Sonbahar sanat piyasasının barometresi niteliğinde olan FriezeLondon, 9 Ekim Çarşamba günü açıldı. Frieze London’ın bu yıl aldığı en büyük ve belki de yegâne risk, galerilerin yerleşimini değiştirmek oldu. Yıllardır fuar alanına girer girmez ziyaretçileri karşılayan Victoria Miro, Pace, White Cube gibi galerilerin olduğu birinci fuaye alanı bu yıl ilk defa Focus Section ve daha proje bazlı sergiler hazırlayan küçük galerilere verildi. A, B, C ve D olarak ayrılan fuar alanlarında, büyük galerilerin bulunduğu D salonuna ulaşmak için, ziyaretçilerin kalan bütün galerilerin olduğu salonlardan geçmeleri gerekiyordu. Aslında ufak bir değişiklik olarak görünse de, alışılagelmiş bir parkuru bu şekilde güncellemek, fuara gelen ve belki de küçük galerileri es geçmeye meyilli olan koleksiyoner kitlesinin, farklı ve ilgiye daha çok ihtiyacı olan galerilerle buluşturmasını sağladı.
Fuarla ilgili genel görüş, birçok galerinin risk almaktan ziyade tanıdık sanatçıları ve eserleri sundukları yönünde oldu. Sanat piyasasının yavaşladığı kanısını belki de pekiştiren bu küratöryal tutum, bir yandan da stabil satışlara yol açmış olabilir. Örneğin White Cube, birinci günün, beklentilerinin ötesinde geçtiğini belirtti. Fuarın sosyal medya yıldızı ise Kopenhang’lı Palace Enterprise’ın solo standındaki sanatçı Benedikte Bjerre’nin şişme penguenlerden oluşturulan esprili yerleştirmesi oldu.
Fuarda göze çarpan galeriler
James Cohan Gallery’nin standında Jesse Mockrin’in tarihî Roma heykellerine atıfta bulunan dev ölçekli yağlıboya tabloları dikkat çekti.
İranlı Dastan’s Basement galerinin standında, eserleriyle hiyerarşik düzenlerin neden olduğu toplumsal acıları vurgulayan Reza Aramesh’in Carrara mermerinden yonttuğu gündelik iç çamaşırları, neredeyse yerlere muzip bir şekilde yerleştirilmişti. Foreigners Everywhere (Yabancılar Her Yerde) başlığı altında gerçekleştirilen 60. Venedik Bienali’nde de gösterilen bu iç çamaşırları, bienalde daha üzücü, göç, mültecilik gibi konuları anımsatan bir şekilde sunulmasına rağmen, aydınlık ve geçici fuar standında esprili ve masum duruyordu.
Atinalı The Breeder Gallery’de sanatçı Malvinda Panagiotidi’nin, üzerinde bakır örümceklerin olduğu pembe boyalı çelik bir örümcek ağı ziyaretçileri köşeye çekerken, standın girişinde ressam ve tasarımcı Luke Edward Hall’un ikonik suluboyalarından biri asılıydı.
Berlin’den katılan Galerie Nordenhake’de göze çarpan işlerden biri, İskandinav sanatçı Paul Fägerskiöld’un gökyüzünün Galapagos adalarından 2100 senesinde nasıl görüneceğini hesapladıktan sonra yağlıboyayla muhteşem lacivert tonlara yıldızlar yerleştirerek yarattığı gök tablosuydu.
Fuar çadırının kurulduğu Regent’s Park’ta öne çıkan heykellerden biri, Dirimart’ın temsil ettiği İnci Eviner’in açılış günü Lucia Tong’un performansıyla hayat bulan “Materials of Mind Theatre” (Zihin Tiyatrosu Malzemeleri) adlı yerleştirmesiydi.
Tarihî eserlerin ön planda olduğu Frieze Masters’ın en popüler standıysa bir galeri değil, kitapçıydı. Daniel Crouch Rare Books, stantlarını mistik bir kitapçıya çevirerek Yüzüklerin Efendisi’nin ilk edisyonlarından Taht Oyunları’na, fantastik evrenler içeren kitapları ve kitapların hikâyelerinin geçtiği diyarların haritalarını sunuyordu.
Stanttaki en etkileyici eserlerden biri, adını Lewis Carrol’ın Alice Harikalar Diyarında’nın en ünlü cümlelerinden birinden alan “Curiouser and curiouser!” adlı işti: Klasik astrolojik motiflerin yerini, John Tenniel’in kitap için resmettiği karakterlerin bulunduğu dev bir küre alıyordu.
Pace Gallery’nin Frieze Masters standında, sanatçısı bilinmeyen, Kore İmparatorluğu dönemine ait, 359 cm genişliğindeki bir göz yanılgısı “Chaekgori” panelinde kitap ve araştırma araç gereçleri resmedilmişti. Yeşil elma tonuna boyalı stantta göze çarpan bu lacivert panel, tasarım objesiyle sanat eseri arasındaki ince çizginin tam ortasında yer aldı.
Şaşırtıcı ve üzücü olan gözlemlerimden biri, fuara katılan galerilerin fotoğraf eserlerine yer ayırmamış olmalarıydı. Fotoğraf gösteren az sayıda galerilerden biri, Masters’a katılan Charles Ede oldu. Peter Hujar’ın eserlerini anımsatan Fransız fotoğrafçı Édouard Boubat’nın 1948 tarihli otoportresi ise nefes kesiciydi.
Şehirdeki sergilerden öne çıkanlar
Frieze London 2024 devam ederken Londra’daki müze ve galerilerde belli sergiler öne çıkıyordu. İşte bunlardan bazıları:
• The Bleed, Part I (Kanama, I. Bölüm): Hauser & Wirth’teki genç sanatçı George Rouy’un kızıl, pembe, bej tonlarla yarattığı düş sahnelerini anımsatan figüratif tablolarından oluşan solo sergisi.
• Francis Bacon: Human Presence (Francis Bacon: İnsan Varlığı): National Portrait Gallery’deki Francis Bacon retrospektifi.
• Michael Craig-Martin: Royal Academy of Arts’taki rengârenk Michael Craig-Martin sergisi.
• Fragile Beauty (Narin Güzellik): Victoria & Albert South Kensington’da Elton John ve eşi David Furnish’in fotoğraf koleksiyon sergisi.