Fast fashion ve mikro trendlerin yeni nesil üzerindeki etkisi, artan iklim krizi kaygıları ve Y2K trendlerinin yeniden gündeme gelmesiyle birlikte eski gücünü kaybetti. Alışveriş alışkanlıklarımıza daha bilinçli bir algıyla yön verirken, internet kültürünün hepimizi “aynı”laştırdığı dünyadan bir nebze sıyrılıp, daha özgün, üzerine düşünülmüş kıyafetler üzerinden kendimizi günlük dünyamızda var etmek istiyoruz.
Selin Karcı, Selen Konuk ve Şahin Paksoy’un kurduğu Alt-Üst markası, görsel kimlik ve vizyonunu, sürdürülebilirlik, ileridönüşüm ve tasarımda multidisipliner yaklaşımın kesişim noktasına inşaa ediyor. Bu bağlamda Alt-Üst, İstanbul moda sahnesinde hiç denenmemiş olanı deneyerek, rafa kaldırılmış materyalleri yeniden hayata döndürerek dikkatleri üzerine dikkat çekiyor.
Özellikle vintage kültürü benimsemeye daha ılımlı bakan yeni nesil içinde popülerleşen marka, yaptığı işbirlikleriyle ve geçtiğimiz yıllarda Hope Alkazar’da düzenlediği defilelerle sosyal hayatta büyük bir ivme kazandı. İlk defilesini In Circulation ismindeki kış koleksiyonuyla sunduktan sonra, akabinde yaz koleksiyonunun sergilendiği ikinci defile Pacing Back and Forth’la birlikte çıta bir seviye yukarı taşındı ve koleksiyon performatif bir podyum şovu eşliğinde Hope Alkazar binasının terasındaki saha alanında izleyicilerle buluştu.
Markayı çeşitli dallarda genişletmeye devam eden Alt-Üst’ün Ark Kültür’de yer alan Logbook One isimli bir pop up sergiydi. Geçtiğimiz yıllarda düzenledikleri podyum şovlarından farklı bir deneyim yaratmayı amaçlayan kolektif, markanın oluşum süreciyle ilgili arşivsel nitelikte, bilgilendirici ve her detayın ziyaretçiler tarafından incelenebilmesine ortam sağlayan türden bir sunum yaratmak istedi. Sergideki her bir tasarım özgün bir hikayeye sahip, her bir detay ise görülmeye değerdi.
Kaset filmlerinden örülmüş elbiselerden, yıllar boyu dolapta unutulan kumaş parçalarının yeni karakterlere büründüğü eteklere, eskinin günümüze uyarlandığı tasarımlar oldukça ilgi çekiciydi. Demir saat kolçakların hayat verdiği yeni aksesuarlar, askı ve sandalye hibriti objeler, akıllara serginin doğurduğu bu objelerin kürasyonel sürecin bir parçası mı olduğu, yoksa markanın izlediği yeni bir yol mu olduğu sorusunu getirdi. Bu noktada Alt-Üst inovatif perspektifiyle bizi her koleksiyonda heyecanlandıran dinamik bir oluşum. Bunun üzerine Alt-Üst’le Logbook One üzerine konuştuk.
ELİF ONAY: Öncelikle, Alt-Üst nasıl ortaya çıktı? Markayı kurarken hedefleriniz ve amaçlarınız neydi, açıklayabilir misiniz?
ALT-ÜST: Alt Üst aslında yaptığımız bit pazarı gezileri sonrasında ortaya çıktı. Bu gezilerde karşılaştığımız kıyafet yığınları bize ilham oldu. En başta amacımız burdan aldığımız kıyafetleri tamir edip değiştirip kendimize biraz daha alternatif ve orijinal kıyafetler üretmekti. Tasarımcı ve mimar olarak çok basit ve genel geçer kıyafetlerden sıkılmıştık ve kendimize yeni bir görünüm arıyorduk. Ancak işin içine girdikçe ileridönüşümün ve sürdürülebilirliğin tüm dünyada farkındalığının oldukça düşük olduğunu gördük ve yaptığımız işin bir markaya dönüşebileceği kararına vardık.
İlk koleksiyonumuz yaklaşık 20 parçaydı. İlk üretimimizi yaptıktan sonra çıkan sonuçları sunmaya karar verdik. O sırada hali hazırda bir isim arayışımız vardı ve bir gün bir arkadaşımızla sohbetimiz sırasında aslında yaptığımız işin hem bit pazarını, hem de ikinci el ürünleri alt üst etmek olduğunu konuşuyorduk. O an Alt Üst isminin bütün anlamlarıyla yaptığımız işle çok örtüştüğüne karar verdik ve marka olma sürecimiz bu şekilde başladı.
