Yapay zekânın (YZ) ve günlük yaşamda giderek artan varlığının tüm dünyada ilgi odağı olmasının 20. ayında Stanford Üniversitesi’nin yayımladığı Yapay Zekâ Endeksi Yıllık Raporu’nun yedinci yıllık baskısı sanatçılar, sanat kurumları ve bilgiye şeffaf şekilde erişmek isteyen akademisyenler açısından YZ sorununun yapısı ve ölçeğine netlik kazandırdı.
YZ’nin durumuyla ilgili en kapsamlı araştırma olan rapor, teknoloji devleri Google, Microsoft, OpenAI ve Meta’nın giderek daha fazla domine ederek para kazandığı ve YZ’nin işleyişi konusunda bir zamanlar akademik kurumlar tarafından yapılanileri düzey atılımların maliyetinin aşırı yükseldiği bir sektörün varlığını ortaya koydu. Raporda ayrıca şeffaf olmadıkları için teknoloji devleri açısından da giderek artan bir endişe kaynağı olan yeni kapalı ve tescilli YZ modellerinin akademisyenler, sanatçılar ve geliştiriciler tarafından tamamen erişilebilir durumda olan açık kaynaklı modellerin kapasitesini aştığına da yer verildi.
Varoluşsal sorunlar
Hem sanat kurumları hem de sanatçılar YZ evreni ve bu evrende gelişmekte olan finansal modelle başa çıkma konusunda varoluşsal sorunlar yaşıyorlar. Bu yılın başında Hong Kong’da The Art Newspaper’a yaptığı açıklamada, teknolojik açıdan kritik bir eşikte olan müze sektörünün, yakında bilgiyi ve veriyi yaymak için Google gibi endüstri devleriyle işbirliği yapmak zorunda kalacağını söyleyen müze direktörü Thomas Campbell, “Bu sistemler yalnızca aylar içinde bize Monet’yi, Ortaçağ’a özgü duvar halılarını veya DamienHirst’ü anlatmaya başlayacak ve biz katılsak da katılmasak da bunu yapacaklar,” diyor.
Müzeler açısından en büyük sorulardan biri de mesafe ve kontrolle ilgili; teknoloji devleriyle partnerlik kuran veya bu devlerden lisans alan müzeler, bir yandan sanatlarına ve etkinliklerine erişmek ve bunları anlamak isteyen kitlelerinden uzaklaşmamaya çalışırken, bir yandan da koleksiyonlarını sınıflandırmak ve yeni anlayışlarla zenginleştirmek için YZ’nin gücünden nasıl yararlanacak?
Son 10 yıldır kültür kurumlarının YZ’yle nasıl çalıştığına dair araştırmalara öncülük eden Londra, Serpentine’ın Future Art Ecosystems (FAE; Geleceğin Sanat Ekosistemleri) ekibiyse meseleye daha incelikli yaklaşıyor. The Art Newspaper’a konuşan ekip, “güç dağıtım hatlarının hâlâ çizildiğini” söylüyor. FAE ekibi, “Kültür kurumlarının görevi kamu yararına hizmet eden bilgiye dayalı kararlar vermektir. Bu illaki büyük şirketlerle partnerlik kurmanın yasaklanması gerektiği anlamına gelmez ama bu partnerliğin koşulları, gelişmiş YZ teknolojisine erişimleri olsa da olmasa da, halkın yararına olmalıdır,” diyor.
Büyük teknoloji şirketleriyle çalışmak
2024 raporunun merkezinde, YZ’yle ilişki kurmak isteyen her sanatçı ve sanat kurumunun yüzleşmek zorunda kalacağı yeni ikilem var: Bu ilişkide dünyanın dev teknoloji şirketleri tarafından üretilen YZ’yi mi kullanacaklar, yoksa kendi YZ’lerini geliştirmeyi mi deneyecek ya da internette ücretsiz erişilebilen açık kaynaklı modellerle mi çalışacaklar?
Üretim teknolojilerine erişmek ve bu teknolojileri kontrol edebilmek sanatsal, demokratik ve kurumsal özgürlüğün önemli bir parçasıdır. Tıpkı eşitsizliklerin demokratik ve kreatif özgürlük üzerindeki etkisi gibi, YZ’nin karmaşıklığı ve maliyeti de tescilli “kapalı” teknolojiler ile teknolojinin, verilerin ve fikirlerin açık paylaşımı ve tekrar kullanımı arasındaki eşitsizlikleri muhtemelen artıracak.
Stanford raporuna göre, geçtiğimiz yıl YZ alanındaki en büyük atılımlar kapalı, tescilli yaklaşımla yapıldı. Raporun başeditörü Nestor Maslej, “Kapalı geliştiricilerin açık geliştiricileri önemli ölçüde geride bıraktığını veya açık geliştiricilere göre önemli üstünlükleri olduğunu doğru kabul edersek, YZ devriminin faydalarının ne kadar demokratik olacağı ve ne kadar geniş kitlelere yayılacağının ve bundan fazlasıyla etkileneceğini söyleyebiliriz,” diyor.
