Sanatın merkezi denildiği zaman akla metropollerin gelmesi doğal. Londra, New York, Paris ya da İstanbul gibi büyükşehirler, sosyal ağları, kültürel dokuları ve yaratıcı alanlardaki geniş kaynakları nedeniyle sanatçıların genelde ilk tercihleri oluyorlar. Merkeze konumlanmanın başarıyı getireceği fikriyse kim ne derse desin gücünü koruyan bir yaklaşım. Diğer yandan pandemi sonrası değişen dengeler, ekonomik kaygıları artırdı. Peki bu durum yeni sanat merkezleri yaratıyor olabilir mi?
Gün geçtikçe sanat piyasasında güçlenen internet kültürünün etkisi, sektörde varlığı artan Z kuşağının etkisiyle birleşince “merkezde olmak” artık belli bir fiziksel sınır içinde kalmak anlamına gelmiyor. İnternetin genç sanatçıların eserleri için en dikkat çekici galeri mekânı haline gelmesiyle sanatın sessiz kasabalarda icra edilmesi de artık eskisi gibi büyük bir gölgede kalma tehdidi oluşturmuyor.
Y ve Z kuşaklarından genç sanatçılar, ekonomik ve siyasi krizler yüzünden kendinden önceki nesillere kıyasla daha büyük bir gelecek kaygısı yaşıyor. Yeni nesil sanatçılar bütçelerinde sanat materyallerine yer ayırabilmek için daha uygun koşullarda yaşayabilecekleri ucuz konutlara yöneliyor ve seçimlerini popülerleşmeye başlayan alternatif şehirlerden yana kullanıyorlar. Bu yeni merkezlerin en çok dikkat çekenlerinden biri, İngiltere’nin güneydoğusuna konumlanan sessiz ve küçük bir sahil kasabası olan Margate.
Gri ve soğuk bir denize bakan, kireçli topraklardan oluşan uçurumlarla dolu bu kasaba, güçlü bir sanatçı topluluğuna ev sahipliği yapıyor. Bu topluluk içinde öne çıkan isimlerden biri Tracey Emin. Sanatçı kurucusu olduğu The Tracey Emin Foundation bünyesindeki TKE Studios ve Tracey Emin Art Residency’yle (TEAR) birçok sanatçıya stüdyo ve mentorluk desteği sağlayarak Margate’i sanatçıların tercih noktalarından biri haline getiriyor.
The Tracey Emin Foundation
Tracey Emin Foundation, Margate’te yaşayan sanatçılara stüdyo alanı ve sergi fırsatları sunan, ayrıca TKE Studios ve TEAR projelerini destekleyen bir oluşum.
Tracey Emin, pandeminin hemen ardından Margate’te genç sanatçıları desteklemek amacıyla 18 ay süren kapsamlı bir sanatçı programı başlattı. Elissa Cray’in direktörlüğünü yaptığıTEAR, pratiği resim üzerine kurulu sanatçılara ücretsiz stüdyo alanı,sanat malzemesi sunuyor. Ayrıca TEAR, katılımcı sanatçılar galeri direktörleri, sanat yazarları ve koleksiyoncular gibi sektörün önde gelen isimleriyle etkileşime geçiyor. Bu geniş ağ sayesinde programın mezunları, kariyerlerinin ilerleyen evreleri için yakaladıkları ivmeyle, geniş bir kitleye kendilerini tanıtma fırsatına sahip oluyorlar.
Nihayet TEAR, mezun olan sekiz sanatçısının resim, enstalasyon, heykel ve fotoğraf olmak üzere çeşitli disiplinlerde eserlerinden oluşan, TEAR Final Show isimli bir sezon sonu sergisi düzenlendi.
Quench
Son dört yılda 68 sanatçıyı destekleyen ve yakın zamanda kapatılma tehdidiyle karşı karşıya kalan Quench, bölgenin dikkat çeken güncel sanat oluşumlarından. Destek fonları kesildikten sonra finansal sorunlar yaşayan Quench, bu sorunları aşmak amacıyla bir açıkartırma düzenledi. Bu müzayedeye Tracey Emin, Sonia Boyce, Jeremy Deller, Natalia Gonzalez Martin, Pio Abad ve Ryan Gander gibi önemli sanatçılar, eserlerini bağışlayarak Quench’i desteklediler. Bağışlanan eserler Works on Paper (Kâğıt Üzerindeki İşler) isimli bir sergi kapsamında da sanatseverlerle buluştu.
The Art Newspaper tarafından “deniz kasabası sanat topluluğu” olarak isimlendirilen Quench sanatçılar Lindsey Mendick ve Guy Oliver tarafından kuruldu. Quench, kariyerinin başındaki sanatçılara destek sağlıyor. Özellikle LGBTQ+ ve işçi sanatçılara verdikleri önem dikkat çekerken yerel gençlere de ücretsiz eğitim imkânları sunuyor.
Open School East (OSE)
2013 yılında Margate’te kurulan Open School East (OSE), Quench’e benzer şekilde kariyerinin başındaki sanatçılara odaklanan, kamu yararına odaklı, ücretsiz ve bağımsız bir sanat okulu. OSE, öğrencilerine pratiklerini geliştirme ve yeni beceriler edinme gibi konularda destek oluyor.