İlk koleksiyonumuzu tanıtmak için Atölye/evimizde 50-60 arkadaşımızı davet ettiğimiz küçük bir etkinlik yaptık 20 parçalık ilk koleksiyonumuzun hepsi satıldı. Bu motivasyonla beraber bu 5 yıllık sürece başladık.
Alt-Üst yaklaşık 5 yıllık bir oluşum. Bu 5 içerisinde dünya da pandeminin etkisiyle değişti. Tasarımcı olarak siz ve markanız bu süreçten nasıl etkilendi? Yeni düzene uyum sağlamak için bırakmanız ve/veya yeniden sahiplenmeniz gereken alışkanlıklar oldu mu?
Tabi ki pandeminin başında henüz 2 yıllık bir markaydık ve bir şeyler yeni hareketlenmeye başlıyordu. O sırada 3. koleksiyonumuzu tamamlamıştık ve yine pop-up mağaza hazırlıklarına başlamıştık. Bu arada şundan bahsetmekte de fayda var ilk aşamada ürünlerimizi müşteriyle buluşturmak için tek günlük pop-up mağazalar açarak ilerliyorduk. Ürünlerimiz tek olduğu ve bedenleri bulunmadığı için fiziksel bir alana ihtiyacımız oluyordu. Ancak pandeminin patlak vermesiyle birlikte bu seçenek bizim için en azından bir süreliğine raftan kalkmış oldu. Bu gelişmelerin üstüne biz de bir online mağaza kurmaya karar verdik ve websitemizi 2021 yılında açtık. Tabi ki bir şeylerin eskiye yavaş yavaş dönmesiyle beraber tekrar pop up etkinliklerimizi yapmaya başladık ama pandeminin bize getirdiği en büyük değişiklilk bu oldu.
Logbook One’dan önce iki koleksiyonunuzu Hope Alkazar’da düzenlediğiniz defilelerle tanıtmıştınız. Sunumda böyle bir farklılığa gitmenizin nedeni nedir?
Bunun bir kaç sebebi var. Bunlardan biri iki defileyi yaptıktan sonra Alt Üst’le ilgili işin sürdürülebilirliği açısından bazı değişiklikler yapmamız gerekiyordu ve bu süreci yürütmeye çalışırken işlerin daha sağlıklı ilerlemesi açısından bir süre bir kaç seri üretim ürün haricinde yeni üretimlerimize ara verdik. Çünkü ileridönüşüm için devamlılığı sağlayabilecek bir üretim sistemi kurmaya uğraşıyoruz. Tahmin edersin ki defile kendisiyle beraber ciddi bir iş yükünü beraberinde getiren bir organizasyon ve üç kişilik küçük bir ekiple bu iki süreci aynı anda yürütmek demek ikisine de gereken özeni gösteremeyeceğimiz bir senaryo doğuruyordu. Aslında sergi açma fikri de bir anda ortaya çıktı, Ark Kültür uzun zamandır beğendiğimiz ve bir etkinlik yapmak istediğimiz bir mekan ancak bir türlü tarihlerimiz uyuşmuyordu. Karşımıza da bu fırsat çıkınca bu zamana kadar yaptığımız her şeyi 5. Yılımızda bir sergi başlığı altında görme fikri bizi çok heyecanlandırdı. Defilelerde sergilediğimiz kıyafetleri müşterilerimizin bire bir de deneyimleme fırsatı da hiç olmamıştı. Bu sergiyle hem tasarımlarımıza verilen emeği hem de bu ürünleri tasarlarken ki düşünce sürecimizi insanlarla paylaşmak istedik.
Arşiv niteliğindeki Logbook One sergisini gezdiğime her bir tasarım ürününün kendine has bir öyküsü olduğunu, bazı nesnelerin işlevlerinin değiştirildiğini ve yeni formlarda hayat bulduğunu gördüm. Güncel zamanda göz ardı edilen bu nesne ve araçları (kaset filmler, eski saatlerden dönüştürülen yüzükler, yıllardır dolapta bekleyen kumaşlar) tasarımlarınıza ne gibi sebeplerle dahil ediyorsunuz?