Yapay Zekâ Endeksi Raporu, YZ gelişim dinamiklerinin ne kadar hızlı değiştiğini gözler önüne seriyor. Ayrıca 2023’te sektör/akademi işbirlikleri aracılığıyla 21 önemli YZ modelinin piyasaya sunulduğuna ve bunun “yeni bir zirve” olduğuna da dikkat çekiyor. YZ’nin şu âna kadar görülen başlıca sosyal sonucu anksiyete oldu. Dünya, YZ’nin günlük yaşama girdiğini fark ediyor ve bundan giderek daha fazla endişe duyuyor; Pew Research Center’ın son verilerine göre, YZ konusunda heyecandan ziyade endişe duyan insanların oranı iki yıl önce yüzde 37’den bugün yüzde 52’ye yükseldi.
YZ’nin gücü ve mülkiyetine dair bu yeni ikilem, son 50 yılda “YZ sanatçısı” olmaya yüklenen anlamın artık eskidiği ve gelecekte ifade edeceği anlamın da henüz belli olmadığı eşiği çoktan geçmiş olabileceğimize işaret ediyor.
Harold Cohen genel olarak ilk YZ sanatçısı kabul ediliyor; diğer sanatçılar “YZ sanatçısı” olarak yollarını çizerken Cohen’ı takip etti. Cohen 1960’lı yılların sonunda AARON yazılımını yaratarak resimlerini bu yazılımla yaptı. Cohen, AARON’ın hem teknoloji yaratıcısı hem de işbirlikçisiydi.
Bu ikili rol–insanların YZ’yi üretmesi ve sonra da ürettikleri teknolojiyle yaratıcı ortak olarak çalışması– son 50 yıldır “YZ sanatçısı” derken ifade etmeye çalıştığımız şeyin temelini oluşturdu. Bu temel de son 10 yılda YZ’yi kullanarak hem kendilerine hem de daha geniş anlamda bu mecraya popülerlik kazandıran sanatçı jenerasyonunun ardındaki model oldu.
Son 10 yılın Refik Anadol ve Mario Klingemann gibi önemli YZ sanatçıları ağırlıklı olarak GAN (generative adversarial network [çekişmeli üretken ağ]) adı verilen YZ türüyle çalıştı. GAN teknolojik olarak karmaşık olsa da (teknik açıdan yetenekli bağımsız sanatçıların ulaşabileceği düzeyde), 2022’den itibaren piyasaya sunulan yeni nesil üretken YZ’ler kadar karmaşık veya yetkin değil.
Örneğin Jake Elwes 2019 tarihli “Zizi– Queering the Dataset” (Zizi–Veri Kümesini Queer’leştirmek) işinde “normal”in nasıl göründüğünü yeniden düşündürmek üzere 1.000 drag ve cinsiyet akışkan yüzün görüntüsünü, YZ modelini “eğitmek” için kullanılan 70 bin kişilik görüntü kümesine ekleyerek yüz tanıma sistemlerindeki önyargıları zekice vurgulamıştı.
Diğer birçok önemli YZ sanatçısı gibi Anadol da 2016’da Artists and Machine Intelligence (AMI) programı kapsamında misafir sanatçı olarak Google’da YZ denemeleri yaptı. Ancak nihayetinde bu yaklaşım da, Cohen’ın kendi teknolojisini geliştirme ve sonra da eser üretmek için bu teknolojiyle işbirliği yapma yaklaşımıyla aynıydı.
Diğer yandan, üretken YZ, yapay zekânın teknik karmaşıklık dinamiklerini ve yaratıcılık potansiyelini radikal ve hızlı bir şekilde değiştirdi. GAN, görece küçük veri kümeleriyle çalışarak çok spesifik görevleri yerine getirebiliyor. Milyonlarca, yüz milyonlarca ve hatta milyarlarca veri parçasından çeşitli formatlarda çıktı elde edebilen üretken YZ ise aslında daha yeni keşfedilmeye başlandı. Fakat son 20 ay içinde o kadar hızlı gelişti ki önceki nesil YZ’leri tamamen arkasında bıraktı.
Anadol, bu yıl sanatçı ve teknoloji yaratıcısı olarak rolünü sürdürerek üretimlerini bu çok daha karmaşık ve daha pahalı alana taşıyan ilk önemli isim oldu. Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda tanıtılan ve daha sonra Londra, Serpentine’da sergilenen son projesinde, dünya çapında 16’dan fazla yağmur ormanı bölgesinde bulunan bitki, mantar ve hayvan topluluklarının verilerinden esinlenen milyonlarca görüntü, ses ve metinden yararlandı.
