Düzce’de yürütülen kazılarda aslanlı mozaik bulundu
Düzce’nin Konuralp Mahallesi’nde yer alan Prusias ad Hypiumantik kentinin tiyatro alanında yürütülen kazı çalışmalarında aslan tasvirli mozaik taban bulundu. Neredeyse hiç bozulmadan günümüze ulaşan mozaik tabanın Geç Roma dönemine ait olduğu tahmin ediliyor. Tasvirde bir çam ağacına bakan iki aslan, ağaç dallarında ise davul ve pan flüt yer alıyor.
Prusias ad Hypiumantik kentinin MÖ 3. yüzyılda kurulduğu tahmin ediliyor. Kazı ekibinin aktarımına göre antik kent, Kladyopolis denilen dönemde Bolu’dan başlayıp günümüzde İstanbul Kadıköy’e (Kalkedon) kadar uzanan Bitinya Krallığı’nın antik dönemdeki önemli şehirlerinden biri. Ayrıca, Karadeniz arkeolojisinde açığa çıkarılmış tek kamu yapısı olmasıyla özel bir kent olarak kabul ediliyor.
Bölgede yer alan su kemerleri, agora, boule, tiyatro, hamam gibi yapıların birçoğunun kentin Roma hâkimiyetine geçişinden sonra inşa edildiği biliniyor.Bugüne kadar 2.000 yıllık Medusa, mask heykelleri ile groteks figürü, tonoz Apollon, zafer tanrıçası ve avcı Akteon’un kabartma heykelleri ve 12 bin kişilik tiyatronun ortaya çıkarıldığı, 55 kişilik bir ekip tarafından sürdürülen kazı çalışmalarında en son eylül ayında Büyük İskender’e ait olduğu belirlenen heykel başı bulunmuştu.
İsviçre’den getirilen tarihî eserler Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenecek
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye ile İsviçre arasında geçen yıl imzalanan Arkeolojik Kültür Varlıklarının Yasadışı İthali ve Transit Geçişinin Önlenmesi ile İadesine İlişkin Anlaşma kapsamında 37 tarihî eserin iadesini sağladı. Erken Tunç Çağı, Urartu ve Roma dönemlerine ait, en eskisi MÖ 3000 yılına ait tarihî eserler, konservasyon ve restorasyon çalışmalarının ardından sergileneceği Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne teslim edildi.
Yurtdışı kaçakçılıkla mücadele şube müdürü Burcu Özdemir’in aktarımına göre 2022’den bu yana toplamda 15 bin eserin iadesi sağlandı. Türkiye’nin 12 ülkeyle tarihî eser iadesine yönelik ikili anlaşması bulunurken aynı zamanda ülkelere iade için dava da açılabiliyor. Nitekim en son 24 Ekim’de Kültür ve Turizm Bakanlığı, Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM), ICOM Türkiye ve Türkiye Amerikan Araştırma Enstitüsü arasında Antalya Müzesi’nde düzenlenen törenle ICOM Kırmızı Liste’nin Türkiye’ye uyarlanması konusunda anlaşma imzalandı.
Böylece son yıllarda artan iadeler, iade edilen eserlerin nerede sergileneceğine dair kamuoyunda yeni bir arayış başlattı. Mevcut durumda yurda dönen eserler farklı müzelerde sergileniyor. Bu minvalde yazar Pınar Çelikel, iade edilen eserlerin İtalya’nın Museodell ’Arte Salvata yani Kurtarılmış Sanat Müzesi’nden ilhamla kurulacak yeni bir mekânda sergilenebileceğine dair bir öneri sundu. Geçen yıl açılan Kurtarılmış Sanat Müzesi’nde, çalınan, yasadışı olarak yurtdışına çıkarılan ve İtalya’ya dönen eserler sergileniyor.
Ara Güler’in daha önce yayımlanmamış fotoğrafları
Usta fotoğrafçı Ara Güler’in daha önce hiçbir yerde yayımlanmayan veya az bilinen fotoğrafları Ara Güler Müzesi ve Ayvalık Belediyesi işbirliğiyle Ayvalık-İstanbul sergisinde yer aldı. Güler’in yazlarını geçirdiği Ayvalık ve çevresini kadrajına aldığı renkli fotoğraflarda ilk kez sergileniyor.FotoğraflardaKarakol Binası, Barbaros Caddesi, Cunda’daki Aya Nikolas Kilisesi, Zeytinyağı gibi mekânlar yer alıyor ve Güler’in Ayvalık’ta geçirdiği zamana dair bir tanıklık sunuyor.
Haydarpaşa restorasyonunda sona doğru
Tarihî Haydarpaşa Garı’nda devam eden restorasyon çalışmalarına dair detaylar ve fotoğraflar ortaya çıktı. Gar en son 2010’da çıkan yangında büyük hasar görmüş, 2012’de ise hizmete kapatılmıştı. Restorasyon çalışmaları ise 2016’dan bu yana devam ediyor.
