İstanbul’un, şehirle en çok özdeşleşen oluşumlarından biri Contemporary Istanbul. Bu yıl 23 Ekim ön izleme, 24-27 Ekim de genel ziyarete açılacak olan çağdaş sanat fuarının kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Ali Güreli, 2006’da yola “İstanbul’u dünya genelinde bir çağdaş sanat merkezi olarak konumlandırma” hedefiyle çıktığını söylüyor. Neredeyse 20 yıldır istikrarını sürdüren Contemporary Istanbul, CI’ın yanı sıra CI Bloom ve Contemporary Istanbul Vakfı’yla (CIF) İstanbul’un global sanat dünyasındaki yerini güçlendiriyor. “Sanat ekonomisinin şehrin dinamik yapısına doğrudan bir etkisi var. Contemporary Istanbul’u küresel sanat başkentlerinden biri olma yolunda atılan büyük bir adım olarak değerlendiriyoruz,” diyen Güreli 19. Edisyonu arifesinde fuarın kuruluş hikâyesini, 20. yıldönümü projelerini ve İstanbul’un uluslararası bir sanat durağına dönüşmesini anlatıyor.
"İstanbul yüzyıllar boyunca sanat, kültür ve tarih açısından önemli bir merkez oldu; Contemporary Istanbul’la bu mirası çağdaş sanatla buluşturarak şehre farklı bir kimlik kazandırdık."
TANT: Contemporary Istanbul ilk olarak 2006’da gerçekleşti. Bize öncelikle başlangıcı biraz anlatabilir misiniz? Ne gibi hedefler ve hayallerle çıkmıştınız yola?
ALİ GÜRELİ: Contemporary Istanbul’u kurarken en büyük hedefimiz, İstanbul’u dünya genelinde bir çağdaş sanat merkezi olarak konumlandırmaktı. İstanbul’un sadece bir kültürel köprü değil, tarihsel derinliği, kültürel çeşitliliği ve dinamik yapısıyla çağdaş sanatın küresel buluşma noktalarından biri olabileceğini biliyorduk. Bu vizyonla, CI’ı sadece yerel bir sanat fuarı değil, sanatçılar, galeriler, küratörler ve koleksiyonerler için küresel bir buluşma noktası olarak konumlandırdık. 2006 yılında bu hedefle yola çıktık.
Contemporary Istanbul’un doğuşu, o dönemde Türkiye’nin hızla gelişen sanat ortamı ve artan kültürel ilgisiyle şekillendi. 2005 yılında fuarın ilk adımlarını atarken, dünyadaki benzer çağdaş sanat etkinliklerini inceledik. Dünyadaki 21. sanat fuarı olarak başladık, bugün ise dünyadaki 350’den fazla sanat fuarı bu pazarda yarışıyor.
Bugün geldiğimiz noktada hedeflerimizin büyük bir kısmını gerçekleştirdiğimizi gururla söyleyebilirim. Contemporary Istanbul, sanat dünyasında uluslararası alanda tanınan ve saygı gören, Türkiye’deki yumuşak gücün önemli markası oldu.
CI’ın bu yıl 19. Edisyonu sanatseverlerle buluşuyor. 2006’dan bu yana baktığınızda sizin için neler öne çıkıyor?
19 yıllık süreçte en çok öne çıkan şey, İstanbul’un çağdaş sanat dünyasındaki yerinin giderek güçlenmesi oldu. Tüm dünyadan galerilerin fuara olan ilgisi her geçen yıl artıyor. 2010’ların başından itibaren dünyanın dört bir yanından gelen galeriler, sanatçılar ve koleksiyonerlerin katılımıyla Contemporary Istanbul, İstanbul’u bir sanat durağı haline getirmeye başladı.
Tabii ki bu 19 yıllık süreçte bizi etkileyen dış faktörler de oldu. Yine de Contemporary Istanbul en zor zamanlarda dahi var oldu. Sanatın toplumda bir iyileşme, umut ve diyalog aracı olabileceğini her zaman savunduk. CI bu anlamda bir eğitim kurumu vazifesi gördü, yüzlerce, binlerce insanımız sanatla tanıştı, etkilendi, içinde heyecan duydu. Ya da tanıdığı, bildiği sanatçıyı yeniden, başka bir heyecanla sevdi, ona daha da yaklaştı. En büyük motivasyonumuz sanatın, sınırları aşan ve kriz anlarında bile insanların birbirleriyle anlamlı bağlar kurmasını sağlayan bir gücünün olması.
