Yeni İspanyol resminin seçkin örnekleri Born In TheSeventies sergisiyle Contemporary Istanbul’da ziyaretçilerle buluşmaya hazırlanıyor. Sergide 1970’lerde doğan ve İspanya’nın demokratikleşme sürecine tanıklık eden 21 ressamın eserleri bir araya geliyor.
Bu kuşağın ortak özelliği, Reina Sofía ve IVAM gibi müzelerin ve çok sayıda güzel sanatlar fakültesinin kurulup açılmasına tanıklık eden bir demokraside büyümüş olmalarıdır. Önceki kuşaklardan farklı olarak bu grup, Erasmus gibi programlar, hibeler ve sanatsal yaratımı destekleyen girişimler sayesinde, ayrıca Roma’daki İspanya Akademisi ve Paris’teki İspanya Koleji gibi tarihî kurumların yeniden canlandırılmasıyla modern sanatı hem kendi ülkelerinde keşfetme hem de diğerlerinden daha fazla seyahat etme imkânı buldular.
Yeni İspanyol resim sahnesinin canlılığını yansıtan sergide, figüratif ve soyut üslupların yanı sıra bu iki kategori arasındaki sınırları aşan eserler bir arada yer alıyor. Çalışmalarını tuval ve kâğıt üzerinde geliştiren ressamların yanı sıra heykeltıraş ya da seramik sanatçısı olanlar da var. Eserlerinde, flamenko gibi İspanya'ya özgü popüler sanat formları da dahil olmak üzere, çağdaş olduğu kadar klasik edebiyat veya müzik gibi diğer sanat formlarıyla sık sık diyalog kuruyorlar.
Seçilen sanatçılardan bazıları, ülkelerinin zengin ve çeşitli geleneğinin farkında olarak Joan Miró, Benjamín Palencia, Antoni Tàpies ve Joan Hernández Pijuan gibi seleflerine atıfta bulunuyor. Bu öncüllerin çoğu gibi onlar da ulusal ve coğrafi sınırlarının ötesine bakıyorlar. Örneğin, Amerikalı aksiyon ressamları ya da geometrik ustalarla –ister Avrupalı ister Latin Amerikalı olsun, Brezilya’dakiler de dahil– kurdukları sinerji eserlerinde açıkça görülüyor. Sevilla, Madrid, Barselona, Santander, Badajoz ve València’daki galerilerden seçilen 21 resim, İspanyol resim sahnesinin dinamizmini keşfetmek ve tanıklık etmek için bir davet sunuyor.
Contemporary Istanbul’un 19. Edisyonu’nda izleyicilerle buluşmadan önce serginin küratöryal sürecine destek veren Büyükelçi Cristina Latorre Sancho ve serginin küratörlerinden Juan Manuel Bonet, sergiyi ve CI’yla yapılan işbirliği çerçevesinde Türkiye-İspanya ilişkilerinin kültürel geleceğini anlattılar.
TANT: Böyle bir sergi yapma fikri nasıl ortaya çıktı? Biraz süreçten bahsedebilir misiniz?
CRISTINA LATORRE SANCHO: Contemporary Istanbul, İspanya ve Latin Amerika’ya odaklanan 19. Edisyonu’nda yer alması için büyükelçiliğe bir davet iletti. İspanya için CI’yla işbirliği yapmak, İspanyol sanatını daha fazla insana tanıtmak ve son kuşak İspanyol ressamların eserlerini ve niteliğini sergilemek için bu güzel imkâna ve ilgi çekici pazara sahip olmak büyük bir fırsat. Başlangıçta fikrimiz bireysel galerileri davet etmekti ancak diğer sanat fuarlarında da olduğu gibi, ortak bir alan düzenlemek ve bireysel olarak gelmek isteyen bu galerileri desteklemek, bizim açımızdan daha iyi bir proje oldu. Bu süreçte Dışişleri Bakanlığı ve CI’daki kültür departmanımızın paha biçilmez desteğini aldık.
