Aida Bergsen: “Ben mücevherlerime bedene eşlik eden heykeller demeyi seviyorum.”
1. Beymen sizin için ne ifade ediyor? Beymen’le ilgili bir hatıranızı paylaşır mısınız?
Beymen benim için dünya trendlerini takip eden, kimliğinden ödün vermeden kendiniyenilemeyi bilen, dünyaca tanınmış̧ bir oluşum, nesiller arası aktarılan bir kültürel miras, Türkiye’nin parlak, aydınlık yüzü,varlığıyla ümit ve güven veren yaratıcı kolektif. Bence Beymen’in başarısınınkaynağı da bu… hem gelenek oluşturuyor hem de günün gerçekliğini yakalıyor. Beymen’le yollarımız kesişeli 12 yıldan fazla oldu. Bu üretken birliktelik benim için çok kıymetli. Kendimi bu zarif ailenin bir ferdi gibi hissediyorum.
2. Beymen’in 50. yıl sergisi Golden Opulence için özel olarak tasarladığınız parçayı anlatır mısınız? Nelerden ilham aldınız?
Golden Opulence için özel olarak tasarladığım parça tek ve biricik, narin, kırılgan, el yapımı, geleneksel teknik ve ruhla yapılmış̧ bir eser. Coşkun renklerini ve ilhamını Turquerie akımından alıyor. 18. yüzyıl Avrupa’sında özellikle Fransızların Türk sanat ve kültürüne besledikleri hayranlığın ürünü olan Turquerie, Paris’te başlayıp hızla diğer Avrupa başkentlerine yayılmış̧ bir akım. Turquerie’yi Batı ve Doğu’nun kucaklaşma ânı ve uygarlıklar arası tutkulu, ölümsüz bir aşk hikâyesi gibi görüyorum. Mimaride, tasarımda, sanatın farklı dallarında göz kamaştırıcı ürünler vermiş̧ Turquerie’nin melezliğinde geçmişe özlemden ziyade, geleceğin dünyasına dair bir umut ışığı yakalıyorum. Farklı olanı kabul eden, yeniyle zenginleşen fakat köklerini hiç unutmayan bir tasarım anlayışı için eşsiz bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Tasarımlarımda geleneksel kültürümüzden aldığım ilhamı, modern değerlerle ve evrensel mitolojik öğelerle birleştiriyorum. Kapalıçarşı’nın geleneksel atölyelerinden ve İstanbul’un tarihinden olduğu kadar mitlerden ve masallardan da besleniyorum. Ayrıca doğa da benim için sonsuz çeşitliliğiyle tükenmez bir esin kaynağı.
3. Lüks sizin için nedir? Markanızın kreatif direktörü olarak bir mücevher tasarımında hangi nitelikleri arıyorsunuz?
Bence lüks maddi değil duyusal bir tür zenginliktir. Lüks, maddiyat dışındaki ayrıcalıktır. Bir mücevher tasarımında aradığım nitelikleri ergonomi, zamansızlık ve sürdürülebilirlik olarak özetleyebilirim. Ergonomi, beden, ten ve mücevherin birbirleriyle uyumudur. Ben mücevherlerime bedene eşlik eden heykeller demeyi seviyorum. Zamansızlık, zaman aşırılık ise gelenek ve geleceği birbirine bağlayan çağdaşlıktır. 19. yüzyılda Paris’te şık kadınlar için, “O herkesin çağdaşı,” derlermiş̧. Sürdürülebilir tüketimin, geçiciliğin, özensizliğin egemen olduğu bir çağda zamana ve doğaya saygılı bir tavrı, nezaketi ifade eder. Ayrıca mücevherin çok fonksiyonlu olmasını da önemsiyorum. Böylece mücevher onu takan kişinin performansına uyum sağlayarak onunla bütünleşir ve kişiliğinin, ifadesinin, yaşamının bir parçası olur.
