KAWS adını duyan çoğu insanın aklına ilk olarak göz yerine X kullandığı karikatürize karakterler gelir; imzası haline gelen bu karakterlere moda reklamları, tişörtler, devasa şişme heykeller ve popüler koleksiyonluk oyuncak serilerinde rastlanabilir. Sprey boyamaya ergenlik döneminde New York sokaklarında başlayan ve New York Görsel Sanatlar Okulu illüstrasyon bölümünden mezun olduktan sonra bir süre animasyon stüdyosunda çalışan Brian Donnelly, KAWS adını ilk olarak 1990’larda yaptığı graffitilere imzasını atmak üzere kullandı. Geçtiğimiz 10 yıl içinde KAWS tüm dünyada tanınır hale gelirken, pop kültür ve sanat, ticarileşme ve kavramsalcılık arasındaki çizgileri bulanıklaştıran çalışmaları da Andy Warhol’un çalışmalarıyla karşılaştırılmaya başladı.

“Purrfect” pozlar: Louis Wain’den “Untitled” (İsimsiz, 1932), Donnelly’nin koleksiyonundaki birçok kedi portresinden biri. New York’taki The Drawing Center sergisinde tamamen kedi çalışmalarından oluşan bir galeri duvarı da bulunuyor.
BRIAN DONNELLY: ©JASON SCHMIDT
Hatta Pittsburgh’daki Andy Warhol Müzesi’nde KAWS ve Warhol’un çalışmalarında bulunan şiddet ve ölüm gibi karanlık temaların incelendiği ortak bir sergi düzenlendi. Sanatçının karakter ailesini konu alan kapalı gişe sergiyse önümüzdeki yıl, organizasyonu üstlenen Ontario Sanat Galerisi’den Bentonville’deki Crystal Bridges Museum of American Art’a taşınacak. Dahası, New York’taki galericisi Skarstedt de kasım ayında Chelsea’de yeni bir galeri açarak KAWS’ın resimlerinden oluşan bir sergi düzenledi.
Fakat Donnelly yalnızca çok yoğun bir sanatçı değil, aynı zamanda koleksiyoncu. Geniş koleksiyonundan hazırlanan seçkiyse New York’taki Drawing Center’da sergilendi. Sergideki 350 eser koleksiyonundaki 500’den fazla sanatçıya ait yaklaşık 4.000 eserin yalnızca küçük bir kısmını oluştururken, Donnelly bunun “kesinlikle mütevazı bir hesaplama” olduğunu söylüyor. Ed Ruscha, Lee Lozano, Willem de Kooning, Raymond Pettibon ve Gladys Nilsson gibi modern ve çağdaş sanatçıların işlerini içeren sergide ayrıca Lee Quiñones, Futura 2000 ve Rammellzee gibi sokak sanatçıları ve Martín Ramírez, Henry Darger, Helen Rae ve Susan Te Kahurangi King gibi alaylı sanatçıların eserleri de bulunuyor.
Koleksiyonculuk merakını ve ilgi duyduğu sanatçılar arasındaki bağlantıları nasıl kurduğunu sanatçıyla konuştuk.
THE ART NEWSPAPER:Drawing Center serginizde, alt kattaki galeride tamamen kedi portrelerinden oluşan bir duvar var. Hem sevimli hem de eğlenceli ama aynı zamanda farklı sanatçılar arasında kurduğunuz bağlantıların mükemmel bir örneği. Bunu söylerken, örneğin Victoria döneminden illüstratör Louis Wain ile çağdaş sanatçı Simone Johnson’ı bir araya getirmenizden bahsediyorum.
BRIAN DONNELLY/KAWS:Ben de, “Acaba biraz abarttım mı?” diye düşündüm aslında. Ama bir yandan da karşı koyamadım. Hatta keşke Louis Wain’i Chicago imgecilerine bağlayacak bir şeyler bulabilseydim ama elimde daha geç dönem işlerinden hiçbiri yoktu. Bu işlere ulaşmak gerçekten çok zor.
Sergide benzer birçok sürpriz var; örneğin Ed Ruscha’nın çalışması Henry Darger’la yan yana veya H.C. Westermann’ın yanında Willem de Kooning’i görüyoruz. Koleksiyonunuz gerçekten çok geniş; bunu nasıl yaptınız?