Serginin başlığı Born In The Seventies hiç bilmeyenlere içerik hakkında biraz ipucu veriyor. Ziyaretçileri bu sergide neler bekliyor?
C.L.S.: Bu sergi, kendilerinden öncekilerden tamamen farklı bir yaşam deneyimine sahip olan bir kuşağın üretimleri hakkında genel bir fikir veriyor. Ne olduklarını, ne düşündüklerini ya da ne hissettiklerini ifade etmekten korkmadan, özgürce yaratma imkânına sahip bir kuşaktan bahsediyorum. İspanyol toplumu Franco diktatörlüğünden demokrasiye giden bu yolu barışçıl bir şekilde kat etmeyi bilmiştir. Cevabın geri kalanını sergi için sanat eserlerini seçen İspanyol uzman ve serginin küratörü Juan Manuel Bonet’e bırakıyorum.
JUAN MANUEL BONET: Büyükelçi haklı. Bu, yeni kuşaktan 21 İspanyol ressamın sergisi. 70’li yıllarda doğdular ve Franco 1975’te öldü. Onların kuşağı demokrasiye dönüşün, yeni güzel sanatlar fakültelerinin ve daha önce benzer bir mekânı olmayan şehirlerde yeni müzelerin ortaya çıktığı kuşak. [Diego] Velázquez, [Francisco de] Zurbarán ve Goya'yı tanıyorlar; Picasso, Dalí ya da Miró'yu ve Benjamín Palencia’yı, manzaramıza bakan diğer modernistlerin eski İspanya'ya modern bakışını seviyorlar. Tàpies ya da [Manolo] Millares’in materyalist sanatını ya da [José Manuel] Broto, [Miquel] Barceló veya [José María] Sicilia tarafından temsil edilen 80’leri takdir ediyorlar. Çok seyahat ediyorlar. Şiir okuyorlar. Resmin geleceğiyle ilgileniyorlar. Miró'nun mizahını ve pop sanatını seviyorlar. Geometrinin bir olasılık olmaya devam ettiğini düşünüyorlar ve geometri ile şarkı sözlerini karıştırıyorlar.
Kulağa oldukça heyecan verici geliyor. Peki küratöryal süreçten bahsedebilir misiniz? Sizin için nasıl bir deneyimdi?
J.M.B.: İspanya’nın en önemli iki modern sanat müzesini yönettim. Alcolea ve Broto’nunki gibi kendi kuşağımla ilgili pek çok serginin küratörlüğünü yaptım. Ama 70’li yıllarda doğan insanlar hakkında yaptığım ilk sergi bu. Bence onlar, İspanyol resminin yeni ve büyük bir döneminin aktörleri. Birçoğuna başlangıçlarından itibaren hayranlık duyduğum bu genç ressamlarla çalışmak son derece güzeldi. Bu sergiyi İstanbul’daki gibi büyük bir fuarda yapma önerisi için İspanya Büyükelçiliği’ne minnettarım.
Vakti dar olan ama sergiyi görmek isteyen ziyaretçiler için,“Mutlaka görülmesi gerekir,” dediğiniz eserler var mı?
C.L.S.: “Görülmesi gerekir” olarak bir tanesini seçmek çok zor ve CI boyunca yer alan diğer İspanyol galerilerindekiler de dahil olmak üzere hepsini görmek için birkaç gün gelmenizi tavsiye ederim.
J.M.B.: Ayrım yapmak istemiyorum çünkü seçtiğim tüm eserleri seviyorum. İzleyicilerin yeni İspanyol resminin zenginliğini, bu ressamların güzel ve zekice resimler üretme kapasitesini takdir edeceklerini umuyorum.
Sizi bir diplomat olarak tanıyoruz ve bu sergi aracılığıyla sanatsal yönünüze de tanıklık edeceğiz. Sanata olan ilginizin nereden geldiğini merak ediyoruz.