Tasarımcılar olarak sürece çok önem veriyoruz. Belki de ilhamımızın büyük bir kısmını sürecin kendisinden alıyoruz. İleridönüşüm üzerine çalışan bir marka olarakta sürecin izleyici tarafından görünür olması da bizim için önemli bir faktör çünkü dönüştürdüğümüz her ürünün bizle karşılaşmadan önceki halleriyle ilgili ipuçları vermesini seviyoruz. Bu bizim söktüğümüz bir cebin arkasında kalan iz olabilir veya bir Amerkan servisin üstüne işlediğimiz çatal bıçak nakışı olabilir. Sergiden örnekler vermem gerekirse koltuk kılıfından ürettiğimiz bir pantolonu o koltuk kılıfı giydirilmiş bir koltuğun üstünde sergilemek ya da verebileceğim başka bir örnek üstünde yakaların dikildiği takım elbise olabilir. Başka bir üretimimizde parçaladığımız gömleklerin kalan yakalarını kullanarak tasarlamıştık. Aslında o da kendi atıklarımızı sergilediğimiz bir takım da diyebiliriz.
Süreçle ilgili şeffaflığımızı direk tasarımlarımızın üstünde göstermek de sevdiğimiz bir yöntem. Kullandığımız “alışılmadık” malzemelere gelirsek senin de söylediğin gibi aslında güncel zamanda göz ardı edilmiş işlevini yitirmiş artık hurda diyebileceğimiz nesneler. Aslında bir gün durup dururken kasetten bir elbise yapsak nasıl olur demiyoruz ama gezilerimiz sırasında (bu online ikinci el platformlarında da bir gezinti olabilir) karşılaştığımız nesnelerin potansiyelleri üzerine hayal kurmak hoşumuza gidiyor ya da o malzemeyi nasıl işlememiz gerektiği üzerine yaptığımız deneyler aslında bütün bu süreci besliyor.
Logbook One’ın kürasyon süreci nasıl ilerledi? Mekân özelinde ne gibi tasarımsal ve yaratıcı çözümler üretmeniz gerekti? Mekân için üretilen ve/veya mekâna uyum sağlama zorunluluğuyla biçim değiştiren tasarımlar oldu mu?
Öncelikle bütün arşivimizi bir gözden geçirmemiz gerekti. 5 yıl boyunca irili ufaklı bir çok üretimimiz oldu ve bu ürünlerin hepsi tek olduğu için sergilediğimiz kadar satıldığı için sergide kullanamadığımız bir çok ürünümüz oldu. Arşivden seçtiğimiz ürünleri nasıl segileyeceğimizi ve nasıl bir anlatı oluşturmak istediğimizi uzun uzun tartıştık. Mekanın sahibi hali hazırda var olan çiviler haricinde mekanın duvarlarına delik açılmasını istemiyordu o yüzden sergileme ünitelerini de tasarlamamız gerekti. Süreçte araştırmalarımız sırasında tamir edilmiş ama boyası yapılmamış cansız mankenlerle karşılaştık. Mankenlerin üstünde bütün kusurlarının işaretlenmiş gibi görünüyor olması çok hoşumuza gitti onları oldukları haliyle kullanmaya karar verdik. Serginin pop-up mağaza kısmı için bir yıl önce bulduğumuz presslenmiş alüminyum hurdalarından masalar ürettik. Aslında kıyafetleri nasıl üretiyorsak sergiyi de o şekilde üretmeye çalıştık diyebiliriz.
Alt-Üst endüstri tasarımı ve mimarlık çıkışlı 3 kişilik bir kolektif. Tasarım, pazarlama, sosyal medya ve operasyon süreçlerinin tamamını sizin sürdürdüğünüz düşünüldüğünde, aranızdaki görev dağılımı nasıl? Alt-Üst’ten gelecek dönemlerde neler bekleyebiliriz? Yakın gelecek için hedefleriniz neler?
Şu sıralar yeni bir atölye arayışındayız. Daha önce de bahsettiğimiz Alt Üst’ün sisteminde yapmaya çalıştığımız değişikliklerin belki de bizim için en önemlisi bu. İlk amacımız taşınacağımız yeni atölyeyle birlikte üretimimizin büyük bir bölümünü kendi atölyemizde yapabilmek. Üretimimizin doğası nedeniyle dışarıdan üreticilerle çalışmak bizim için her zaman mümkün olmuyor. Çalıştığımızda da karşımıza çıkan sıkıntılar da bizi biraz buna itti aslında. Müşterilerimize sunduğumuz ürünlerin her aşamasında kontrolü sağlayabilmek ve ulaşmak istediğimiz kalite seviyesini garantileyebilmek için bu sürecin bizim için çok önemli olduğuna inanıyoruz. Amacımız 10., 15. Yılımızı da kutlayabilmek bunun için gerekli olan güçlü temelleri inşa etmek şu an için birinci önceliğimiz. Bunun yanında bir sonraki koleksiyonumuz için araştırmalarımız sürüyor ve önümüzdeki süreçte koleksiyondan bağımsız üretimlerimizde devam ediyor.