4. Kendinizi içindeyken konforlu ve şık hissettiğiniz bir tekstilmarkası ya da kullanmaktan vazgeçemediğiniz bir tasarım markası var mı?
Hussein Chalayan’ın tasarımlarını kullanmaktan büyük keyif alıyorum. Onun zamansız minimalizmi içinde, kendimi rahat ve özgür hissediyorum. Teknolojiyi en ileri boyutta kullanırken, bir o kadar da naif kalabildiği için Chalayan’a çok değer veriyorum. Yaratıcılığının sınırsızlığında, bir Rönesans sanatçısının çok yönlü dehasını buluyorum.
5. Tasarımlarınızı gerçekleştirdiğiniz atölye ortamları ve sergilediğiniz yerler sizce markanızın kimliğinde ve konumlanmasında nasıl bir önem taşıyor?
Benim için her şeyden önce atölyem geliyor. Orası serüvenin başladığı yer; sığınağım, ilham kaynağım, mabedim. Benim için terapötik, sağaltıcı bir alan. Atölyemin Kapalıçarşı’da olması büyük bir ayrıcalık. Kültürel mirasımızın, kadim geleneğin ve yüzlerce yıllık ustalığın biriktiği büyülü bir vaha orası. Sergilenen yer de elbette öykünün diğer bir parçası. Yaratıcılığın paylaşıldığı mecra, karşılaşma alanı ve doğru insana ulaşabilmenin yolu. Yurtdışında uzun yıllardır çalıştığımız özel galeriler, mağazalar ve Christie’s gibi müzayede salonları mücevherlerimin yolculuğunun önemli birer parçası.
Begüm Khan: “Atölyeler ürünün ve markanın DNA’sını yansıtıyor.”
1. Beymen sizin için ne ifade ediyor? Beymen’le ilgili bir hatıranızı paylaşır mısınız?
Beymen bana Türkiye’de lüksü, İstanbul hayatını ve kendini ödüllendirmeyi hatırlatıyor. Ben kutlamaları çok severim. Yılbaşını kutlamayı severim, güzel bir başarı olduğunda kutlamayı severim, doğum günlerini kutlamayı severim. Beymen bana doğum günlerimi hatırlatıyor çünkü her doğum günümde kendime bir hediye alıyorum.
2. Beymen’in 50. yıl sergisi Golden Opulence için özel olarak tasarladığınız parçayı anlatır mısınız? Nelerden ilham aldınız?
Beymen için iki özel parça hazırladık. Adından da belli olduğu gibi Golden Opulence yani “Altın Refah”ı yansıtmak istedim. Ayrıca Beymen’in Türkiye moda tarihinde çok önemli bir yeri var. Bu noktayı yansıtmak istedim. Aynı esnada Cumhuriyetimizin 100. yılı Begüm Khan olarak yaptığımız parçada Türk bayrağından esinlendik ve Türk bayrağının şu anki görünümüne ulaşırken geçirdiği yolculuktan ilham aldık. Bununla bağlantılı olarak da parçayı yaratırken Topkapı Sarayı’ndaki işçilikten ilham aldık. Türk bayrağını farklı taşlarla, incilerle tekrardan yorumladık. İkinci parça da benim için çok özel bir parça çünkü Guerlain’e yaptığımız artistik işbirliğinin bir uzantısı. Sadece bir adet üretilmiş Guerlain X Begüm Khan“ Bee Bottle”ı yaptık. Şişenin ortasında ilk işbirliğinde de kullandığımız Guerlain’in ikonik arısı yer alıyor. Çevresinde ise yine Topkapı’daki işçilikten ilham alınmış değerli taşlar var. Beyaz ve kırmızıysa Türk bayrağının renklerini sembolize ediyor.
