Kuruluşundan bu yana, estetik, işlevsellik ve sürdürülebilirlik ilkelerini bir arada benimseyerek yaşam alanları tasarlayan MESA, yapı sektöründe 56 yıllık köklü bir geçmişe sahip. Yenilikçi projeleriyle dikkat çeken marka, bu başarısını tarım, yenilenebilir enerji, teknoloji ve turizm gibi farklı alanlara taşıyarak daha kapsamlı bir sürdürülebilirlik etkisi yaratmayı amaçlıyor. Bugün yalnızca konut projeleriyle değil, çevreye duyarlı yaklaşımı, kültürel mirasa sahip çıkma çabası ve kültür-sanat projelerine verdiği destekle de öne çıkan MESA, fiziksel mekânların ötesine geçerek toplumsal bellekte kalıcı izler bırakmayı hedefliyor. Mesa Holding’in CEO’su Mert Boysanoğlu’yla kalıcı değer yaratmak, geleceği şekillendirmek ve kültür-sanata verdikleri katkılar üzerine konuştuk.
BAHAR AHU SAĞIN: Mesa Holding 1969’dan bu yana kalite ve yenilikçilik anlayışıyla sektörde birçok ilke imza attı. 56 yıllık bu yolculukta faaliyetlerini genişletirken ve mimarlık ve şehir planlama deneyiminizle projelerinizi şekillendirirken hangi ilkelere bağlı kalıyorsunuz? Bu ilkeler MESA’nın uzun vadeli hedeflerine nasıl yön veriyor?
MERT BOYSANOĞLU: Mesa Holding olarak, kurulduğumuz günden bu yana yapıyı çevresiyle bir bütün olarak ele alan ve sosyal donatılarla düzenlenen kaliteli ve sürdürülebilir yaşam alanları tasarlamayı temel amaç edindik. Bu, topluma daha iyi standartlar sunma hedefimizi her zaman ön planda tuttuğumuzun bir göstergesi oldu. İlk günkü vizyonumuzu koruyarak bugün de ihtiyaç odaklı, kullanıcının deneyimine öncelik veren projeler üretirken, projenin hitap ettiği kesimi çok iyi analiz ederek planlama ve projelendirme yapıyoruz. Bu bilinçle, kullanıcıların mutluluğunu ve yaşam kalitesini önceliklendiren çözümler sunuyoruz.
Bu anlamda en önem verdiğimiz konulardan biri, sektöre kazandırdığımız bir ilk olan, müşteri hizmetleri birimiyle teslim sonrası hizmet anlayışımızdır. Yine bu amaçla, 1980’lerde konut işletme alanında KOSAŞ şirketini kurduk. O yıllarda böylesine yenilikçi adımlar atabilmiş olmanın çok değerli olduğunu düşünüyorum. O dönemde belediyenin hizmet götürmediği alanlara ulaşarak, konutların teslim sonrası hizmet ve bakımında kullanıcılara yüksek standartlarda bir deneyim sunmak amacıyla kurulmuş ve bugüne dek büyüyerek varlığını sürdüren, alanında öncü bir kuruluş haline gelmiştir.
Konut, bilindiği gibi, insanların yaşamlarında, en önemli gördükleri, uzun vadeli bir yatırım. Böylesine uzun vadeli bir yatırımın sürdürülebilir olması büyük önem taşıyor. Bu nedenle, biz de temel ilkelerimizden biri olan sürdürülebilirliği projelerimizin her aşamasına entegre ediyoruz. Hem dayanıklı, enerji verimliliği yüksek ve çevre dostu yapılar inşa ederek hem de projeyi deneyimleyen kullanıcıların memnuniyetini sürekli kılarak bu hedefe ulaşmayı amaçlıyoruz. Bu yaklaşım, markamızın sürdürülebilirliğine de doğrudan katkıda bulunuyor.