Ben önyargısız bir şekilde bir imgeye rastlamanın peşindeyim; sanatçıları seçerken de, “Graffiti sanatçısı mı, alaylı mı, kabul görmüş mü, ünlü mü veya artık nasıl derseniz, çağdaş mı?” diye düşünmem. Bu sergiyi yapmanın en eğlenceli yanlarından biri de buydu; kendi ismindeki harflere odaklanan Ed Ruscha’yı PHASE 2 ve Lee Quiñones’le veya neredeyse tüm kariyerleri boyunca harf veya isim odaklı işler yapan sanatçılarla yan yana getirmek istedim.
"Ben sergilemek için koleksiyon yapmıyorum. Normalde bu gözlemleri kişisel olarak yapıyorum."
Peki neden işlerini MoMA’da gördüğümüz kişiler sanatçı kabul edilirken, sokaklarda gördüğümüz kişiler sanatçı kabul edilmiyor?
Umarım bu algı değişir. Drawing Center’daki birçok işin bazı insanlara hiç aşina gelmeyeceğini biliyorum oysa bu sanatçılar bazıları için son 40-50 yıldır idol olmuş isimler. Örneğin Lee Quiñones’i düşünün; gençliğinde dev tren vagonlarını kötü ışık ve yakalanma baskısı altında baştan sona, bir uçtan diğer uca spreyle boyadı, Henry Chalfant ve Martha Cooper gibi fotoğrafçılar da ikonik graffitilerini çok iyi bir şekilde belgeledi. Bu da tüm dünyadan genç insanlar üzerinde büyük etki yarattı ve bu insanlar şimdi yetişkin oldu, kendi işlerini üretiyorlar. Onlar belki bu etkinin farkında olmayabilir ama aslında hâlâ orada, DNA’larına işlemiş durumda. 50 yıldır tüm dünyada bu tür işlerle karşılaştığımızı düşününce kaçınılmaz bir şey bu. Bence insanlar bu işlerin ne kadar etkili olduğunu artık kabullenmeli. Bunları diğer sanatçıların eserlerinin yanında görmek çok güzel; örneğin Ana Benaroya gibi genç bir sanatçının keçeli kalem ve mürekkeple yaptığı çizimleri düşünün. Aslında hep birlikte bir dil oluşturmuş durumdalar ama birbirlerinin farkında değiller.
Drawing Center’daki serginin kurulumunda çalıştınız mı?
İki ana duvarı evdeki stüdyomu yansıtacak şekilde tasarladık. Kalan yerleştirmeler de bana ait ve hepsi benim için gerçekten kişisel çalışmalar. Kafamda tuhaf bağlantılar kuruyorum; bunlar belki pek anlaşılmayabilir ama benim aklımda, iki kişiyi yan yana koymanın aslında geçerli bir nedeni var. Ayrıca sergi kurulumu yapmayı seviyorum. İçimdeki obsesif-kompulsif kişiliği tatmin ediyor.
Bir sanatçının eserlerini toplamaya başladığınızda biyografisini incelediğinizi ve çevresindeki diğer sanatçıları ve onları etkileyen insanları araştırdığınızı biliyorum. Sanatçılar arasındaki bağlantıları kurmaya buradan mı başlıyorsunuz?
Aslında çıkış noktam herhangi bir yer olabiliyor ama evet, bir işle ilgilenmeye başlayınca onunla ilgili her şeyi, sanatçıyı neyin etkilediğini öğrenmek istiyorum ve bu yol da beni her zaman başka sanatçılara götürüyor. Ve var olan tüm bu farklı alanları keşfetmeyi ve bu alanlarda yol almayı çok seviyorum.
Sergide birçok sanatçının eskiz defteri de yer alıyor. Bunlar koleksiyonunuzda büyük bir yer kaplıyor mu?
Aslında bu defterleri özellikle toplamıyorum, hepsi zaten koleksiyonumda olan sanatçılara ait. Ve bence sanatçının özünü inanılmaz bir şekilde anlatıyorlar. Mesela R. Crumb’ın eskiz defterinde belki yalnızca yan yana iki sayfayı görüyoruz ama aslında her sayfası olağanüstü ve gerçek bir hazine.
Bu tür işleri sergiye eklemek, Dondi gibi bir sanatçıda bile harf formuna tekrar tekrar odaklanmanın nasıl sonuçlandığını göstermek istedim. Onun işini, genellikle resimleriyle bilinen ama aşırı karmaşık kalem çizimleri de olan Eugene Von Bruenchenhein’la yan yana koydum. Harfleri bir kenara bırakıp kompozisyona odaklandığınızda ikisinin de aynı geometrik yapıları kullandığını görebiliyorsunuz. Ve bir noktada, farklı bir imge yaratım diyarına sürükleniyorsunuz. Bu gelişimi görmek gerçekten olağanüstü bir deneyim.