3. Lüks sizin için nedir? Markanızın kreatif direktörü olarak bir mücevher tasarımında hangi nitelikleri arıyorsunuz?
Lüks benim için kendini iyi hissetme, kendine güvenme, kendini ifade etme ve özgür olabilme anlamına geliyor. Benim için bir mücevher işçilikte mükemmel tasarımda yenilikçi ve stil olarak zamansız olmalı. Hem dünü hem bugünü hem de yarını yansıtabilmeli.
4. Kendinizi içindeyken konforlu ve şık hissettiğiniz bir tekstil markası ya da kullanmaktan vazgeçemediğiniz bir tasarım markası var mı?
Türk markalarını çok seviyorum. Türkiye’de Hakan Yıldırım; yurtdışında Valentino, daha küçük markalardan Silvia Tcherassi en sevdiklerimden.
5. Tasarımlarınızı gerçekleştirdiğiniz atölye ortamları ve sergilediğiniz yerler sizce markanızın kimliğinde ve konumlanmasında nasıl bir önem taşıyor?
Bence atölyeler ürünün ve markanın DNA’sını yansıtıyor; çünkü atölyelerdeki zanaatkârların duyguları, onların hatıraları, ürünle olan bağları tasarımlara yansıyor. Ve o bütün güzel hikâyeler sonsuzlaşmış oluyor. Benim için atölyede olmak ayrıca çok büyük bir ilham kaynağı. Tasarımlarımın çoğu atölyede geçirdiğim vakitlerde ortaya çıkıyor. Atölye benim için bu işin olmazsa olmazı.
Sevan Bıçakçı: “Bir mücevher tasarımı, kullanıcısının iç güzelliğini, duygularını ve umutlarını anlatabiliyor olmalı.”
1. Beymen sizin için ne ifade ediyor? Beymen’le ilgili bir hatıranızı paylaşır mısınız?
Beymen’in sunduğu zarif mağazacılık deneyiminin Türkiye’deki lüks sektörünün gelişmesinde önemli bir payı olduğunu düşünüyorum. Beymen’in 50 yıla dayanan gelenekselleşmiş lüks anlayışıyla aynı çatı altında olmaktan mutluluk duyuyorum.
2. Beymen’in 50. yıl sergisi Golden Opulence için özel olarak tasarladığınız parçayı anlatır mısınız? Nelerden ilham aldınız?
Kitap şeklindeki kolyenin üzerinde topaz bir taşın içine tersten oyulmuş bir kuş figürü var. Kuş bir nevi sevgi dolu, güzel duyguların taşıyıcısı rolünde. Kitap kapağının içi ise kullanıcı için tılsımlı bir nesneyi korumakla görevli. Bu kısmı süsleyen çiçek figürünün ilham kaynağı Topkapı Sarayı’ndaki Yemiş Odası. Böylece, kullanıcısı için güzel duyguları taşıyan ama bu duyguları karşısındakine de aktarmayı temenni eden bir tasarım ortaya çıktı.
3. Lüks sizin için nedir? Markanızın kreatif direktörü olarak bir mücevher tasarımında hangi nitelikleri arıyorsunuz?
Lüksün tarifi değişiyor. Vitrinde görüp imrendiğimiz bir objenin ötesine geçerek artık duygulara hitap eden, manevi bir yanı da olan ve en önemlisi anlattığı bir hikâye olan nesneler ve deneyimler bütünü olarak karşımıza çıkıyor. Bir mücevher tasarımında aradığım şeyler de biraz bununla ilgili. Bir mücevher tasarımı, kullanıcısının iç güzelliğini, duygularını ve umutlarını anlatabiliyor olmalı. Her bir parçamın kullanıcısıyla samimi bir bağ kurmasını ve onun ruhunu yansıtmasını dilerim.
4. Kendinizi içindeyken konforlu ve şık hissettiğiniz bir tekstil markası ya da kullanmaktan vazgeçemediğiniz bir tasarım markası var mı?