OSE’nin düzenlediği çeşitli programlar arasında, 5-12 yaş arası çocuklara eğitim veren Despacito Art School ve Thanet bölgesindeki genç sanatçılara yönelik Young Associates Programme bulunuyor. Associates Programme ise farklı arka planlardan gelen yetişkin sanatçılara ve kültür üreticilerine bir yıllık gelişim fırsatı sunuyor. Ayrıca sanatçılara yıllık sanatçı komisyon desteği sağlanıyor ve sanatçıların toplumsal katılımı teşvik eden projeler geliştirmeleri destekleniyor.
Margate'te sanatçı olmak
OSE katılımcılarından biri olan Samuel Vilanova, güzel sanatlar alanında The University for the Creative Arts’talisans eğitimini tamamladıktan sonra, üniversiteye trenle yarım saat uzaklıktaki Margate’etaşındı. Vilanova’ya bu süreçte kendi bölümünden bir grup sanatçı daha eşlik etti. Bu toplulukla düzenlediği karma sergilerin yanı sıra Vilanova, yakın zamanda Joseph Wales Studios’ta gerçekleştirdiği kişisel pop-up sergisiyle de dikkat çekti. Sanatçıyla Margate’teki yaşamını, sanat pratiğini ve kentin sanatçı topluluğunu konuştuk.
ELİF ONAY: Eserlerinde doğal manzaraların rüyamsı motiflerle harmanlandığını görüyoruz. Tekrar eden dağ ve yıldız figürlerinin yanı sıra insansı özellikler atfedilen objelere yer verdiğini fark ediyorum. Eserlerindeki bu “rüyamsı” bağlamı biraz açar mısın?
SAMUEL VILANOVA: Fantastik ve dünya dışı bir dil benimsemek, sıradan olan gerçeklik içindeki varoluşumuzu sorgulamak açısından her zaman ilgimi çekmiştir. Çalışmalarımda birçok farklı bağlamdan referansa yer veriyorum ve bu rüyamsı “alternatif gerçeklik” bu farklı referansların buluşma noktası oluyor.
Çalışmalarımın beslendiği bu rüyamsı gerçeklik bağlamı, benim için pratiğimdeki sonsuz arayışın bir parçası olan kimlik ve aidiyet fikirlerini keşfetmek için daha kapsayıcı ve güvenli bir yer haline geliyor.
Sanatını Margate’te icra etmeye başladıktan sonra nasıl bir deneyim yaşadın? Margate’teki sanatçı topluluğunun sanatında nasıl bir etkisi oldu?
Sanırım sanat yolculuğum Margate’e taşındığımda başladı. Üniversiteyi yeni bitirmiştim ve karantina sona ermişti. Bu süreçte hayatta ne istediğimi fark ettim ve Margate’te istediğimi uygulayabildim. Benim için en büyük itici güç, sanatçı asistanı olarak çalışmaya başlamam oldu; sanat dünyasına göz atma şansı yakaladım ve belki de bu dünyaya dahil olabileceğimi hissettim. Margate’in bir diğer güzel yanı davar olan çeşitli proje alanlarında fikirlerinizi hayata geçirebilmeniz ve işbirliği yapıp fikir alışverişinde bulunabileceğiniz çok sayıda yaratıcı insanın olması.
Sonuç olarak soylulaştırmanın artması ve insanların Margate’e taşınmasıyla birlikte yerel topluluk daha yüksek bütçeli sanat projelerine ve galerilere yönelik bir arayış içinde. Ancak burayla ilgili harika olan şey de DIY (do it yourself [kendin yap]) sahnesinin güçlü olması ve gerçekleşen etkinlikler ile sergilerin çoğunun topluluk tarafından topluluk için düzenlenmesi. Margate’in sanat pratiğim üzerinde büyük bir etkisi olduğunu düşünüyordum; sanat yolculuğumun başlangıcı için mükemmel bir yerdi.
OSE programında katılımcı sanatçıydın. Bu programın sanat pratiğine katkılarından bahsedebilir misin?
OSE sanat pratiğimin bir sonraki aşamasında nereye gitmek istediğimi epey değiştirdi. Programa başlarken sanatımda farklı disiplinlere ve yaklaşımlara yönelmek istiyor ama nereden başlayacağımı tam bilmiyordum. Gelip bizimle fikirlerini paylaşmaları için davet edilen birçok yaratıcı profesyonelle yaptığım fikir alışverişi sonucu bir yanıta ulaşmaya başladım. Bir diğer harika fırsat ise programdaki diğer sanatçılarla bir yıl geçirebilmekti; yaklaşık 15 kişiydik, hepimiz çok farklı yerlerden geliyorduk ve farklı sanatçılardık. Büyük bir grup olmadığımız için birbirimizle etkileşime girmek ve deneyimi paylaşmak daha kolaydı.
Ağırlıklı olarak heykel ve enstalasyon üzerine çalışıyorum. OSE’deki son sergim için heykel pratiğime odaklanan bir film yaptım ve programdaki başka bir sanatçıyla işbirliği yaparak bazı performanslar gerçekleştirmeye başladım. Yani OSE bana aklımdaki fikirleri hayata koymanın yeni yollarını gösterdi ve öğrendiğim diğer metodolojilerle birlikte çalışmalarımda daha esnek olmama yardımcı oldu.