Bir “sanat haftası”nın başarısını nasıl ölçersiniz? Bu, 2-5 Kasım tarihleri arasında güneşli ılık bir havada geçen Art Week Tokyo’nun (AWT),hareketli üçüncü edisyonunda herkesin aklındaki soruydu. Şehirdeki sanat hafta sonları, sanat haftaları ve uluslararası fuarlar artık kalabalık bir dünya sanat takviminin ayrılmaz parçası. Pek çok koleksiyoner ve küratör, AWT’nin katılımcı galeri ile müzesini ziyaret etmek için Art Collaboration Kyoto’dan (3 Kasım’a kadar) çıkıp geldi. Önceki Tokyo edisyonlarında olduğu gibi, VIP ve halk için konulan ücretsiz servisler, küçük ticari galeriler (örneğin Roppongi bölgesindekiler) ve–yol boyunca özel kurulmuş AWT Bar gibi barlar da dahil– tanınmış sanat kurumları arasında gidip gelmeyi büyük ölçüde kolaylaştırdı.
AWT’nin kapsayıcı amaçlarından biri de Tokyo’nun çağdaş sanat ortamının derinliği ile yaratıcılığını ortaya çıkarmak:Bu yıl gözler,savaş sonrasından günümüze kadar olan süreçte sanat ortamındaki ifade tarzını şekillendiren 64 sanatçıya çevriliydi. Sanat haftasında efsanevi bir öğretmen ve görünüşte çıplak, bakımsız manzaraların ressamı olan Nobuya Hitsuda gibi emektarların (Kayokoyuki Galerisi) yanı sıra doğanın kırılganlığını yansıttığı lirik işlerinde yapay zekâ tarafından üretilen görüntülerden destek alan Saori Miyake gibi genç sanatçılar da boy gösterdi (Waiting Room Galerisi). Fiyatlar genel olarak hâlâ oldukça makul, Japon yeni’nin düşük değeri de düşünüldüğünde özellikle 2.000 ile 5.000 dolar arasında birçok kaçırılmaz fırsat vardı.
Satış elbette bu çalışmanın en önemli hedeflerinden biri. Bu yılın yeniliklerinden biri de, yalnızca katılımcı galerilerden alımları kolaylaştırmak için değil, aynı zamanda uluslararası müşterileri bilgilendirmek ve yeni nesil Japon koleksiyonerlere ilham vermek için tasarlanan satış platformu olan AWT Focus’tu. Otsu’daki Shiga Sanat Müzesi’nin direktörü Kenjiro Hosaka’nın konuk küratörlüğünde düzenlenen ilk AWT Focus sergisi, AWT’nin partnerlerinden The Okura Tokyo Oteli’nin kompleksinde yer alan özel Okura Sanat Müzesi’nin üç katında yer aldı.
Dengedeki Dünyalar: Savaş Sonrasından Günümüze Japonya’da Sanat adlı Japon veya Japon kökenli sanatçıların yüz eserinin yer aldığı sergi, birçok ziyaretçi açısından işlerin temeli ve odak noktası sayıldı. Hosaka’ya göre küratöryel amaçlarından biri, “bir yandan özelleştirmenin arttığı, diğer yandan da sergi yapımını sanatsal pratiğin bir uzantısı olarak gören sanatçı-küratörlerin ve kolektiflerin yükseldiği bir dönemde, yeni bir küratörlük tarzının olanaklarını keşfetmek için satış platformu formatını kullanmak”.
AWT’nin direktörü ve kurucu ortağı Atsuko Ninagawa, sanat haftasının iki amaçla yola çıktığını söylüyor: Tokyo’daki piyasayı harekete geçirmek ve aynı zamanda gerçek sanat odaklı, kâr amacı gütmeyen (konuşmaların ve video programlarının da dahil olduğu) bir ortam yaratmak. Ninagawa’nın galerisinde Britanyalı sanatçı Derek Jarman’ın bir başka önemli temayı, Japonya’nın uluslararası diyalog ve etkileşim konusundaki uzun ve üretken geçmişini yansıtan karanlık bir sergisi yer aldı.