Bu 19 yıllık zaman zarfında ana partnerimiz Akbank da her zaman bizimle oldu, Sayın Suzan Sabancı Hanım’ın çağdaş sanata olan özel ilgisi ve Contemporary Istanbul’la omuz omuza duruşu bize güç verdi. Güçlerimizi birleştirdik, 20. yılımıza doğru ilerliyoruz.
Ekonomik, siyasi, kültürel şartların günden güne değiştiği bir ülkede ve şehirde 20 yıllık istikrarı nasıl sürdürüyorsunuz?
Her zaman bu sektörün önde gelen oyuncuları olan galeriler, sanatçılar, küratörler, koleksiyonerler, iş dünyası, sanat yatırımı yapan kurumlar, akademisyenler ve basınla iyi iletişim ve iyi ilişki kurduk. Onlarla hep yakın durarak ve diyalog sağlayıp birçok düşüncemizi onlarla paylaşarak ilerlerdik. Bu istikrarın sürdürülmesinde CI’ın farklı organlarının katkısı büyük; Danışma Üst Kurulumuz, Genç Danışma Kurulumuz, elçilerimiz ve CI temsilcilerimizin yanı sıra, bu sürdürülebilirliğin içinde bizim için de önemli olan THY, TGA ve tüm diğer partnerlerimizle sürdürdüğümüz güç birliği büyük önem taşıyor. Büyük bir Contemporary Istanbul ailesi oluşturduk, sahip olduğumuz sürdürülebilirliğin anahtarı budur.
Bir çağdaş sanat fuarı yer aldığı şehre neler katıyor? CI, uluslararası bir fuar olarak İstanbul’a 19 yılda neler kattı ve yakın gelecek için hedefleri neler?
Bir çağdaş sanat fuarı yalnızca sanatçılar, galeriler ve koleksiyonerler için bir buluşma noktası değildir, aynı zamanda bulunduğu şehre kültürel bir enerji, dinamizm ve ekonomik canlılık kazandırır. İstanbul yüzyıllar boyunca sanat, kültür ve tarih açısından önemli bir merkez oldu; Contemporary Istanbul’la bu mirası çağdaş sanatla buluşturarak şehre farklı bir kimlik kazandırdık. İstanbul ve Türkiye çağdaş sanat alanında, gerek sanatçılar, galeriler gerekse koleksiyonerler açısından oldukça zengin. Bu zenginliğin görünür olması da CI’ın üstlendiği bir görev. Şehrin, dünya genelindeki çağdaş sanat destinasyonları arasında yerini almasında Contemporary Istanbul ana oyuncular arasında. CI, hem İstanbul’un hem de Türkiye’nin marka olarak algısına artı bir değer getirdi ve dünyadaki algıyı olumlu olarak geliştirdi. Özellikle fuarın uluslararası boyutunun güçlenmesi, her yıl farklı ülkelerden galerileri ve sanatçıları İstanbul’a getirerek şehri küresel sanat takviminin vazgeçilmez duraklarından biri haline getirdi.Diğer taraftan da Contemporary Istanbul yerel sanatçıların uluslararası sahneye çıkması için bir platform yaratarak Türkiye’nin sanat üretim potansiyelini dünyaya tanıtma misyonunu üstlendi. Contemporary Istanbul’la herkesin gözünde bu şehrin ve Türkiye’nin marka değeri farklı olmuştur. Bu süreç, Türk sanatçıların uluslararası sergilerde ve fuarlarda daha görünür hale olmaları için basamak oldu. Aynı zamanda İstanbul’un sanat izleyicisi, dünya çapındaki sanat eserlerini yakından inceleme, uluslararası galerilerle tanışma ve küresel sanat dünyasına dair yeni perspektifler kazanmasının yolunu açtı.
Sanat ekonomisinin şehrin dinamik yapısına doğrudan bir etkisi var. Contemporary Istanbul’u küresel sanat başkentlerinden biri olma yolunda atılan büyük bir adım olarak değerlendiriyoruz. Ancak daha yolun başındayız, merkezî ve yerel yönetimlerin yanı sıra, markalarla sağlayacağımız güç birliğinin İstanbul’un ve Türkiye’nin sahip olduğu yumuşak gücü tam anlamıyla doğru olarak anlatacağına inanıyoruz. Bu güç birliğiyle yaratılacak ekonomiden Türkiye her anlamda faydalanacaktır.