Peki bu objeleri pratikte nasıl saklıyorsunuz?
Esasen hiçbir işi kendi yaptığım işlerden farklı görmüyorum. Sonuçta tüm bu yapıyı kendi sanatsal deneyimim için kurdum. Dolayısıyla bir işi koleksiyonuma eklediğimde tıpkı kendi işlerim gibi onu da korumam gerektiğini düşünüyorum.
Adeta koca bir müze kurmuşsunuz. İleride bu koleksiyonu bir kuruma bağışlamayı veya müze açmayı düşünüyor musunuz?
Açıkçası, ben sergilemek için koleksiyon yapmıyorum. Bu eserler normalde evimdeki stüdyoda duruyor ve bahsettiğim gözlemleri tamamen kişisel olarak yapıyorum. Elbette ödünç verdiğim eserler de oluyor. Ama müze açma düşüncesi bana biraz ağır geliyor. Ben yalnızca kendi işimi yapmak istiyorum.

R. Crumb’dan “Verred’Eau” (Bir Bardak Su,Weirdo Kapağı, Sayı 28, 1993). KAWS sanatçının eskiz defterinin “gerçek bir hazine” olduğunu söylüyor.
“VERRE D’EAU”: ©R. CRUMB, FOTOĞRAF: FARZAD OWRANG
Bunun gibi başka sergiler düzenlemeyi düşünüyor musunuz?
Tekrar bir şeyler yapmak için acele edeceğimi zannetmiyorum; böyle bir sergi düzenlemek biraz büyük bir yük. Yaklaşık iki yıldır bu sergi üzerine çalışıyorum ve, “İyi ki bunu Drawing Center’da yaptım,” diyorum çünkü beni kısıtlayarak kâğıt üzerindeki işlere odaklanmamı sağladı; gerçi ben bu stüdyo planlarına tasarım ve heykel işlerini de ekledim. Ama en azından beni sınırlayan parametreler vardı çünkü diğer türlü ucu çok açık olurdu. Umarım insanlar buradan, sergiye birçok farklı açıdan bakabileceklerini bilerek çıkarlar.
Peki elinizdeki eser sayısı örneğin resim veya tasarım sergisi düzenlemek için yeterli mi?
Tabii, rahatlıkla. Ama kim bilir? Öyle bir fırsat karşıma çıkarsa... Doğrusu, ben kendi sergilerimi düzenlerken bile böyleyim. İşi yaparım, sergiyi açarım, sonra da hemen, “Şimdi ne yapsam?” diye düşünmeye başlarım. Eğer iyi bir resim veya heykel sergisi yapma fırsatı varsa bunu düşünürüm. İstek de varsa yapmanın bir yolunu bulurum.

Pittsburgh, Andy Warhol Müzesi’ndeki KAWS + Warhol sergisinden enstalasyon görüntüsü.
WARHOL MÜZESİ: © ANDY WARHOL MÜZESİ, FOTOĞRAF: BRYAN CONLEY
Sokak sanatçısı olarak bilinirken dünya çapında tanınan çağdaş bir sanatçıya dönüşmek nasıl bir his?
25 yıldan uzun süredir sokakta bir şey yapmıyorum ama yaptığım zamanlarda da kendimi sokak sanatçısı olarak görmüyordum. Galeride bir şey yaptığım zaman da kendimi çağdaş sanatçı olarak görmüyorum. İnsanların artık bu etiketlerden vazgeçmesini isterdim.
• KAWS: Family (Aile), 15 Mart 2025-28 Temmuz 2025 tarihleri arasında ABD, Bentonville, Crystal Bridges Museum of American Art’ta görülebilir.
Biyografi
Doğum tarihi ve yeri: 1974 Jersey City
Yaşamı ve çalışmaları: New York
Eğitim: 1996 Lisans, İllüstrasyon, Görsel Sanatlar Okulu, New York
Önemli Sergileri: 2024 Andy Warhol Müzesi, Pittsburgh 2023 Ontario Sanat Galerisi, Toronto 2022 Serpentine Gallery, Londra 2021 Mori Arts Center Gallery, Tokyo; Brooklyn Müzesi, New York 2019 Fire Station, Qatar Museums, Doha; National Gallery of Victoria, Melbourne; Museum of Contemporary Art Detroit; HOCA Foundation, Hong Kong 2016 Modern Art Museum of Fort Worth; Yorkshire Sculpture Park, West Bretton, Wakefield 2013 Pennsylvania Academy of the Fine Arts, Philadelphia
Temsilcisi: Skarstedt Gallery, New York ve Londra