Marka mirasımız, en değerli varlıklarımızdan biridir. MESA olarak konut teslimlerinde konut sahiplerimize “konut kullanım kılavuzu” veriyoruz; bir nevi ev nasıl kullanılır rehberi. Bu uygulamayı daha da geliştirerek, ev sahiplerimizin çocuklarına yönelik bir kullanım kılavuzu da hazırlamaya karar verdik ve hayata geçirdik. Daha sürdürülebilir bir gelecek için çocuklarımızın bu konuda eğitilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hatta, sürdürülebilirlik bir ders gibi düşünülerek okul müfredatlarına dahil edilmeli. Ancak bu, yalnızca bizim tek başımıza gerçekleştirebileceğimiz bir hedef değil; toplumsal bir çabayla, birlik içinde çalışarak anlatılmalı ve hedeflenmeli. Bu dünya hepimizin, ona sahip çıkmamız gerekli ve geç kalıyoruz. Verdiğimiz her tasarım veya yapı kararı, yalnızca kullanıcıları değil, aynı zamanda doğrudan dünyamızı etkiliyor. Kısacası bu kararlar sadece yapısal anlamda değil sosyal anlamda da etki yaratıyor. Dolayısıyla üretici olarak bizler tüketicilerimizin bireysel tercihlerinde toplumsal yararlarını da maksimize etmeye çalışıyoruz.
Topluma değer katan projeler geliştirmek, MESA’nın temel ilkelerindendir.Bu anlamda, yalnızca konut projelerine değil, aynı zamanda eğitim, sağlık ve kültür gibi toplumsal ihtiyaçlara yönelik projelere de imza atıyoruz. Her projemizde, malzeme kalitesinden işçilik standartlarına kadar her detayı en yüksek seviyede tutmaya özen gösteriyoruz. Bu odaklanma, uzun vadede Mesa Holding’i sektörün güvenilir markalarından biri haline getirirken, yatırımcılarımız ve kullanıcılarımız için de değer yaratıyor. Kaliteyi merkeze alan bu yaklaşım, bize her anlamda sürdürülebilir ilişkiler kurma imkânı tanıyor.
Bugün bu anlayışla, ilkelerimizden ödün vermeyerek pek çok farklı sektörde yenilikçi adımlarımızla faaliyetlerimize devam ediyoruz. Hem çevresel hem de sosyal etkileri dikkate alarak, şehir planlama ve mimarlık deneyimimizi geleceğe taşımaya devam ediyoruz.
Mesa Holding’in “Yaşam Tasarlama” anlayışı, projelerinizi farklı kılan temel unsur olarak öne çıkıyor. Bu felsefe, sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk misyonunuzla nasıl örtüşüyor ve gelecekteki stratejinizde nasıl bir rol oynuyor?
Yaşam tasarlama anlayışımız, yalnızca yüksek teknolojileri tasarım aşamalarına entegre ederek yapılar inşa etmek değil, insanların hayatlarına anlam katan, yaşam kalitelerini artıran mekânlar sunmak üzerine kurulu. Bir mekânın aldığı ışık, bulunduğu çevre ve sunduğu imkânlar, içinde yaşayan insanları mutlu etmelidir. Bu anlayışla yaşam tasarlamayı merkeze alarak projelerimizde sürdürülebilirliği temel ilke olarak benimsiyoruz. Enerji tasarrufu, doğal kaynakların etkin kullanımı ve çevresel etkilerin en aza indirgenmesi, projelerimizin tasarım ve uygulama aşamalarında öncelikli kriterlerimiz arasında yer alıyor.
Sanata olan katkımız, yalnızca projelerle sınırlı değil; aynı zamanda kültür ve mirası koruma ve geliştirme hedefiyle şekilleniyor.
Gerçekleştiği bölgedeki standartları yükselten, bölgeye sosyal sorumluluk bilinciyle artı değer götüren projeler üreterek, çevresel sürdürülebilirliğin yanı sıra sosyal sürdürülebilirliği de önceliklendiriyoruz. Yaşayan mahalleler yaratmak, sosyal alanlara yer vermek, eğitim, sağlık ve kültürel merkezler gibi toplumsal yapılarla projelerimizi desteklemek, topluma olan katkıya verdiğimiz önemin bir göstergesi. Böylece hayata geçirdiğimiz projeler, topluluklar arasında sosyal bağlar ve paylaşımlar sağlayan, yaşam alanları haline geliyor. Ayrıca, sanatçılar ve zanaatkârlarla gerçekleştirdiğimiz iş birlikleriyle projelerimizin bulundukları bölge ve bağlamla uyum içinde olmasına özen gösteriyoruz.
