Vincent van Gogh’un (1853-1890) en verimli döneminde ürettiği eserlerden oluşan olağanüstü bir koleksiyon National Gallery’de başarıyla bir araya getirildi. Oysa bir Van Gogh sergisi düzenleniyorsa her ödünç alma çabası bir başka imtihandır. Buna rağmen 47 resim ve 14 eskiz toplamayı başaran galeri, sanatçının son yıllardaki en büyük sergilerinden birine imza atıyor. Biletlerin tükeneceği ve serginin çok fazla ziyaretçi çekeceğiyse kesin gibi görünüyor.
Serginin alt başlığı Poets and Lovers (Şairler ve Âşıklar) kimilerine şaşırtıcı gelebilir fakat bu isim aslında küratörlerin, Van Gogh’un özel hayatı ve yaşam savaşının sansasyonel yönlerinden ziyade hayal gücü ve sanatına ilham veren düşünceleri merkeze koyduğu anlamına geliyor.
Bu temanın ilk işaretiyse kompakt açılış odasında sergilenen iki portre. Bu iki portreden ilki olan “âşık”, Van Gogh’un kadın düşkünü olarak gördüğü Zuhaf alayından teğmen Paul Milliet’e ait (Otterlo’daki Kröller-Müller Müzesi’nden ödünç alındı). Van Gogh, arkadaşı Milliet’i nükteyle şöyle yorumlamıştı: “Milliet şanslı, Arles’da istediği her kadına ulaşabiliyor ama gel gör ki resimlerini yapamıyor; zaten ressam olsaydı hiçbirine ulaşamazdı.”
İkinci portre olan “şair” ise Belçikalı sanatçı dostu Eugène Boch’a ait (Orsay Müzesi, Paris). Van Gogh’un düşünceli görünen bu modeli aslında şiir yazmıyordu ama sanatçı onu hassas bir ruh olarak görüyordu. Van Gogh bu portreyi şöyle açıklamıştı: “Yıldızların parladığı bir gecede gökyüzünün lacivert derinliğinde zarif ve tedirgin başını öne çıkararak bir tür şair gibi resmettim onu.”
Arles’daki Sarı Ev’in dışındaki parkta dolaşan iki âşığa da yer verdiği manzarayla duvarda birbirinden ayrılan bu ikiz portreler Van Gogh’un Provence’taki çalışmalarını içeren tematik sergiye zemin hazırlıyor. Montmajour tepesine ait eskizlerin bulunduğu daha küçük oda hariç tüm odalarda hem Arles’da (Şubat 1888-Mayıs 1889) hem de Saint-Rémy-de-Provence dışındaki akıl hastanesinde (Mayıs 1889-Mayıs 1890) geçirdiği döneme ait eserler sergileniyor.
Bu karma dönem çalışmaları ziyaretçilerin Van Gogh’un eserlerindeki hızlı gelişimi gözden kaçırmasına neden olsa da, sanatçının bir konuyu ele alırken kullandığı çeşitli yaklaşımları görmelerine imkân veriyor. Resimler ve eskizlerle dolu dört ana odanın her biri bir tema üzerine kurulu: Şiirsel “park” yorumları, bir sanatçının evi olarak Sarı Ev, “dekorasyon” (veya Van Gogh’un eserlerini sergileme şekli) ve “bir temanın varyasyonları”.
Yıldızlı manzaralar
Ödünç alınan eserler arasında Van Gogh’un en önemli resimlerinden bazıları da bulunuyor. Hem “Sarı Ev” (Van Gogh Müzesi, Amsterdam) hem de “Arles’da Yatak Odası” versiyonunun (Chicago Sanat Enstitüsü) ödünç alınması sanatçının evini derinden hissetmenizi sağlayan büyük bir başarı. Aynı odada büyüleyici “Ren Nehri’nde Yıldızlı Bir Gece” (Orsay Müzesi) ve Washington, DC’deki Ulusal Sanat Galerisi’nden alınan muhteşem “Kendi Portresi” de bulunuyor. Van Gogh’un son derece etkili tek bir odada bir araya getirilen bu bilinen eserlerine, Arles’da geçirdiği dönemden kalma diğer önemli eserler de eşlik ediyor.