Benim için NU markasının özel bir yeri var. Gardırobumdaki çoğu parça onların imzasını taşıyor. Onların ürünlerini kullanırken kendimi çok rahat hissediyorum.
5. Tasarımlarınızı gerçekleştirdiğiniz atölye ortamları ve sergilediğiniz yerler sizce markanızın kimliğinde ve konumlanmasında nasıl bir önem taşıyor?
Atölyemiz; hayallerin kurulduğu, çizime aktarıldığı ve cisimlere dönüştürüldüğü oldukça gösterişsiz bir üretimhane. Diğer atölyelerden temel farkı, çatısı altında mücevher ustalarıyla sanatçıları bir araya getiriyor olması. Bir yandan da İstanbul, tarihî yarımada merkezindeki etrafı birbirinden güzel anıt yapıyla çevrili konumu tasarımları şekillendiriyor. Böylece tasarımlar markayı kendiliğinden bir kimliğe taşıyor. Bu etki güçlü bir şekilde devam ediyor. Farklı teknikler kullanarak olağanüstü dikkat, emek ve zaman gerektiren tasarımlar çıkarıyoruz. Bu nedenle; bu büyük itinanın altını çizecek niteliklerde ve birçok kültürü bir arada tutma gücüne sahip mekânlarda sergilenmesine dikkat ediyoruz.
Ece Şirin: “Kişinin enerjisini yükselten her deneyim lüks.”
1. Beymen sizin için ne ifade ediyor? Beymen’le ilgili bir hatıranızı bizimle paylaşır mısınız?
Benim için Beymen dünyadaki en gelişmiş ve en güzel lüks deneyimi sunan perakende markası. Mağaza tasarımı, ürün ve marka seçiminden personeline kadar dünyadaki rakiplerine kıyasla çok ileride. Lüks alışveriş deneyimi, özel koleksiyonları ve marka sadakatiyle güçlü bir konuma sahip. Sadece bu açıdan değil yıllardır destekledikleri, yer aldıkları sosyal sorumluluk projeleriyle verdikleri destek ve yarattıkları toplumsal bilinç de herkesin takdiri. Böylesine değerli bir marka çatısı altında BeeGoddess tasarımlarıyla yer almak oldukça mutluluk ve gurur verici.
2. Beymen’in 50. yıl sergisi Golden Opulence için özel olarak tasarladığınız parçayı anlatır mısınız? Nelerden ilham aldınız?
Bee Goddess’ın ilham perisi, Anadolu’nun 10 bin yaşındaki ana tanrıçası olarak bilinen Çatalhöyük’ün arı tanrıçası. Anadolu’nun anaerkil değerlerini, kültürel ve mistik hazinelerini tüm dünyaya yayan bir markayız. Mucizeler ışığını kalbe taşıyan, çağlar boyunca nesilden nesile aktarılan arketipsel sembollerin, milyarlarca insanı aynı enerjiyle bağlayan gücünden ve sihrinden ilham alıyorum. Anadolu’nun DNA’sındaki evrensel ilahî dişi enerjiyi Anadolu tanrıçalarıyla taçlandıran, Cybele Koleksiyonu’nun ilhamı, üç ana tanrıça Artemis, Arinna ve Kybele’dir. Bee Goddes’ın ışık kovanından, tüm dünyada bereketi, güzelliği, yenilenmeyi, şifayı, iyiliği, zarafeti, gücü ve mucizeleri kutluyor. Doğuran, besleyen, bakıp büyüten, yenileyen sihirli dönüşüm sembolü Cybele Koleksiyonu’nun en özel üç tasarımı üç benzersiz gerdanlık, sırasıyla“QueenBee Artemis” (Kraliçe Arı Artemis), “Sun Goddess Arinna” (Güneş Tanrıçası Arinna) ve “Cybele’s Honeypot” (Kybele’nin Balküpü). Bu eşsiz üçlüyü hem efsanevi bir kompozisyonla yaratmak hem de her biri ayrı ayrı kullanılabilecek şekilde kullanıcının üzerinde ışıldaması için tasarladım.