Yaşam tasarlamak derken konuya şöyle de yaklaşmak lazım; her hedef kitlenin farklı bir yaşam tarzı ve standardı var. Biz, hitap ettiğimiz her kesimin ihtiyaçlarına göre projelerimizi planlayıp hayata geçiriyoruz. Örneğin, TEMA İSTANBUL projesinde MESA markası var, Kent Etiler projesinde MESA markası var, Panorama projesinde de var. Bunların hepsi bulunduğu bölge ve kitlesi bakımından farklı imkân ve sosyal olanaklar sunan projeler. Bu anlamda farklılaşan projelerin, farklı kitlelerin farklı ihtiyaçlarına yanıt verebilmesini sağlamak, bulundukları bölgeye kazandırdıklarını ve yeri geldiğinde zorlayıcı olabilecek boyutlarını iyi analiz etmek gerekiyor. Kalite ve uygulama standartlarından ödün vermeden, insan odaklı, sürdürülebilir mekânlar yaratmak sektördeki en güçlü farkımız. Örneğin, belirlediğimiz ve uyguladığımız bir salon veya mutfak metrekaresi varsa, bunu yaşam alanı olarak tasarlıyorsak, segmentin niteliğinden bağımsız olarak standartları koruruz. Bu yaklaşımın, bizi sektörde farklı bir konuma taşıyan en önemli unsurlardan biri olduğuna inanıyorum.
Mesa Holding olarak, yeni pazarlarda büyürken ve inovasyon odaklı projelere yönelirken, “Yaşam Tasarlama” yaklaşımını her adımımıza entegre etmeyi planlıyoruz. Çevresel etkilerin farkında olan, sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen, sosyal bağları güçlendiren ve insan odaklı tasarımlarımızla hem yurtiçinde hem de yurt dışında marka kimliğimizi güçlendiren projelere imza atmayı hedefliyoruz.
Sadece konut projelerinde değil, tarım, turizm, enerji ve teknoloji gibi farklı sektörlerde de faaliyet gösteriyorsunuz. Bu genişlemenin, MESA’nın doğaya duyarlı sürdürülebilirlik vizyonuna nasıl katkı sağladığını düşünüyorsunuz?
Çeşitli sektörlerde faaliyet göstererek sürdürülebilirlik vizyonumuzu genişletiyoruz. Bilindiği gibi bizim ana iş kolumuz inşaat. İnşaat sektörünün çevresel etkilerini dengelemek amacıyla danışman kuruluşlarla sürdürülebilirlik analizleri gerçekleştiriyoruz. Çevresel sürdürülebilirliği sağlamak adına, doğaya olan sorumluluğumuzun bilinciyle, tarım ve yenilenebilir enerji gibi sektörlere de yönelmeye başladık. Özellikle tarımda, Türkiye’nin sahip olduğu doğal zenginliklerin, toprağın etkin kullanımı için aromatik ve tıbbi bitkilerle ilgili yenilikçi projeler geliştirdik.
Jeotermal tarım yatırımlarımız, enerji ve tarımı birleştirerek hem ekonomik hem de çevresel sürdürülebilirliği destekleyen bir model oluşturdu. Bunun yanı sıra, turizm sektöründe yaptığımız yatırımlar, bölgesel kalkınmaya katkı sağlarken çevre dostu uygulamalarla birleşiyor. Bu genişleme, ekonomik dayanıklılığımızı artırmanın ötesinde, doğaya olan borcumuzu ödemek için önemli bir adımdır.
Sektör çeşitliliği, marka olarak sürdürülebilirliğin en önemli bileşenlerinden biri. İnşaatın yanında enerji, tarım ve teknoloji gibi alanlarda büyüyerek daha geniş bir etki yaratıyoruz. Konut projelerimizin ötesinde çeşitli sektörlerdeki faaliyetlerimiz, sürdürülebilirlik vizyonumuzu bütünsel bir yaklaşımla gerçekleştirme hedefimizi güçlendiriyor. Her sektörde doğaya duyarlı uygulamaları entegre etmek, yalnızca faaliyet gösterdiğimiz alanlarda değil, genel olarak sektörde de çevre bilincinin artmasına katkı sağlıyor. MESA olarak, sürdürülebilirliğe çok sektörlü bir yaklaşım getiriyor ve çevresel duyarlılığı her alanda desteklemeye devam ediyoruz.