Uluslararası fuar ve bienalleri yakından takip ediyorsunuz. İstanbul sizce çağdaş sanat konusunda önde gelen şehirler arasında nasıl bir konumda? İstanbul’un bu bağlamda görünürlüğünü artırmak için ne gibi adımlar atılabilir?
İstanbul’un çağdaş sanat alanındaki potansiyeli gerçekten sınırsız. Şehrin yaratıcı enerjisi ve dinamik yapısı, tüm dünyadan sanatçıların, galerilerin ve küratörlerin ilgisini oldukça çekiyor. Contemporary Istanbul’un 20. yılı da yaklaşırken, uluslararası sanat dünyasıyla güçlü bağlar kurarak, İstanbul’un uluslararası sanat dünyasındaki yerini belirginleştirmesi için çalışma içinde önemli rol üstlenmeye çalışıyoruz.
Özellikle yurtdışındaki önemli sanat fuarları ve bienaller dolayısıyla kurduğumuz ilişkiler, İstanbul’un global sanat dünyasında daha fazla tanınmasına katkı sağlıyor. Ayrıca, kentin çağdaş sanat alanında ihtiyaç duyabileceği yenilikçi projeler gerçekleştirmek ve bu projeleri global sanat dünyasıyla entegre etmek de önemli hedeflerimizden. Özellikle dijital sanat ve yeni medya gibi yenilikçi alanlarda yapılan çalışmalar, İstanbul’u çağdaş sanat anlayışında öncü şehirlerden biri yapma yolunda ilerletiyor.
19. Edisyon elbette aynı zamanda 20. yılın da habercisi. Bu büyük yıldönümüne özel ne gibi planlarınız var?
Önümüzdeki yıl Contemporary Istanbul için oldukça önemli. Yalnızca sonbahardaki ana fuar ve ilkbahardaki CI Bloom’la sınırlı kalmayacağız, bütün seneye yayılan ve İstanbul dışında başka şehirleri de içeren bir 20. yıl programı üzerinde çalışıyoruz. Ayrıca CI’ın 20 yılını anlatan özel bir kitap ve bir dokümanter film için de hazırlıklarımızı yapıyoruz. Türkiye, İstanbul dünyanın iki farklı coğrafyası arasındaki kültürler tercümanıdır, bu görevini yüzyıllarca devam ettirecektir. Tersane İstanbul’un da kültürler tercümanlığı görevimizde ayrı bir yeri olduğunu düşünüyorum. Contemporary Istanbul bundan sonraki yaşamına Tersane İstanbul’da devam edecek. 20. yaşımızda katılımcı galeri sayısını 60’la sınırlı tutarak, yeni üyelerle oluşturulacak Seçici Kurul çalışmasıyla yeni bir çizgide ilerlemeyi hedefliyoruz.
Aynı zamanda Contemporary Istanbul Vakfı’nın da kurucusu ve başkanısınız. CIF’in neler yaptığını ve CI’la hangi noktalarda buluştuğunu biraz anlatır mısınız?
Contemporary Istanbul, ticari ve ticari olmayan içeriklerin eşdeğerde olduğu bir fuar. Konuk galerilerin yanı sıra, ticari bir amaç gütmeyen Focus bölümü, The Yard Açık Hava Heykel Sergisi ve CIF Dialogues panel programı, Contemporary Istanbul’u dünyadaki benzer fuarlardan ayrıştırıyor.
Contemporary Istanbul Vakfı, Tomokazu Matsuyama’nın kişisel sergisi Mythologiques’i, Christoph Doswald küratörlüğünde Türk Hava Yolları işbirliğiyle, 60. Venedik Sanat Bienali’yle eşzamanlı olarak sanatseverlerle buluşturdu.
CIF Türkiye’de yapılan işleri daha da güçlü bir şekilde dünyaya sunmak için farklı kurumlarla partnerlikler yapıyor. Benzer şekilde farklı ülkelerdeki benzer kurumlarla da uzun soluklu iş birlikleri yaparak, ülkeler ve kültürler arasındaki diyaloğu güçlendiriyoruz. Örneğin bu yıl fuar programının bir parçası olan Spain & Latin America Focus Section kapsamında ACCIONA Cultura’yı davet ettik. Bunun gibi 11 farklı kurumdan insanları fuarda ağırlayarak ülkeler arasındaki sanat ve kültür işbirliğinin planlamalarını yapıyoruz.