3. Lüks sizin için nedir? Markanızın kreatif direktörü olarak bir mücevher tasarımında hangi nitelikleri arıyorsunuz?
Lüks benim için ışık. Kişinin enerjisini yükselten her deneyim lüks. Mücevher lüksün zirvesi. Mücevher tasarımlarım zamansız eşsiz, otantik, kişinin kendi hikâyesini anlatan, enerjisini yükselten eserler. Tasarımlarımda geçici moda akımlarının aksine kadim bilgeliğin zamansızlığına, gerçekliğine ve kişisel olduğu kadar da evrensel bir boyutta olmasına özen gösteriyorum. 20 yılı aşkın süredir maneviyat ve mistisizmden besleniyorum. Manevi âlemin sonsuzluğunda her bir sembol kadim bir bilgeliğin anahtarı ve bu anahtarın ait olduğu her kapı başka bir kapıya açılıyor. Ben de kadim sembollerin gizemli dünyasına yaptığım her yolculukta, benliğimin zenginliklerini keşfediyor ve bal yapan bir arı gibi, bu bilgeliği en saf haliyle bir mücevher yaratıyorum. “Mücevher yerine öz cevher, statü sembolü yerine ruhun sembolü,” diyerek yola çıktım. Niyetim, mücevher tasarımlarımla kişiyi ruhunun ışığına kavuşturmak ve onu yansıtmasını sağlamak. İşim, ruhumu besleyen, zenginleştiren bir okyanus. BeeGoddess’la hayatıma, kalbime akan ışığı bütün dünyayla paylaşmak, her gün enerjimi artıran kutsal bir misyon. BeeGoddess’ın tüm tasarımlarıyla cesur, güçlü, özgüvenli, sade ama görkemli, karakterli, tarz sahibi, özgün, romantik, zarif, elegan, zamansız, süper dişi, alçakgönüllü ve sihirli…
4. Kendinizi içindeyken konforlu ve şık hissettiğiniz bir tekstil markası ya da kullanmaktan vazgeçemediğiniz bir tasarım markası var mı?
Bana göre stil, sadece kıyafetlerle veya dış görünüşle ilgili bir kavram değil. Stil sahibi olmak; giydikleriniz kadar, yaşam tarzınızı, fikirlerinizi, yaptıklarınızı da kapsayacak bir bütünlük gerektiriyor. Stil, bir tavır meselesi. Moda geçici, stil kalıcı. Kusursuz ve özgün bir stilin anahtarı, kişinin kendini tanıması ve onu ifade eden tarzı bulmasıdır. İçinde tamamlanmış hissetmem, ruhumdan, ışığımdan bir parçayı yansıtabilmiş olmam gerekli.Stil kodumu zamansız, eforsuz, kolay ve rahat olarak tanımlayabilirim. Benim için önemli olan kişinin moda olanı değil, kendine yakışanı seçebilmesi. Bir diğer önemli nokta ise katmanlar ve simetri, tekrarlayan öğeler de güçlü bir paletin vazgeçilmezleri. Kesinlikle stili ve şıklığı bir üst noktaya taşıyor. Ben BrunelloCucinelli, YvesSaint Laurent, Hermès gibi zamansız tasarım markalarını seviyorum.
5. Tasarımlarınızı gerçekleştirdiğiniz atölye ortamları ve sergilediğiniz yerler sizce markanızın kimliğinde ve konumlanmasında nasıl bir önem taşıyor?
Kişinin ruhunun ışıltısıyla kavuşması ritüeli çok özel bir süreç. Dostlarımızı ağırladığımız butiklerimizin ve tasarımlarımızı sergilediğimiz alanların da bu enerjiyi taşımasına önem veriyoruz.
Söyleşi: Pelin Kestanecioğlu