Polat Uyal (Beymen Group satın alma ve ürün grup başkanı)
1995’ten bu yana Beymen’desiniz. Beymen’in yarım asrının en önemli şahitlerinden biri olarak duygularınızı ve düşüncelerinizi paylaşır mısınız?
Beymen’de birbirine saygı duymak, anlayış göstermek, keyif alarak çalışmak grup olarak ortak değerlerimiz. Bu bizi birbirimize daha da kenetliyor. Başta ekip arkadaşlarım olmak üzere tüm çalışma arkadaşlarımla aramızda çok özel ve değerli bir bağ var. Çok uzun yıllar bir arada çalışan, birbirini çok iyi tanıyan ve tamamlayan bir ekibiz. Günün büyük bir kısmını evimizden çok ofislerimizde geçirdiğimizi düşündüğümüzde, işini sevmek ve tutkuyla yapmak mutluluğun temeli.
Beymen’in 50. yıl hazırlık aşamaları nasıl gelişti? Golden Opulence sergisinin yaratım sürecinden bahseder misiniz? Örneğin; sergiye katılacak marka ve tasarımcılara karar verirken en önemli etmenler neler oldu?
Geride bıraktığımız yarım asrı, Beymen’in tarihine yakışacak derinlikte çok büyük bir projeyle kutluyoruz. Lüksün bu topraklardaki 500 yıllık izlerini ortaya koymak için yaklaşık iki buçuk yıl önce heyecan verici, oldukça da iddialı bir yolculuğa çıktık. Bu yolculukta bize alanlarının en değerli uzmanları, dünyada lüks modaya yön veren markalar ve tasarım dünyasının en gözde isimleri eşlik etti. Bu yolculuk bize dünyada benzeri olmayan bir sergi, Golden Opulence adlı bir kitap ve çok yakında dünya izleyicisiyle buluşacak, bu toprakların barındırdığı, lükse hayat veren tarihî mirası anlatan bir belgesel kazandırdı.
Satın alma ve ürün grubu olarak uzun yıllardır Beymen’de dünya markalarıyla kurduğumuz çok güçlü bir bağ var. Güvene ve itibara dayalı büyük bir iş ekosistemini yönetiyoruz. Böyle bir ortamda Beymen’in 50. yılını dünya markalarının bu toprakların gücünü Beymen için yansıtacakları bir projeyi ortaya koymak bizi çok heyecanlandırdı. Projenin başarısı için ilk günden itibaren pazarlama ekiplerimizle çok koordineli bir çalışma yürüttük. Sergimiz için Beymen’in yarım asırlık lüks yolculuğuna eşlik eden dünyaca ünlü 50’yi aşkın marka, bu topraklardan aldığı ilhamla özel parçalar tasarladı. Eşi benzeri olmayan bu projenin, kitabımız, sergimiz ve belgesel filmimiz aracılığıyla ülkemizin tanıtımına katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Beymen lüks moda pazarında lider konumunda. Sizce Beymen yarım asırlık bu başarıyı ve liderliği neye borçlu?
Beymen, 50 yılı aşan tarihi boyunca attığı her adımda moda dünyasına yön veren vizyoner bir konumda oldu. Yaşadığımız dünyadan, ülkemizden, insanımızdan aldığı ilhamla yolunu çizdi ve bugünlere ulaştı. Beymen geleceği gören ve bugünü en mükemmel şekilde yaşatan bir felsefeye sahip. Geçmişimizden aldığımız güçle duyarlı, azimli ve yeni hedefler koyabilen ekip ruhunu Beymen’de her an hissedebilirsiniz. Kalite ve mükemmellik anlayışımız, markalarımızla yaratılan tüm değerlerde ön plana çıkıyor. Ürün ve servisler konusunda yaratıcı olmak ve bunu modern zamanın ruhuyla bir araya getirip dinamizm yakalamak, bizim için çok değerli. Bu dinamik yapının kalbinde yer alan anahtar unsur ise “koşulsuz müşteri mutluluğu”. Bu anlayışla alışverişin ötesinde özgün ve benzersiz bir alışveriş deneyimi sunuyoruz. Güçlü iletişim ve servis anlayışımız, üstün kalite ürünler ve ilham veren yaratıcı işbirliklerimizle her zaman fark yaratıyoruz.