"En büyük motivasyonumuz sanatın, sınırları aşan ve kriz anlarında bile insanların birbirleriyle anlamlı bağlar kurmasını sağlayan bir gücünün olması."
* * *
CIF’ten Sanat Tutkusunu Teşvik Eden Sergi
21 Eylül’de yedi farklı mekânda kapılarını aralayan, Taviloğlu Koleksiyonu’nun 2.500’e yakın eserinin aynı anda sergilendiği Bir Koleksiyoner Hikâyesi sergisi, Contemporary Istanbul Vakfı (CIF) işbirliğiyle hayata geçti.
Türkiye’de çağdaş sanatın gelişmesine ve yayılmasına destek olma amacıyla kurulan CIF, yerel ve uluslararası sanat dünyasında farklı kurumlarla partnerlik yaparak faaliyet gösteriyor. Paylaşımcı ve katılımcı bir yaklaşıma sahip olan CIF, hem Türkiye’de yapılan işleri dünyaya sunmaya hem de ülkeler ve kültürler arasındaki diyaloğu güçlendirmeye yönelik çalışıyor.
CIF bu doğrultuda bu sene Fişekhane’deki Cocoon’da Rızacan Kumaş’ın The Mother Road adlı fotoğraf sergisine yer verdi. CIF aynı zamanda Türkiye-Japonya arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. senesi vesilesiyle Venedik’te, 60. Venedik Bienali’yle eşzamanlı olarak Tomokazu Matsuyama’nın Mythologiques adlı kişisel sergisini açtı.
Bu yıl 19. CI’da Spain & Latin America Focus Section kapsamında ACCIONA Cultura’yı davet eden CIF, Bir Koleksiyoner Hikâyesi’yle en büyük projelerinden birini gerçekleştirdi. Mustafa Taviloğlu’nun 52 yıllık koleksiyonunun tamamının sergilendiği projedeki çalışmaları 2023’ten beri devam eden CIF, organizasyon ve iletişim alanında serginin ana partneri. CIF bu kapsamda sergi alanlarının seçimi, sergileme altyapılarının yerleştirilmesi, sergi elemanlarının eğitimi, başta THY, TGA ve İş Sanat olmak üzere partner ilişkilerinin yönetilmesi, yurtiçi ve yurtdışı basın davetlerinin düzenlenmesi, serginin hem yurtiçinde hem yurtdışında daha geniş kitlelere ulaşabilmesi için iletişim stratejisinin belirlenmesi ve uygulanması gibi çok çeşitli alanlarda rol alıyor.
CIF’e göre Taviloğlu Koleksiyonu, “Sanat ortamımızın ve entelektüel sermayemizin birikimlerini gözler önüne sermesi açısından örnek teşkil ediyor. Bu projeyle Türkiye’nin sanat tarihinde önemli bir yer tutan bu koleksiyonun diğer koleksiyonerlere ilham vereceğine ve genç koleksiyonerlere yol göstereceğine inanıyoruz. Koleksiyonerlerin bu görkemli sergilerle heyecanlanmalarını ve koleksiyonlarını sergileme konusunda cesaretlenmelerini hedefliyoruz. Gelecekte, İstanbul’da her yıl birden fazla koleksiyonerin koleksiyonlarını halka açtığı ve sanatın daha geniş kitlelere ulaştığı bir şehir hayal ediyoruz.”
Koleksiyon yöneticisinin Neslihan Muratbeyoğlu Aktürk’ün olduğu Taviloğlu Koleksiyonu’nun sergisinin proje tasarım ve yönetimini Ekmel Ertan üstlendi. Eşküratörlüklerini Marcus Graf ve Derya Yücel’in yaptığı Bir Koleksiyon Hikâyesi, 15 Aralık’a kadar tam yedi farklı mekânda yer alıyor: Artİstanbul Feshane, Haliç Tersanesi (İstanbul Sanat Müzesi), Galeri Eyüpsultan, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Müze Gazhane, Mecidiyeköy Likör Fabrikası ve İş Bankası Kibele Sanat Galerisi. Sergi, CIF’in yanı sıra İş Sanat, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İBB Miras, İBB Kültür, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Altınmarka Perakende, Eyüpsultan Belediyesi ve Mudo gibi birçok önemli kurum tarafından destekleniyor.