Londra’nın, resmi açılışını 10 Eylül’de yapacak müzesi, başkentin kalbinde kapılarını ziyaretçilere şimdiden açtı. Modern ve çağdaş sanata adanan Moco Museum London, Amsterdam ve Barselona'da mevcut alanları olan kurumun üçüncü ayağı. Her bir mekân, Instagram’da belgeyebilecekleri sanatsal tecrübeler kovalayan 18-35 yaş arası gençleri hedefliyor.
Kurucu ortaklar Hollandalı galericiler Kim Logchies-Prins ve Lionel Logchies, işlettikleri ticari mekan kapandıktan sonra ücretli bir müze oluşturmaya karar verdi. Logchies-Prins, “Buranın adı Lionel Gallery’di. En parlak döneminde düzenli olarak günde bin ziyaretçi ağırlıyordu,” diyor.
“Biz de, 'peki şöyle yapsak..?' diye düşündük,” diye devam ediyor, “25 yıldır sanat dünyasının içindeyim ve pek çok sanatçı ve koleksiyoner tanıyorum. Benim için her şey bilgimi ve sanatımı dünyayla paylaşmakla ilgili.”
Çift, ilk Moco'yu 2016'da Amsterdam'da, Barselona'daki müzeyi ise 2020'de açtı. Kurucuya göre, iki mekân da kuruluşlarından bu yana neredeyse beş milyon ziyaretçi ağırlamış. İlk yıl tamamlandığında ise, Londra'ya en az 300 bin kişinin geleceğini umuyor.
Marble Arch'ın en önemli köşe noktalarından birinde yer alan 25 bin metrekarelik alan, üç kattan oluşuyor. Giriş katında Jeff Koons, Jean-Michel Basquiat, Andy Warhol ve Keith Haring gibi “ikonların” eserleri yer alıyor. İçeri girdiğinizde Koons'dan iki heykel görüyorsunuz. Biri aynalı çelik “balon” işlerinden, diğeri de bir duvar resmi (Balloon Venus; “Dolphin Taz Traschcan 2007; Monkeys (Ladder) [2003]).
Alt katta dijital sanat eserleri, birkaç NFT ve Pulse Interactive'in Endless Realities adlı aynalı mekânı yer alıyor. KAWS, Tracey Emin ve müzisyen-sanatçı Robbie Williams'ın eserlerinin yanı sıra; sokak sanatçıları JR, Banksy ve Os Gemenos gibi tanınmış isimler de üst katta yer alıyor. Ayrıca Takashi Murakami'nin büyük ölçekli bir eseri de bulunuyor.
Duvar metinleri sanatçıların kim olduklarını ve pratiklerine dair bilgi veriyor. Ayrıca sesli bir rehber var ve personel de sanat hakkında bilgi içeren broşürler dağıtıyor.
Logchies-Prins, Amsterdam ve Barselona'daki mekânlarda eserlerin yaklaşık %60'ının Moco'ya ait olduğunu, %15'inin doğrudan sanatçılardan temin edildiğini ve geri kalanının özel koleksiyonerlerden ödünç alındığını söylüyor. “Aksi takdirde sadece depoda olurlardı,” diyen Prins, bu ödünç alma sürecinin genellikle altı ay sürdüğünü de ekliyor. Hiçbirinin satılık olmadığını vurguluyor.
Ancak Logchies-Prins sözlerine devam ediyor ve Londra'daki mekânın durumunun daha farklı olduğunu belirtiyor. Aktardığına göre, ağır bir yatırım gerektirmiş –15 milyon sterlin civarında– maliyetlerin çoğu da 30 yıllık kira (beş yıl sonra kırılabilir bir sözleşmeyle) ve kurulum gibi masraflara gitmiş. Sonuç olarak, şu anda sergilenen eserlerin yaklaşık %65'i ödünç alınmış durumda.
Logchies-Prins, müzenin dışarıdan herhangi bir yatırım yapılmadan oluşturulduğunu ve tüm Moco girişiminin bilet satışlarıyla finanse edildiğini söylüyor. Londra'da fiyatlar yetişkinler için 19.90 sterlin, yedi yaşından küçük çocuklar için ise ücretsiz. Kademeye bağlı olarak, bir yıl boyunca ücretsiz giriş ve etkinlikler için mekânın kullanımına kadar çeşitli avantajlar sunan 50 sterlin ve 5 bin sterlin arasında değişen üyelik opsiyonları da mevcut. Müzenin bir kenarında yer alan dükkânda sergilenen sanat eserleriyle ilgili kitaplar, kartpostallar ve ürünler satılıyor. Henüz bir kafe bulunmasa da, Logchies-Prins kafe açmayı göz ardı etmediklerini söylüyor.
“Buranın Londra’da bir sanat merkezine dönüşmesini istiyorum,” diyor. Bir sonraki sergi 11 Eylül'de açılacak (Marina Abramović', Chair for Human Use 2015) ve 11 Mart 2025 tarihine kadar görülebilecek.