Diğer taraftan da bu bir ekip çalışması…Uzun yıllar birlikte çalıştığımız harika ekip arkadaşlarımızla global trendleri ve dünyaca ünlü moda evlerinin kreatif koleksiyonlarını, modaya yön veren dünyaca ünlü yazarları, editörleri, sosyal medyayı, değişen alışveriş ve müşteri trendlerini yakından takip ediyoruz. Ama her şeyden önce işimizi çok severekyapıyor,hem kendimizi hem de Beymen’i sürekli yenileyerek güncel ve kreatif kalmak için çalışıyoruz. Bu da berberinde başarıyı getiriyor.
Beymen’in marka portföyünü ve ürün gamını belirlerken kriterleriniz neler oluyor?
Beymen, Türkiye’de lüks modayı temsil ediyor. Dünya markalarıyla güvene, itibara dayanan çok güçlü bir bağımız ve iş ortaklıklarımız var. Bizim için esas olan; zamanın ruhunu okumak, trendleri yakından takip edebilmek ve müşterimizi çok iyi tanıyarak Beymen’e duydukları güveni, marka portföyü ve ürün gamımızı da kapsayacak şekilde onlara hissettirebilmek.Burada en önemli iki konu var:Trendleri yakından takip etmek ve Beymen müşterisini çok iyi tanımak. Küresel ölçekte lüks modaya yön veren tasarımcıları, koleksiyonları ve pazarlama yaklaşımlarını yakından izliyoruz. Aynı zamanda ayrıcalıklı hizmeti ve koşulsuz müşteri mutluluğunu sürdürmek adına müşterilerimizin tüketim davranışlarını anlamaya gayret ediyoruz. Özetle içgörülerimize Beymen’in iddiasını ve itibarını da dahil ettiğimiz özel bir ürün ve marka stratejisiyle hareket ettiğimizi ifade edebilirim.

Elif Göktaş
Fotoğraf: Uğur Bektaş
Elif Göktaş (Beymen Grouppazarlama ve iletişim genel müdür yardımcısı)
Beymen ve moda dünyasıyla yolunuz nasıl kesişti? Beymen ailesinin bir parçası olmak size neler hissettiriyor?
28 yılı aşkın süredir hızlı tüketim ürünleri ve perakende sektörlerinde görev alıyorum. 2022 Şubat ayından bu yana ise kariyerime, Beymen Group’ta devam ediyorum. İş hayatım boyunca yenilikçilik ve dinamizm en çok önem verdiğim kavramlar oldu. Kaldı ki modanın, her sezon yenilenen ve kendini yenileyen yapısı daima ilgimi çekmiştir. Beymen, 50 yılı aşan tarihi boyunca vizyoner duruşuyla moda alanında pek çok ilke imza atmış ve öncü olmuş. Yenilikçilik, Beymen’in DNA’sının en önemli yapıtaşlarından biri; bu da beni besleyen ve motive eden bir kavram. Beymen’de biz ekip ruhuna sahip kocaman bir aileyiz. Birlikte çalışmayı, birbirimizden öğrenmeyi, birbirimizi geliştirmeyi seven bir ekibiz ve bunu önemsiyoruz. Birbirine saygı duymak, anlayış göstermek, keyif alarak çalışmak ortak değerlerimiz.
Beymen’in 50. yılı kapsamında gerçekleştirilen Golden Opulence sergisi, kitabı ve belgeseli hakkındaki çalışmalardan bahsedebilir misiniz? Bu kapsamlı projenin hikâyesi nasıl oluştu?
Beymen olarak, 50. kuruluş yılımızı, markamıza ve lüks moda aracılığıyla bugüne kadar sahiplendiğimiz değerlere yakışan bir projeyle kutlamak istedik. Öyle bir proje olsun ki; 50 yıldır bize eşlik eden, lüksü bizimle deneyimleyen tüm müşterilerimize, iş ortaklarımıza ve kök saldığımız ülkemize bir armağan olarak sunabilmek istedik. Projemizle lüksün bu coğrafyadaki köklerine ve izlerine inerek, bugün lüks modaya yön verenlere o kökleri hatırlatmayı ve aralarında yeni ve kuvvetli bir bağ kurmayı hedefledik.
50. yılımızı tarihe not düşecek iddialı bir projeyle ölümsüz kılma arzumuz, bizi ilk olarak lüksün bu coğrafyadaki 500 yıllık tarihini özel bir kitapta anlatma fikrine götürdü. Kitap fikrimize sonradan sergi ve belgesel fikri de eklendi.
Projemizde aynı zamanda çok kıymetli işbirlikleri de gerçekleştirdik. Moda dünyasının güçlü ismi, bugün ne mutlu ki birlikte bu projeyi paylaştığım sevgili Laurence Benaïm’le bir araya geldik. Laurence’ın kalemine Laziz Hamani’nin fotoğrafları eşlik etti, üzerine Assouline imzası da eklenince Golden Opulence adında benzersiz bir kitap ortaya çıktı. Sevgili Laurence projemizi öyle güzel özümsedi ve bize rehber oldu ki; sergimizin küratörlüğünü de üstlendi.