Hayata geçirdiğimiz projelerde sanatçılara destek olmak ve eserlerinin görünürlüğünü artırarak tüm kamuoyunda farkındalık yaratmaya katkı sunmak genel anlamda sanata yönelik projelerimizin en önemli amaçlarından.
19. yüzyıl Osmanlı mimarisi örneklerinden olan Cemil Molla Köşkü, MESA tarafından restore edilen önemli kültürel yapılardan biri. Köşkün, Abdülhamid döneminde gayriresmi bir kültür ve sanat merkezi olarak öne çıktığı biliniyor. Köşkün tarihsel kimliği ile bugünkü kültür-sanat dünyası arasında bir ilişki kurma planınız var mı?
Cemil Molla Köşkü, tarihî bir mirası bugüne taşıma ve geleceğe aktarma misyonumuzu simgeliyor. Osmanlı mimarisinin özgün bir örneği olan, 1886 yılında İtalyan asıllı mimar Sinyor Alberti tarafından yapılmış, dönemi için çığır açıcı denebilecek ilkleri barındıran bu yapı, 1986 yılında tarafımızdan satın alınarak kapsamlı bir restorasyon sürecinden geçirildi. Ancak bizim için bu süreç sadece fiziksel bir yenileme değil, aynı zamanda köşkün kültürel ve sanatsal kimliğini yeniden canlandırma çabasıydı.
Restorasyon sürecinde, 19. yüzyıl Osmanlı mimarisine ve dönemin estetik anlayışına uygun detaylara özen gösterdik. Köşkün dekoratif unsurlarını, iç mekân düzenlemelerini ve mimari özelliklerini aslına sadık kalarak koruduk. Bu süreçte, dönemin sanat anlayışını yansıtan detayları ve atmosferi günümüz kültür sanat dünyasına uygun bir şekilde sunmayı amaçladık. Bu özgünlük, köşkün günümüz ziyaretçilerine 19. yüzyılın sanatsal atmosferini deneyimleme fırsatı sunuyor.

19. yüzyıl Osmanlı mimarisi örneklerinden olan Cemil Molla Köşkü, MESA tarafından restore edilen edilen kültürel yapılardan biri.
CEMİL MOLLA KÖŞKÜ: © MESA
Mimari anlamda pek çok ilki ve yeniliği bünyesinde barındıran Cemil Molla Köşkü, 2023 yılında, önemli tarihçi ve yazarlarımızın, tiyatro, sinema camiasından seçkin konukların katılımıyla düzenlenen Atlas Tarih Buluşmaları etkinliğine ev sahipliği yapmaya başladı. Geçtiğimiz yıl da bu anlamlı ve keyifli etkinliği gerçekleştirmeye devam ettik. Bugüne kadar “100. Yılında Cumhuriyet”, “Çok Kültürlü Kentler”, “Türk Tiyatro Tarihi” temalarıyla; İlber Ortaylı, Murathan Mungan, Haldun Dormen gibi alanında duayen isimlerin onur konukluğuyla köşkün tarihsel kimliğini etkili bir şekilde ortaya koyduğuna inandığımız ve bu bağlamda sonrasında çok olumlu geri dönüşlerini aldığımız etkinlikler düzenledik. Bu çalışmalarımızın, böylesine eşsiz bir tarihî yapının bugünün kültür-sanat dünyasıyla son derece etkili bir biçimde ilişki kurmasına hizmet etmesi bakımından çok önemli ve değerli olduğunu düşünüyoruz.
Bugün, Cemil Molla Köşkü’nü MESA Sanat Vakfı çatısı altında, zaman zaman halkın katılımına da imkân tanıyacak bir kültür ve sanat merkezi haline getirme planlarımız devam ediyor. Bununla beraber köşkün asimetrik mimari özellikleri gibi özel detayları, bugünün tasarım anlayışına ilham verebilecek unsurlar barındırıyor. Bu proje, tarih ve sanat arasındaki bağlantıyı güçlendirme çabamızın sadece bir parçasıdır. Cemil Molla Köşkü’nün yeniden restore edilmesi ve sanat etkinliklerine ev sahipliği yapması, geçmişin izlerini geleceğe taşıma vizyonumuzu tamamlıyor.
