanlar Dairesi olarak da bilinen sarayın bu bölümünde, padişahın kız çocukları ve kız kardeşleri ikamet ediyordu. Cumhuriyet döneminde Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından kullanılan yapı, içerisindekiOsmanlı dönemi duvar resimlerini üniversite tarafından farklı amaçlarla kullanıldığı dönemde kaybetti. Uzun yıllar boya ve sıva altında bekleyen duvar resimleri, geçtiğimiz yıllarda yapılan akademik çalışmalarda kızılötesi ve morötesi ışıkların kullanıldığı çekim teknikleriyle tespit edilmişti. 2018’de Yıldız Sarayı’nda başlatılan restorasyon çalışmaları kapsamındaki Çukur Saray restorasyonu yaklaşık bir senedir devam ediyor.
Milli Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız’ın verdiği bilgiye göre, Yıldız Sarayı’ndaki restorasyon çalışmalarının birkaç yıl içerisinde tamamlanarak sarayın müze olarak faaliyete geçmesi amaçlanıyor.
Türkiye’den UNESCO listesine dört kültürel unsur eklendi
Tezhip Sanatı; Mey/Balaban Zanaatkârlığı ve İcrası; Sedef Kakma Sanatı ve İftar ve İftar ile İlgili Sosyokültürel Gelenekler, UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne kaydedildi.
Türkiye’nin koordinatörlüğünde Tezhip Sanatı, Azerbaycan, İran, Özbekistan ve Tacikistan’la; İran’ın koordinatörlüğünde İftar ve İftar ile İlgili Sosyokültürel Gelenekler, Türkiye, Azerbaycan ve Özbekistan’la; Azerbaycan’ın koordinatörlüğünde Mey/Balaban Zanaatkârlığı Türkiye’yle ve Sedef Kakma Sanatı Türkiye’nin koordinatörlüğünde Azerbaycan’la ortak dosya olarak sunulmuştu. Karar, 4 Aralık’ta Botsvana’nın Kasane şehrinde başlayan Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Hükümetlerarası Komitesi’nin 18. oturumunda alındı ve böylece Türkiye’nin listedeki kayıtlı miras sayısı 30’a ulaştı.
Muğla’daki kazı çalışmalarında orijinal “Dans Eden Musa” heykeli bulundu
Muğla’nın Stratonikeia antik kentinde süren kazı çalışmalarında Helenistik döneme ait “Dans Eden Musa” heykeli bulundu. Döneminin ünlü heykeltıraşı Philiskos’a ait 2.000 yıllık heykelin Roma döneminde birçok kopyası yapılmıştı.Heykel, Zeus ile Mnemosyne’nin kızları olan ilham perilerinden “Dans Eden Musa”yı tasvir ediyor.
Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Bilal Söğüt, heykelin önemini, “Günümüzde Roma dönemi kopyası heykelleri Perge, Rhodos ve Delos adalarında bulunmuş ve bunun Helenistik döneme ait orijinalinin nerede yapıldığı bilinmiyordu. Karia bölgesi ve özellikle Stratonikeia heykeltraşlığıyla ilgili detaylı çalışmalar yapan ve kitaplar yazan Prof. Dr. Ramazan Özgan, çalışmalarında bu heykelin orijinalinin Karia bölgesindeki kentlerden birisinde yapılmış olduğunu söylemişti ancak hangi kent olduğu bilinmiyordu. Heykelinin orijinalinin, Stratonikeia’da yapıldığını gösterdi. Böylece dünyanın farklı yerlerinde sadece Roma dönemi kopyaları bulunan heykel, Stratonikeia’da bulundu ve Muğla Müzesi’nde sergilenecek,” şeklinde açıklıyor. Kazı çalışmalarda heykelin başı ve kolları ise bulunamadı.
“Dans Eden Musa”, Yunan mitolojisindeki dokuz ilham perisinden (musa’lar) biri olarak kabul ediliyor. Yunancada “zevk almak” anlamına gelen terpsis ve “dans etmek” anlamına gelen khoros kelimelerinin birleşiminden meydana gelen “Terpsikhore” adıyla bilinen bu musa, dansın ilham perisi olarak da adlandırılıyor.
İstanbul’un en eski dinî yapısında restorasyon hazırlığı başladı
İstanbul’un Yeditepe semtinde bulunan Studios Manastırı, diğer adıyla İmrahor İlyas Bey Camisi’nde restorasyon öncesi projelendirme çalışmaları başladı. 2012’de Vakıflar Müdürlüğü’ne devredilen yapıda daha önce rölöve, koruma ve kazı çalışmaları gerçekleştirilmişti.
Yapı, Osmanlı döneminde ilk olarak Topkapı Sarayı için taş ocağı olarak kullanıldı. II.Beyazıd döneminde ise camiye çevrildiği düşünülüyor. Minarelerin eklendiği manastır, zaman içerisinde yangın ve depremlerden hasar görerek çatısı da dahil olmak üzere önemli parçalarını kaybetti.
Bazilika planında tasarlanmış ve günümüze ulaşmış İstanbul’daki tek yapı olan manastır hem bu özelliğiyle hem de Bizans ve Osmanlı dönemine ait detayları bir arada barındırmasıyla önemli kabul ediliyor.
Ayasofya’dan da eski olan yapının Doğu Roma döneminde Vaftizci Yahya adına inşa edildiği biliniyor. İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğü müze araştırmacısı ve arkeolog Murat Sav’ın açıklamasına göre, Vaftizci Yahya’nın kendisinden sonra gelecek peygamberi müjdeleyeceğine inanılıyordu. Öldürüldükten sonra kemikleri İstanbul’a getirilerek manastıra gömülse de Latin istilaları sırasında bu kemikler de çalınmıştı; ancak kalan kemiklerin bir kısmı bugün Topkapı Müzesi’nde saklanıyor.
Hazırlayan: Seren Erciyas