Yönetmenliğini Khadifa Wong’un üstlendiği belgeselimiz, geçmişin mirasını bugüne taşıma projemizde serinin son halkası olacak. Belgeselimize tasarımcılar, mimarlar, akademisyenler, tarih uzmanları, yazarlar, kanaat önderleri, sanatçılar, fotoğrafçılar, zanaatkârlar ve aşçılar katkı sağladı. Her biri lüksün hayata farklı açılardan nasıl yansıdığını ve anlam kazandırdığını anlattı.Yakın bir tarihte izleyiciyle buluşması planlanıyor.
Beymen olarak son dönemlerde mağaza tasarımlarınızda ve konseptlerinizde moda ve sanat hep bir arada. Özellikle son açılan Galataport mağazanızda moda, sanat ve iç mimari iç içe. Bu değişim ve dönüşümü nasıl tanımlarsınız?
Beymen Group Çağdaş Sanat Koleksiyonu, Beymen İstinyePark İzmir’in açılışıyla somutlaşan bir fikir oldu. Beymen Zorlu Center’ın açılışıyla büyüme çalışmaları başladı ve ardından Beymen Galataport’la olgunlaştı.Mağazalarımızda, çağdaş sanat ve geleneksel Türk sanatlarının modern yorumlarından oluşan koleksiyonumuzdaki eserleri sergileyerek deneyim odaklı, bütünsel lüks yaklaşımımızı daha da yüksek bir seviyeye taşıyoruz. Bu sayede hem misafirlerimiz belki de daha önce tanımadıkları sanatçılarla ve eserleriyle tanışma fırsatı yakalıyor hem de sanatçılar eserlerini daha çok kişiye ulaştırabiliyorlar.
Modanın da, sanatın da temelinde yaratıcılık var. Bu iki disiplinin yaratıcı dünyalarını, “Beymen Art”başlığı altında düzenlediğimiz özel etkinliklerle dostlarımızla buluşturuyoruz.
Çağdaş sanata destek verirken, sanatta sürdürülebilirlik yaklaşımını da çok önemsiyoruz. Bu çerçevede yakın tarihte Beymen Promise sürdürülebilirlik lansmanımıza, Beymen Zorlu Center’da çok özel bir enstalasyona ev sahipliği yaptık. Sürdürülebilir sanat alanında eserler üreten sanatçı Nancy Atakan’ın, Beymen’in yüzlerce atık kumaşlarını kullanarak hazırladığı “Kilidini Aç” isimli mağaza içi enstalasyonunu sanatseverlerle buluşturduk. Eser, kadim Anadolu topraklarının dört bir yanında sıkça karşılaşılan dilek ağaçlarını yansıtıyor.
Lüks markaların Türkiye pazarında konumlanışında Beymen’in rolü çok büyük. Bu bağlamda iletişim ve pazarlama alanlarında Beymen çatısı altındaki markalarla ilgili nasıl bir yol izliyorsunuz?
Beymen, lüksün dünya ile ülkemizdeki köprüsü konumunda. Dünya markalarıyla da doğrudan temastayız ve markalar özelinde gerekli stratejileri onları paydaşlarımız olarak gördüğümüz bir yaklaşımla planlıyoruz.
Dolayısıyla sorunuza iki açıdan yanıt verebilirim. Birincisi Beymen’in müşteri deneyimini önceliklendiren, teknolojiyi iş süreçlerine yansıtan ve dünyanın geleceğinde sorumluluk üstlenen marka stratejisi. Bunun yanında koşulsuz müşteri mutluluğunu ön planda tutan DNA’sı ve özgün, ayrıcalıklı hizmet anlayışı. İkincisi ise iş ortaklarımız olarak gördüğümüz ve yıl içinde birlikte hareket ettiğimiz dünya markaları. Böyle büyük bir ekosistemde, hemen her gün dünyanın önde gelen markalarıyla temastayız ve onların stratejilerini ve pazarlama yaklaşımlarını Beymen’in ayrıcalıklı seçkisi ve kitlesiyle en iyi şeklide buluşturacağımız stratejileri birlikte belirliyoruz. Bu da bize oldukça güçlü kaslar kazandırıyor ve kendimizi zamanın ruhunu okuyan bir yaklaşımla beslememizi sağlıyor.
Söyleşi: Pelin Kestanecioğlu