Mardin Bienali gibi sanat projelerine verdiğiniz destekle, MESA’nın sanata olan katkısının sürdürülebilir bir kültürel miras yaratmada nasıl bir rol oynadığını düşünüyorsunuz? Bu tür projelerle nasıl bir etki yaratmayı hedefliyorsunuz?
Mimariyi her zaman estetiği, işlev ve teknolojiyle buluşturan bir sanat kavramı olarak tanımladık ve MESA olarak 56 yıldır hayata geçirdiğimiz tüm projelerimizde bu düşünceyi yansıttık. Resim, müzik, heykel gibi sanatın her alanına olabildiğince destek olmak, sosyal sorumluluk yaklaşımımızda en öncelikli misyonlarımızdan biri oldu.
Sanat alanında ülkemizde düzenlenen en kapsamlı ve etkili organizasyonlardan olduğunu düşündüğümüz Mardin Bienali’ne MESA olarak sergi mekânlarını dönüştürüp iyileştirerek destek olduk. İlk olarak 2022 yılında destekçisi olduğumuz bienale, bu yıl düzenlenen 6. Edisyon’unda da büyük bir keyifle destek olmayı sürdürdük. Mardin Bienali gibi sanatı, tarihi, kültürü bir araya getiren organizasyonlara desteğimiz, Türkiye’nin kültürel mirasını uluslararası alanda tanıtma misyonumuzu güçlendiriyor.
Sanata verdiğimiz destek, toplumda uzun vadeli bir etki yaratmayı hedefleyen bir anlayışın ürünüdür. Bu anlamda yakın geçmişte hayata geçirdiğimiz bir başka sanat projemiz olan Heykelde Yeni Keşifler projesi de MESA’nın vizyonunun bir parçası olarak, genç sanatçılara fırsatlar sunarak onların yeteneklerini daha geniş kitlelere tanıtmalarını sağlamayı amaçladığımız bir projeydi.

Güneş Terkol'un Art Explora'da ürettiği seçki (2023) MESA'nın da destek verdiği 6. Mardin Bienali'nde.
MESA
Sanata yatırımın geleceğe yatırım olduğuna inanıyoruz. Öyle ki, bizim için kültür ve sanat, toplumun gelişiminde önemli rolü olan eğitimin ayrılmaz bir parçası. Bu perspektifle hayata geçirdiğimiz projelerde sanatçılara destek olmak ve eserlerinin görünürlüğünü artırarak tüm kamuoyunda farkındalık yaratmaya katkı sunmak genel anlamda sanata yönelik projelerimizin en önemli amaçlarından.
Bahsettiğim Atlas Tarih Buluşmaları projemiz de benzer şekilde, farklı sanat dallarından çok değerli isimlerin bir araya geldiği, özel bir mekânın atmosferinde sanata dair keyifli ve öğretici sohbetlerin gerçekleştirildiği bir proje olmasıyla yine bu alanda etkisini önemsediğimiz faaliyetlerimizden.
Sanata olan katkımız, yalnızca projelerle sınırlı değil; aynı zamanda kültür ve mirası koruma ve geliştirme hedefiyle şekilleniyor. Bu bağlamda, geleceğin sanatçılarına ilham olmayı ve Türkiye’nin sanat alanındaki gücünü uluslararası platformlarda sergilemeyi sürdüreceğiz.
Resim, müzik, heykel gibi sanatın her alanına olabildiğince destek olmak, sosyal sorumluluk yaklaşımımızda en öncelikli misyonlarımızdan biri oldu.
MESA Sanat Vakfı’nın çatısı altında gerçekleştirmeyi planladığımız projelerimizle sanatı toplumun her kesimine ulaştırmayı hedefliyoruz. Genç yeteneklerin desteklenmesi, ülkemizin sanat alanındaki zenginliğini artırma yolunda attığımız önemli bir adım. MESA’nın gelecek 50 yıl vizyonu için çok daha başka, çok heyecan verici projelerimiz ve hazırlıklarımız olduğunu ayrıca belirtmek isterim.
Sound of MESA podcast serisi, sanattan tasarıma, teknolojiden sürdürülebilirliğe kadar ilham verici hikâyeleri dinleyicilerle buluşturuyor. Bu serinin dinleyenler üzerinde nasıl bir etki yaratmasını hayal ettiniz?