Ancak Ninagawa için AWT’nin başarısını ölçmek her zamankinden daha da güçleşmiş durumda.Ticari galerilerden, kurumlardan ve hükümetten [Tokyo Metropoliten hükümeti ve Kültür İşleri Ajansı], kurumsal ortaklardan ve etkinliğin hizmet etmeyi umduğu çok sayıda topluluktan, sanat profesyonelleri ve koleksiyonerlerden“çağdaş sanatla ilk kez aktif olarak ilgilenen bireylere kadar” bu kadar çok sayıdaki paydaşı bir araya getiren ve kâr amacı gütmeyen bir sanat projesinin başarısı nasıl ölçülür?En önemlisi de AWT’nin Art Basel’la işbirliği içinde düzenlenmesi (Ninagawa bu ortaklık için ödenen bedel hakkında yorum yapmaktan kaçınıyor), ona mega fuar markasının uzmanlığını ve bağlantılarını kazandırıyor. Art Basel için AWT, özellikle Hong Kong Fuarı’nın önemi ve Japonya’nın sofistike Asya sanat ekosisteminde giderek artan bir rol oynama potansiyeli göz önüne alındığında, önemli bir stratejik buluşma noktası sağlıyor.
The Art Newspaper’a, “Ekibim ve ben AWT’nin yapısını oluştururken tüm paydaşları dikkate almak için elimizden geleni yaptık,” diyen Ninagawa sözlerine şöyle devam ediyor: “Etkinliğimizin her birine değer kattığından eminim. Ancak farklı paydaşların farklı başarı ölçütleri var. Hükümet için bu ölçüt, rakamlar. Rakamları ben belirlemiyorum, bu yüzden hükümetten bana önceden rakamları vermesini istiyorum [neyse ki, diyor, beklentileri çok makul; geçen yılki etkinlik 32 binden fazla ziyaretçi çekti]. Art Basel için başarının ölçütü, dünya standartlarında bir kalite sunmak. Müzeler içinse tanıtım ve insanları sergilerine çekmek [Tokyo Çağdaş Sanat Müzesi’nde David Hockney’nin Japonya’da 27 yıl sonraki ilk büyük ölçekli sergisi yer aldı]. Galerilerin kamusal profilini yükseltmek de önemli; ancak elbette satışları teşvik etmek istiyoruz, en belirsiz kısım da bu çünkü bunun galeriler tarafından yapılması gerekiyor.”
Dört Art Basel fuarı ve sergi platformlarından sorumlu olduğu yeni pozisyonunda bir yılı geride bırakan Art Basel direktörüVincenzo de Bellis, AWT’nin sunduklarında kalite ve çeşitliliğin çok önemli olduğuna hemfikir ama kurumun aynı zamanda kapsayıcı bir hedefi de var: Bu da Art Basel’ın tüm işbirliklerinin“kendi ruhuna sahip olduğu”ndan ve yeni keşifler için alan sağladığından emin olmak. Okura Hotel’deThe Art Newspaper’a konuşan de Bellis, Art Basel’ın büyük bir küresel girişim olmasına rağmen, “2020’lerde bağlamın çok önemli hale geldi ve sadece küresel bir mercekle düşünmek, her yerin özelliklerinin hakkını vermiyor,”diyor. “Halk da biz de beklenmedik olanı, sadece belirli bir yerde bulunabilecek bir şeyi giderek daha çokarıyoruz.”
De Bellis’in ilk görevi, Art Basel’ın dört fuarının (İsviçre, Hong Kong, Miami Beach ve Paris) liderliğini şekillendirmekti; böylece her fuarın kendi dikey liderleri olacak, bu da daha incelikli küratöryel fikirler ile seçimlere olanak tanıyacaktı. “Bu, bizim sanat haftası felsefemize de tam olarak uyuyor,” diyor de Bellis. “Giderek popülerleşen sanat haftası modelinde–S.E.A. Focus ve Singapur Sanat Haftası, Berlin Sanat Haftası, Buenos Aires’teki Art Basel CitiesWeek–yerel bölgelere odaklanıyoruz ve fuarlar dışında da önemli anlar yaratıyoruz.”De Bellis, Tokyo’nun AWT Focus’u format olarak“büyük bir yenilik” olarak tanımlıyor; De Bellis’e göre AWT Focus sayesinde Tokyo’nun sanat “hafta”sı şehir çapındaki güçlü galeri sunumlarını “mini bir Japon sanat tarihi kursu”yla birleştiriyor, “burada müze ile piyasa buluşuyor”. Bu modelin hayata geçirilmesinde Japonya hükümetinin desteğinin hayati önem taşıdığını da belirtiyor.
