Gov, varoluşumuzun kırılganlığın ile yakın çevremiz ve tüm içindeki yerimizi sürekli yeniden tanımlama gereği üzerine düşünerek zaman ve mekân gibi soyut kavramları somut deneyimlere dönüştürüyor. Sizde var olan bir kodu, bir tiki, bir içgüdüsel davranışı kuşaktan kuşağa aktarılışını ve bunu yaparken coğrafya, kimlik ve çevre etkenlerini yerleştirmeleri ve resimleriyle anlatıyor.
Girişte bizi karşılayan ilk eser 17. yüzyıla ait, üzerinde “You & I Are Earth” (Sen ve Ben Dünyayız) yazılı bir seramik tabağın Londra’daki bir kanalizasyonda bulunmasından ilham alıyor. Bu neon yerleştirme, iki kişinin birbirini işaret ederek bir bütün oluşturmasını, kendini inşa etmesini ve iki farklı bakış açısının bir sentez oluşturmasını anlatıyor. İzleyiciye geçiciliğimizi hatırlatırken, topraktan gelip yine toprağa döneceğimizi vurguluyor. Gov bu neon yerleştirmede insanların doğadan ayrı olmadığını, aksine onun ayrılmaz bir parçası olduğunu gözler önüne seriyor.
“Family Gathering” (Aile Toplantısı) adlı eserinde sanatçı, eski bir aile fotoğrafını yeniden kurguluyor. Pastoral bir kırsalı tasvir eden arka planın önüne yerleştirdiği mankenleri beyaz çarşaflarla örterek aile, gelenek, bellek ve birbirimize aktardığımız anlar, anılar, kimlikleri canlandırıyor. Anılarımız ve geleneksel aile yapısı içinde birbirimizi tanımlarken zamanda nasıl bir yolculuğa çıktığımızı, bazı anların hep orada olacağına inandığımız kişileri hatırlatan bir anın hayat bulmasına benzer bir eserle kaşımıza çıkıyor sanatçı. Beyaz çarşaflarla yüzleri, bedenleri örtülen figürler, o boş bırakılmış beyaz yüzeyde herkesin kedine ait bir anıyı ve yapıyı yansıtabileceği ortak bir kavrama işaret ediyor “Family Gathering”.

Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz. Zilberman İstanbul’un izniyle.
19. yüzyılda LEGO oyuncaklara benzer, bloklarla yapılan bir oyunda ancak elindeki parçalarla belli bir oyun düzeninde ve kuralında sınırlı bir alanda oyun oynayan çocuklara ithafen büyük yapılar inşa etmekten vazgeçen ya da defalarca inşa edip sonunda bir kenara bırakanlar tarafından satışa sunulan bu yapı blokları, hem inşa öncesi hem de yıkım sonrası potansiyeller dünyasında askıya alınmış, donmuş bir ânı yakalar. Bozulmuş yaratımları, düzenlenmiş kalıntıları ve yeni hayaller için kullanıma hazır öğeleri temsil eder. Rokoko şatoları, görkemli köprüler ve “oryantal” pavyonlar inşa ediyordu. Albert Einstein ve Walter Benjamin tarafından hem çocukların hem de yetişkinlerin yaratıcılığını teşvik etmesi açısından övgüyle anılan bu minyatür bloklar, hayal gücünü somut bir forma dönüştürmenin bir aracı olarak kullanılıyordu. “Grand Romanesque Castle”ve “Baroque Hospital”, boyanmış ahşaplardan oluşan büyük ölçekli kompozisyonlar olarak, bu inşaat bloklarının dizilimlerini taklit eder.
“43 Tools for the Revolution”(Devrim İçin 43 Alet) adlı eseri aletlerin ve oyuncakların kumdan yapılmış replikalarının özenle bir kum havuzuna yerleştirildiği bu narin parçalardan oluşuyor. Eser, müzedeki arkeolojik eser sergisi ile bir çocuğun kurduğu oyun dünyası arasında monoton renkleriyle devrimci değişim yaratma gücüne sahip olmayan bir yaşam taklidini andırır.
Sanatçının Landscapes (Manzaralar) eseri ise parmak izlerini oluşturan karmaşık çizgilerin izini süren bir suluboya serisidir. Bu çalışmalar, bedenin dokusuna yakın bir perspektiften bakarak, izohipsleri, topografik haritaları ve patika konturlarını andıran detayları inceliyor. Gov, bu desenleri büyüterekgeniş manzaralara dönüştürüyor. Beden ve ötesindeki dünya arasındaki ilişkiye odaklanarak bireysel ve evrensel arasındaki sınırı bulanıklaştırıyor. Nasıl ki bir parmak izi tek ve biricik ise doğada eşi benzeri olmayan bir vadiler, nehirler ve ovaların olduğunu bunların sadece bir kere keşfedilebileceğini vurguluyor.

Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz. Zilberman İstanbul’un izniyle.
“Reindeer Cyclone” (Geyik Döngüsü), tehlike ânında ren geyiklerinin beraber hareket edişlerini konu alan bir resim. Doğada sürü kavramının birleşerek gücü ve güveni sağlamanın, vahşi doğada zayıfı korumayı içgüdüsel bir davranışla gerçekleştirdiklerinin örneklerinden biri.
When Small Men Start to Cast Big Shadows It Means The Sun is About to Set, (Küçük Adamların Büyük Gölgeleri Olduğunda Güneş Batıyor Demektir) sözünün farklı varyasyonları, farklı dönem ve kültürlerde çeşitli figürlere atfediliyor. 19. yüzyıl İngiliz yazar Walter Savage Landor’dan, 20. yüzyıl Çinli dilbilimci Lin Yutang’a uzanarak, Napoléon sonrası Fransa ve İtalya’nın birleşmesinden sonra bazı toplumlarda bu ve benzer anlamlar taşıyan söylemler halk arasında yaygınlaşmıştır. Tarih boyunca tekrarlanan bu ifade hem bir uyarı hem de huzursuz edici toplumsal anların bir yansıması olarak işlev görür.Yerleştirme ise, farklı boyutlardaki figürlerin minimal temsilleriyle dolu, soyut ve monokrom bir mekânda şekilleniyor. Merkezde, parlayan bir küre, yavaş ve doğrusal bir ritimle yükselip alçalır. Küre alçaldıkça etrafındaki gölgeler uzanarak mekânı kaplar. Güneş saatini andıran çalışma, tek bir kaynaktan gelen ışığın zamanla nasıl devindiğini, gölgelerin nasıl uzayıp kısaldığını gözlemlememizi sağlayan ilgi uyandırıcı bir yapıt.
Itamar Gov’un pratiği, mekâna özgü yerleştirme, heykel, resim, fotoğraf serileri ve video gibi çeşitli alanları kapsıyor. Eserleri, tarih, ideoloji ve estetik arasındaki etkileşimi derinlemesine inceleyerek, kişisel, kolektif ve kurumsal hafızaların nasıl inşa edildiğini ve korunduğunu araştırıyor. Gov, gözden kaçan mikro-tarihleri ortaya çıkararak, daha geniş sosyopolitik anlatıları aydınlatıyor ve bireysel ve toplumsal kimlikleri şekillendiren gelenekler, konvansiyonlar, ritüeller ve jestler üzerine eleştirel yansımalar sunuyor. Projeleri, ortak ve parçalanmış tarihlerimizi tanımlayan kültürel dokuya yönelik sorgulamalar olarak işlev görüyor.
• Itamar Gov, Şeylerin Ailesinde, 15 Mayıs’a kadar Zilberman’da görülebilir.