C.L.S.: Çocukluğumdan beri sanat ve Kültür’le iç içe yaşadım. Babam eski ustaları, müziği ve kitapları severdi; annem de amatör bir ressamdı ve iki kız kardeşim sanat tarihi okudu. Her zaman ülkeler ve halklar arasındaki en iyi iletişimin sanat yoluyla olduğunu ve Kültür’ü desteklemenin “büyük K” ile politika yapmak olduğunu düşündüm. Hayatlarını Kültür ve sanata, yaratmaya, genişletmeye, öğretmeye, desteklemeye adayan insanlara çok hayranım. Koleksiyonerler, sanatçılar, gazeteciler, destekçiler, yöneticiler ya da bu fuarı mümkün kılmak için CI’da çalışan kişiler gerçek birer kahramanlar. Onların çalışmaları hayatımızı onurlandırıyor.
Görevdeki ilk yılınızı henüz tamamlamadığınızı ve bu sebeple ilk izlenimlerinizin hâlâ taze olduğunu varsayarsak, Türkiye’deki sanat ortamına ilişkin ilk izleniminizden bahsedebilir misiniz?
C.L.S.: Türkiye’de büyükelçi olarak görev yaptığım ilk aylarda canlı, güçlü ve ciddi bir sanat ortamına tanık oldum. Buradaki pek çok kurumun sanatı desteklemek için ayırdığı imkânlar etkileyici, kültür aktörlerinin hayata geçirdiği projeler ise muhteşem. Burada bazı kültür aktörleriyle ve birçok alandan genç sanatçıyla tanışma fırsatı bulduğumdan bu yana gördüklerim Türkiye’nin kültürel yaşamı için büyük umut vaat ediyor.
Contemporary Istanbul aynı zamanda Türkiye’deki sanat ortamının ve pazarının ne kadar güçlü olduğu ve beraberinde bölge ülkeleri üzerindeki etkisinin yanı sıra, dünyanın dört bir yanından uluslararası galerileri getirebildiğini ve özellikle Avrupa’da bu kadar ilgi gördüğünü gösteren harika bir örnek.
Türkiye ve İspanya, sanat alanındaki işbirliği de dahil olmak üzere 18. yüzyıla uzanan köklü bir ilişkiye sahip. Bu serginin çağdaş sanat alanında iki ülke arasındaki kültürel bağları güçlendireceğini söyleyebilir miyiz?
C.L.S.: Bu serginin bir başlangıç noktası olduğuna eminim. İspanya Büyükelçiliği’nin buradaki kültür bölümünün harika ekibi ve Madrid’deki bakanlığın büyük destekçileri, iki ülkenin çağdaş sanat alanındaki bağlarını geliştirmeye katkıda bulunacaktır; nitekim bu serginin amaçlarından biri de bu. Daha fazla Türk sanatçının İspanya’ya, daha fazla İspanyol sanatçının da Türkiye’ye gelmesi gerekiyor. Ancak bu tür çoklu işbirliklerinin sonuçları faydalı olacaktır, hem sanatsal hem de sosyal açıdan.
Şahsi olarak sizden veya kurumsal olarak Türkiye’deki İspanyol temsilciliğinden ülkemizdeki güncel sanat ortamında daha fazla temsil görecek miyiz? Eğer öyleyse, gelecek planlarınızı paylaşabilir misiniz?
C.L.S.: Kesinlikle evet. Büyükelçiliğimiz sanattaki ilişkileri derinleştirmeyi dört gözle bekliyor. İspanya ve Türkiye’nin harika kültürel aktörleri var; buraya gelmeye ve Türk meslektaşlarıyla işbirliği yapmaya hevesli birçok İspanyol sanatçımız var. Kültür departmanımız, karşılıklı bağlarımızın geliştirilmesinde büyük bir öneme sahip olacağından emin olduğum projeleri teşvik edecektir. İstanbul'daki Instituto Cervantes de İspanya’nın yurtdışındaki kültürel faaliyetlerinin çok önemli bir parçası. CI ve yanı sıra Türkiye’nin kültürel ortamındaki diğer ilgili aktörlerle işbirliğimizi sürdürmeyi umuyoruz.