Restoratör-mimar Şüheda Korkmaz’ın açıklamasına göre,“Bekleme salonunda tezyinat ve bezemeleri, vitray camları ve çerçeveleri, tarihî saatleri, özgün karo siman döşeme kaplamaları, duvar kaplamaları, altın varaklı aplikleri, ahşap kapı ve pencere işleri tamamlandı.” Korkmaz ayrıca, bekleme salonundaki vitray camların da gar binası içinde kurulan vitray atölyesinde ustaların ellerinden geçtiğini ve her birinin aslına uygun olarak yenilendiğini belirtti: ”Çatı katı bütünüyle elden geçirildi. Çatı ahşapları yenilendi. Ahşap çatı kaplaması, koruyucu ve yangın geciktirici uygulaması yapılarak korumaya alındı. Çelik çatı makasları perçin ve bulonlu özgün örneğine uygun olarak yapıldı. Ahşap üzerine arduvaz taşlarıyla özgün formuna uygun çatı kaplamaları tamamlandı. Çatı katı taş onarımları, çatı katı dış cephe konservasyon işleri yapıldı. Kulelerin onarımı gerçekleştirildi.”
Traverten kaplama zemin bulunan bekleme salonu ise 1970 tarihli Cafer Bey filminde görülen özgün döşemelerle kaplandı. Çatı katında kullanılan arduvaz taşları İspanya’dan özel olarak getirildi.Elektrik ve mekanik sistemlerde de özel önlemler alındı. Çatı katı ve bekleme salonu aslına uygun şekilde tamamlanan gar binasının dış cephe ve müştemilatındaki çalışmalar devam ediyor. Garın 2024’te kullanıma açılması planlanıyor.
Türkiye’nin ilk nekropol müzesi
Kasım ayında açılan Antalya Nekropol Müzesi, Türkiye’nin ilk nekropol müzesi olma özelliğini taşıyor.2005’te ulusal bir yarışmayla kazanılan Doğu Garajı ve Halk Pazarı Projesi’nin uygulanması amacıyla 2008 yılında Festival Çarşısı’nın yıkılması sonucu ortaya çıkan nekropol alanı, belediye tarafından bölgeye bir nekropol müzesi yapılma kararı alınmasına neden oldu.
Müzede, nekropol alanındaki kurtarma kazılarında bulunan ve MÖ 3. ve 4. yüzyıllar ile MS 5. yüzyıla dayanan 866 mezarın yanı sıra Antalya Müzesi’nden getirilen 400’den fazla parça sergileniyor. Müzede aynı zamanda sergi salonları da bulunuyor.
Atatürk Müze Köşk, Cumhuriyet’in 100. yılında yeniden ziyarete açıldı
Haziran 2021’de restorasyona giren Atatürk Müze Köşk ekim sonunda yeniden ziyaretçilerini ağırlamaya başladı. Bir bağ evi olan köşk, 1921’de Mustafa Kemal Atatürk’e hediye edildi, 1924’te ise mimar Vedat Tek’in projesiyle ihtiyaçlara göre genişletildi. 1932 yılına kadar çeşitli tadilatlar geçiren köşk 1950’de müzeye dönüştürüldü.
Aslen bir bağ evi olan ve Çankaya Köşkü adıyla da bilinen Atatürk Müze Köşk, Atatürk’ün yaşamının yanı sıra birçok tarihî ânın da tanığı olması bakımından önem teşkil ediyor. Yeşil Salon’da verilen çay davetlerinde gazeteciler, yazarlar, elçi eşleri, yabancı konuklar ağırlanmış, Çankaya Sofrası’nda Atatürk, çalışma arkadaşları, konunun uzmanları ve devletin ileri gelenleriyle devlet meselelerini görüşmüş, kütüphanede ise Nutuk’un büyük bir bölümünü kaleme almıştı.
Hattuşa’da kayıp dil keşfedildi: Kalamaşca
Türkiye’de Hitit dönemine ait ve hangi dilde olduğu bilinmeyen çivi yazısı metni keşfedildi. Metnin, 3.000 yıl öncesine ait kayıp bir dilde yazıldığı tahmin ediliyor. Metin, Hititçe yazılmış dinî bir başka metnin en sonunda yer alıyor ve yine Hititçe,“Bundan sonrasını Kalaşma ülkesinin dilinde okuyun,” cümlesiyle başlıyor.Kalaşmacanın, Hitit İmparatorluğu’nun başkenti Hattuşa’dan uzakta bulunan, Tunç Çağı’nda yaşamış bir topluma atıfta bulunduğu düşünülüyor.
“Şu an büyük ölçüde anlaşılmaz durumda”şeklinde nitelendirilen dilin tercümesi için çalışmalar devam ediyor. Mevcut durumda Kalamaşcanın Hint-Avrupa dil ailesine mensup Anadolu dillerinden biri olduğu netleşti. Uzmanlar önümüzdeki yıl metnin fotoğraflarıyla birlikte yeni keşfedilen Kalamaşcaya dair daha net bilgiler vermeyi umuyor.
Hazırlayan: Seren Erciyas