Anadol, 2025’te başlatmayı planladığı “veri görselleştirme ve YZ sanatlarına adanmış müze ve Web3 platformu” olan DATALAND için “Large Nature Model” (Büyük Doğa Modeli) adını verdiği YZ modelini kullanmayı amaçlıyor. Sanatçı, modelin eğitim ve araştırmalar için açık kaynak olarak tekrar kullanıma sunulacağını ve “doğal dünyanın etik şekilde toplanmış en kapsamlı veri kümesi üzerine eğitildiğini” söylüyor.
Bu büyük amacı, Anadol’un yaratım yapmakla kalmayıp aynı zamanda başkalarına hem teknoloji, veri ve araç hem de sanal ve fiziksel alan sağlayan bir sanatçı olduğunu gösteriyor. Anadol bu amacına ulaşmak için Google’dan bulut bilişim desteği ve çip üreticisi NVIDIA’dan YZ araştırma desteği aldı. Sanatçı The Art Newspaper’la söyleşisinde, “Bu öyle zor bir araştırma ki teknoloji öncüsü bir şirketten destek almadan yapamazsınız çünkü bilişim ve YZ araştırma kaynaklarına ihtiyaç duyuyorsunuz,” dedi.
Erişim dengesizliği
Serpentine bu sorunlarla ilgileniyor. Serpentine’ın dördüncü Geleceğin Sanat Ekosistemleri Raporu’nda, YZ için eğitim materyali olarak kullanılabilecek ve YZ tarafından erişilebilecek verilerin sanat kurumlarınca nasıl oluşturulabileceği, yönetilebileceği ve lisanslanabileceğine dair bir model tasarlanıyor. En gelişmiş YZ’nin sanat dünyasını endişelendirmesi gerekip gerekmediği merak ediliyor. Grup, “Sektör standartlarına göre geliştirilen YZ modellerinin, daha dar ve daha deneysel YZ kullanımını teşvik etmek isteyebilecek kültür kuruluşları veya sanatçıların amacına uygun olup olmayacağı henüz belli değil,” diyor.
Sanatçıların en büyük ölçek ve güçteki YZ modellerine erişimi kısıtlı kalırsa kaynaklara erişim açısından hem sinema hem de oyun alanının özgün sanat formları olarak gelişmesini engelleyen büyük dengesizlik yine karşımıza çıkabilir.
Efsanevi film yönetmenleri Ingmar Bergman veya Yasujirō Ozu’nun, ellerinde Ben-Hur’un bütçesi ve arkalarında Hollywood stüdyolarının gücü olsa neler yapabileceklerini asla bilemeyeceğiz. Öte yandan, önde gelen oyun serilerininde bağımsız oyun yapım sanatını büyük oranda belirli bir alana hapsettiği söylenebilir. Dolayısıyla çok yüksek ihtimalle, en yetenekli sanatçılar kendi tasarımlarına göre gelişmiş “sınırda” YZ’yi oluşturma veya büyük teknoloji ya da bilim şirketlerinin geliştirdiği modelleri, bu şirketlerin özel ve bazen de tuhaf etik ve içerik kısıtlamaları olmadan özgürce dönüştürme şansı bulsa bu sanatçıların neler yapabileceğini de asla bilemeyeceğiz.
Sanatçıların ikilemi varoluşsal: YZ dünyasında sanatçı nedir? Sanat kurumlarının ikilemiyse mesafe ve kontrolle ilgili. Bu bağlamda mesafe YZ’nin desteklediği sohbet robotları ve diğer ara yüzlerden kaynaklanıyor. Bunlar kullanıcı arayüzlerinin merkezine yerleştikçe, sanat kurumları da son dönemde internet ve sosyal medya aracılığıyla kazandıkları doğrudan dijital temas noktalarından uzaklaşma riskiyle karşı karşıya kalacak.
Bu ikilem kritik kontrol sorunu açısından daha da keskin. Kontrol, YZ’nin kurumsal verilere nasıl eriştiğini ve YZ modellerinin eğitilmesi için hangi verilerin kullanıldığını ifade ediyor. Veriler bazı üretken YZ modellerini eğitmek için kullanıldığında kaybedilen lisans gelirlerini tazmin etmek üzere başta The New York Times olmak üzere açılan davalar devam ederken, kurumlar da koleksiyon verilerinin, olsa bile muhtemelen az miktarda para karşılığında, YZ’nin kullanıcılarla paylaştığı materyalde kullanılmasına izin verip vermeyeceklerine karar vermek zorunda. Çünkü koleksiyonları ve içerikleri, yarının YZ’si tarafından kullanılacak eğitim modellerine girmediğinde kurumlar için görünmezlik ve anonimlik riski söz konusu olacak.
Üretken YZ’nin etkileri ortaya çıkarken sanat dünyası da karmaşık ve muğlak bir alana itiliyor. Dijital çağda başarılı olmak için gereken araçlar karmaşıklaştıkça sanatın demokratikleştirici gücü ve sanat kurumlarının bu sanatı paylaşmadaki rolü sorgulanıyor.