Sergide özel koleksiyonlardan nadiren görülen önemli eserler de yer alıyor. Bunlardan biri, on yıllardır sergilenmeyen ve fotoğraflarda göründüğünden daha da etkileyici olan giriş salonundaki “Şairler Parkı”. Bir başka eserse eski kumarhane patronu Steve Wynn’den ödünç alınan “Trinquetaille Köprüsü”. Diğer örnek de şimdilerde Paris merkezli Fondation Louis Vuitton’a ait olduğu bilinen “Arles Parkı”.
Van Gogh’un üçleme fikrinin, Ayçiçekleri serisinden iki resmin ortasına “Madam Roulin Beşiği Sallıyor (Ninni)”yi yerleştirerek gerçeğe dönüştürülmesi “dekorasyon” odasındaki bir diğer başarı. National Gallery koleksiyonundaki sarı fon üzerine “Ayçiçekleri”, Van Gogh’un mavi fon üzerine yaptığı iki versiyondan biriyle birlikte sergileniyor. Philadelphia Museum of Art’tan alınan bu versiyon, 1963’te satın alındıktan sonra Philadelphia tarafından ilk kez ödünç veriliyor. Üçlemenin ortasındaysa ziyaretçilere dünyevi bir Meryem Ana gibi bakan “Ninni” versiyonu (Museum of Fine Arts, Boston) bulunuyor.
Bu yıl National Gallery’nin “Ayçiçekleri”ni satın almasının 100. yıldönümü olsa da, muhtemelen dikkatleri genel temadan uzaklaştıracağı için sergide buna çok fazla yer verilmiyor.
Üç resim belli bir mesafeyle asılmış görkemli çerçevelerde sergileniyor; aslında Van Gogh triptik sunak resimleri gibi birbirlerine neredeyse değecek şekilde yerleştirilerek basit, ince ahşap çerçevelerde sergilenmelerini planlamış, iki “Ayçiçekleri” için doğal çam, “Ninni” için kırmızı boyalı çerçeve düşünmüştü. Fakat bu düzenleme, başyapıtları uygun çerçevelerde ve konumlarda görmeyi beklediğimiz müze ortamında imkânsız gibi görünüyor. Van Gogh zamanında eserlerini satamamıştı. Oysa bu üçleme şimdilerde teorik olarak yaklaşık 1 milyar dolara alıcı bulabilir.
Manzaralardaki âşıklar
Serginin cazibesine kapılan ziyaretçilerin Şairler ve Âşıklar alt başlığını unutması çok muhtemel. Yalnızca iki tabloda âşık bir çiftin küçük tasvirleri bulunuyor; bu tasvirleri de sanatçı muhtemelen daha ziyade manzaralara ölçek ve hareket katmak için eklemişti. Van Gogh’un Rönesans şairlerine ilham verebileceğini düşünerek “şairler parkı” adını verdiği, “Sarı Ev”in karşısındaki küçük parksa yalnızca dört resimde bulunuyor.
Serginin ferahlatıcı bir sadelikle tasarlanmış sunum şekline göre, duvarlardaki resim veya eskizlerin yanında açıklama metinleri yerine sayılar göze çarpıyor. Eserlerle ilgili kısa bilgilerse ücretsiz ve son derece faydalı rehber kitapçıkta sunuluyor. Böylece müzeye gidenler açıklama metinlerinin etrafında kalabalık oluşturmak yerine, keyifle resimleri inceleyebiliyor.
Ziyaretçiler yalnızca sanata odaklanmaya, sanatçının azap içinde geçen (ve çoğu zaman mitleştirilen) hayat hikâyesini unutmaya teşvik ediliyor. Dolayısıyla sergideki resimlerin neredeyse yarısını aslında kulağını kestikten sonra yattığı akıl hastanesinde yaptığını unutmak çok mümkün.
Son izlenimse, en azından benim için, Van Gogh’un yalnızca iki yıl kadar yaşadığı Provence’taki şaşırtıcı başarıları. Sanatçı Arles’ta yaklaşık 200, Saint-Rémy’de 150 resim tamamlamayı başardı; bu da, iki günde bir resim yaptığı anlamına geliyor. National Gallery sergisi bu döneme ait 47 resmi ve ayrıca eskizleri görmek için olağandışı bir fırsat sunuyor. Bu fırsatı kaçırmayın.
• Van Gogh: Poets and Lovers, 19 Ocak 2025'e kadar National Gallery'de görülebilir.