Sound of MESA kanalıyla hayata geçirdiğimiz ve Düşünülmüş Hayatlar adını verdiğimiz podcast serimiz MESA’nın “Düşünülmüş Hayatlar Tasarlamak” yaklaşımına paralel bir proje olarak ortaya çıktı. Biz MESA olarak aslında ev değil yaşam inşa ediyoruz. Her detayının üzerinde, tüm paydaşlarımızla birlikte özenle, titizlikle çalıştığımız “düşünülmüş bir yaşam” oluşturuyor, bu yaklaşımımızla şimdiye kadar 135 bin düşünülmüş hayat yarattığımıza inanıyoruz. Bu podcast serisinde de yine düşünülmüş hayatlar yaratan, hayatın içinden kişilerle konuşuyor ve onların deneyimlerinin, bakış açılarının dinleyicilere ilham olmasını, farklı perspektifler kazandırmasını istiyoruz.
Bu seride, sanattan teknolojiye, tasarımdan sürdürülebilirliğe kadar geniş bir yelpazede ilham verici içerikler sunuyoruz. Amacımız, genç profesyoneller ve sanatseverler için bir rehber niteliği taşıyan; alanının uzmanı olarak kabul edilen kişilerin hikayelerini ulaşılabilir kılan, farklı alanlarda faydalı bilgiler ve değerli deneyimler sunan bir platform oluşturmak. Ayrıca, bu platformun, dinleyicilerin profesyonel veya günlük yaşamlarında yaratım ve üretim süreçlerini harekete geçirici ve geliştirici bir etki yaratmasını hedefliyoruz.
Bu projemiz, değerli bilgiye hızlı ve kolay erişim sağlayarak dinleyicilerin kendi yollarını çizmelerine yardımcı oluyor. Gerçekleştirdiğimiz röportajlar, dinleyicilerimizin yeni perspektifler kazanmalarına olanak tanıyor. Bu serinin, genç nesiller üzerinde kalıcı bir ilham kaynağı olmasını hedefliyoruz, bu anlamda çok güzel geri dönüşler de alıyoruz. MESA olarak bunu başarmayı sürdürebilirsek ne mutlu bize.
Çok sayıda uluslararası projeyi yönettiniz ve MESA’yı farklı sektörlerde büyüttünüz. Gelecekte hayata geçirmeyi planladığınız projeler veya açılmayı düşündüğünüz yeni alanlar nelerdir?
Bugüne kadar çeşitli coğrafyalarda, çok sayıda uluslararası projeyi başarıyla hayata geçirerek sektörde öncü bir konum kazandık. Yurtdışında önümüzdeki dönemde de önemli projeler hayata geçirmeye devam edeceğiz.
Şu anda Türkiye’nin en büyük kentsel dönüşüm projelerinden birini yürütüyoruz. Deprem riski göz önüne alındığında, dayanıklı ve çevre dostu yapılar inşa etmek önceliklerimiz arasında yer alıyor. Biz bu anlamda yeni projelerimizde, özellikle İstanbul’daki kentsel dönüşüme farklı açılardan yaklaşıyoruz. Bu projelerde yalnızca fiziki olarak yapıları değil, sosyal etkileri de dikkate alarak toplumun ihtiyaçlarına uygun çözümler üretiyoruz.
İlerleyen dönemde kentsel dönüşüm anlamında planlamalarımızı sürdürmeyi hedefliyoruz.Bununla beraber yeni alanlarla ilgili bazı yatırımlarımız var; bunlardan biri lastik yatırımı, şu anda üzerine çalışıyoruz. Özellikle tarım ve iş makineleri üzerine üretim tesisi planladık. Bu yıl içerisinde faaliyetlerine başlamasını planlıyoruz. Bununla beraber 2025 yılında sanayi sürdürülebilir enerji anlamında yeni yatırımlar gerçekleştirmeyi planlıyoruz.
MESA olarak 56 yıllık sektör deneyimiyle inşaat ana iş kolumuz olmaya devam edecek olsa da tarım ve lastik üretimi başta olmak üzere farklı alanlarda uzun vadede güçlü ve istikrarlı yatırımlarımızla gerek kapasite gerekse ürün geliştirme ve zenginleştirme hedeflerimizle çalışmalarımızı tüm hızıyla sürdüreceğiz.