De Bellis, AWT Focus tarzı bu tür bir yeniliğin, genç kuşakta potansiyel sanat koleksiyonerlerinin artmasıyla ve yeni teknolojilerin kullanım biçimlerinin gelişmesiyle daha da önem kazanacağına inanıyor: “‘En çok bilinen şeyler’in ötesini anlamayı ve öğrenmeyi ne kadar destekleyebilirsek o kadar iyi,” diyen de Bellis, ekliyor: “O zaman insanların koleksiyonerlik alışkanlıklarında daha incelikli olmalarına yardımcı olabiliriz. Ben şahsen koleksiyonerlik alışkanlıklarıyla eğitim arasında bağlantı kurmak gibi önemli bir sorumluluğumuz olduğuna inanıyorum. ”AWT’de bu süreç özel bir müzede başladı ama de Bellis bunun bir kamu müzesinde de gerçekleşmemesi için hiçbir neden görmüyor. Her şeyin satılık olmasını–eğer bir şey ilginizi çekerse katkıda bulunan galeriyle iletişime geçebilirsiniz (fiyat etiketi yok)–“ölçülü ve zarif” buluyor.
Art Basel AWT’nin başarısını fuarlara nazaran daha uzun sürece ölçebilecek. “Daha fazla Japon koleksiyoncu olmasını ve uluslararası alanda hareket eden Japon koleksiyoncuların büyümesini hedefliyoruz. Art Basel Hong Kong’un son edisyonunda bu stratejinin meyvelerini, Japon koleksiyonerlerin sayısının artmasıyla aldık,” diyor de Bellis ve ekliyor:“Nina’nınki [Atsuko Ninagawa’nın] gibi Japon galeriler fuarlarımızda boy gösterdiğinde, orta ve uzun vadede bir ilgi olup olmadığını görebiliyoruz.”De Bellis, Londra gibi, fuarların güçlü bir şekilde varlık gösterdiği şehirlerin sanat haftası/sanat hafta sonu modelini tekrarlamakta zorlanabileceğini kabul ediyor. “Ancak hepimiz ne kadar organize olabilirsek o kadar iyi. Aksi takdirde yolumuza aynı alıcılarla devam edebiliriz ama sanat dünyası genişlemez.”
Ninagawa, AWT’nin özel modelinin başka pek çok artısı da olduğunu söylüyor. “Tokyo Art Week’in yeterince takdir edilmeyen unsurlarından biri de galerilerden katılım ücreti almamamız, bu da onlara sergilerini planlamada daha fazla esneklik sağlıyor. Küratörlerimizin birçoğu kariyerinin ortasındaki sanatçı Yoko Terauchi’nin Hagiwara Projects’teki basit ama derin anlamlı kâğıt enstalasyonunu keşfetmekten heyecan duydu ve uluslararası müşterilerim daha genç galerilerden eser satın aldıklarını söylüyor ki bu tam da olmasını istediğimiz şey.”
Ninagawa’nın daha kişisel bir başarı ölçütü de var; bu ölçütün altında, galeri işini büyütürken edindiği kişisel deneyimi yatıyor. “Şu anda genç galericiler para kazanma konusunda benim 15 yıl önce işe başladığım döneme kıyasla çok daha fazla baskı altında ve bu baskı onları programlarını oluştururken yalnızca satılabilirlik üzerine odaklanmaya itebiliyor. Ben onları inandıkları şeyi yapmaya ve sanatın olanaklarını keşfetmeye devam etmeleri için cesaretlendirmek istiyorum. Bu nedenle AWT aracılığıyla köklü galerileri genç galerilerle bir araya getirmek ve kaynaklarıyla bağlantılarını paylaşmalarını sağlamak istedik. Eğer bu, bir tek galerinin bile inandığı şeyi yaparak bir altı ay daha devam etmesini sağlarsa, bence önemli bir başarıdır.”