Goblen baskılı kadifeden payetli, elde işlenmiş Balmain gece elbisesi ile efsanevi ETRO’nun tasarladığı dantel yakalı, jorjet kumaştan elbise, uçuş uçuş jakarlı peleriniyle Golden Opulence’da heybetli bir şekilde yerlerini alıyorlar… Off-White ise Topkapı Sarayı’nın panolarından, kalkanlarını dönüştürüyor… Ve yine ETRO’nun kreatif direktörü Marco De Vincenzo, yıllar önce onu derinden etkileyen İstanbul Boğazı’nın gün batımına övgü mahiyetinde bir eser yaratıyor… Bu benzersiz örnekler ve daha nice kreasyon, bu topraklardaki lüks felsefesinden ilham alıyorlar.
Bureau Betak ajansının yaratıcı vizyonuyla tasarlanan sergi alanı, dekoratif aydınlatma tasarımı, işlevsel ve orijinal sergi üniteleriyle lüksün evrimini en gösterişli şekilde anlatıyor. Tüm sergileme ünitelerinin fonksiyonel, özel yapılmış, yalın tasarımları ürünlerin daha çok ön plana çıkmasını sağlıyor. Ziyaretçiler; işlevselliği yaratıcılıkla, sadeliği dekorasyonla ve gerçekliği hayallerle bir arada deneyimliyorlar. Bureau Betak, Tophane-i Amire’yi beş bölüme ayırıyor: Arşiv bölümleri ve özel koleksiyonerlerin müze parçalarından; köşe kitaplarına ve dijital ekrandaki gösterimlere kadar… Sergi bölümlerinin başrol oyuncuları ise, Beymen için özel olarak tasarlanmış eşsiz üç tema olan “Precious Dreams”, “Bosphorus Gardens” ve “Mineral Roundness”. Bu temalar, tarihî mekânı çağdaş ve modern bir yaklaşımla tasarlayarak mevcut tarihî bina ile seçilen sergileme malzemelerinin zıtlığını vurgulayarak geçmiş ve geleceğin çarpıcı kombinasyonunu ortaya koyuyor.
Serginin girişinde misafirleri “Precious Dreams” teması karşılıyor. Bu bölüm, Topkapı Sarayı’ndan Dolmabahçe Sarayı’na, zümrüt hançerlerden kristal avizelere kadar uzanan bir ilham denizinin ortasında yaratılmış; altın işlemeli kaftanlar, süslü nakışlarla zenginleştirilmiş ceketler ve mücevher sandığını andıran çantalarla ihtişamlı bir hayali anlatıyor. Ayrıca eserlerin sergilendiği otonom çağdaş vitrinler, duvar ve zeminlerde ışık hareketi oluşturan noktalar halinde fiber optik ışıklar kullanılarak ambiyans yaratılıyor.
Alanın ortasında konumlanan “Bosphorus Gardens” teması da Anadolu’nun bahçelerine gönderme yapıyor. Padişah sarayının bahçesinde, kaplumbağa ile lalenin aşkını anlatan bir masalı hayal eden tema, Türk kültürünün sembolü haline gelmiş laleyi bir aşk hikâyesinin kahramanı olarak tasvir ediyor. Hayat ağacı paltolar, tavus kuşu rengi sandaletler, kuş çantalar, yeşiller, kırmızılar, maviler gibi renklerle dolu bir bahçenin çiçekli atmosferi yeniden oluşturuluyor. Sergi için tasarlanan nişlerde Anadolu’nun canlılığından ilham alınan renkler kullanılıyor. Duvarlarda cennet bahçesinden esinlenen motifler kullanılırken nişlerde Miyouki Nakajima’nın fiziksel çiçekleri renkli boyalarla birer enstalasyona dönüştürülüyor.
Serginin son teması olan “Mineral Roundness”da bir başka masala gönderme yapılıyor. Bu bölüm, Türk ve Anadolu’nun zengin mimarisinin etkisiyle tasarlanıyor. Sergi nişlerinde üç boyutlu mermer efektler kullanılırken yüzeyde mimari ışık efektleri uygulanıyor. Duvarlara yansıyan bu desenler, adeta geleneksel Türk mimarisini tanıtıyor. Mozaik tavanlar, taş kubbelerin karmaşıklığını anlatan mimari çizgiler, bu modern sergi tasarımının içinde geçmişi yansıtıyor.
Golden Opulence sergisinin finalinde misafirleri Hakan Yılmaz’ın dijital sanat eseri uğurluyor. Türkiye’de 500 yıllık lüksün çağdaş vizyonunu seyrettikten sonra bu eserle geleceği hayal etme şansına sahip oluyorsunuz. Eser, lüksün gelecekte ne olacağına dair zihinlerde bir pencere açıyor.
Bir aksesuvarı maharetli elleriyle var eden, işinin ehli zanaatkârlar, geleneksel el işçilikleri ve asırlık tekniklerle moda evlerinin karakteristik çizgisi bir araya gelerek Türk mirasını yansıtan eşsiz tasarımlar yarattılar. 50’den fazla marka ve tasarımcının sadece Beymen’e özel gerçekleştirdikleri bu proje, eskiden tarihî bir silah fabrikası olan Tophane-i Amire’de hayat buldu.