Amerikan modernizminin saygın ismi Georgia O’Keeffe 1925 yılında fotoğrafçı ve galerici eşi Alfred Stieglitz’le birlikte 31 katıyla göğe yükselen ve o dönemde dünyanın en yüksek otellerinden biri olan Shelton Hotel rezidansına taşındı. Çift kışı bu otelde geçirirken, yaz aylarında şehrin yaklaşık 320 kilometre kuzeyindeki Adirondack dağ bölgesinde Lake George’da kalıyordu; O’Keeffe birkaç yıl sonra New Mexico’yu ziyaret ettikten sonra bu eyaleti de yıllık göç rotasına ekleyecekti.
O’Keeffe (1887-1986) büyüyen metropolün stüdyosundan gördüğü geniş panoramalarından ilham alarak bir dizi şehir manzarası resmetti. Şehre bu yüksekten bakış, devam eden bir başka serisinin sunumunu da şekillendirdi. O’Keeffe daha geniş çapta sergilenen (en azından ölümünden sonra) çiçek resimleriyle ilgili olarak, “Onları yükselen dev binalar gibi büyük yapacağım. Böylece insanlar irkilecek ve bakmak zorunda kalacak,” demişti. Kısmen Stieglitz’in kendi çektiği nü O’Keeffe fotoğraflarını bu eser serisinin ilk sergisinin yanına asmasının da etkisiyle, eserler cinsel içerikli olarak yorumlandı. Stieglitz’e göre feminen ideal O’Keeffe’in markasıydı; O’Keeffe ise hayatının kalan kısmını buna karşı çıkarak geçirecekti.
O’Keeffe’in Manhattan merkezindeki gökdelende yaşarken ürettiği eserler şimdilerde Chicago Sanat Enstitüsü’nde düzinelerce eskiz, pastel, fotoğraf ve mektupla birlikte 45 yağlıboya tablonun sergilendiği My New Yorks’ta (Benim New York’larım) keşfe açılıyor.
O’Keeffe’in özellikle bu dönemde ürettiği eserleriyle düzenlenecek bir serginin anlam kazanması için Stieglitz’ten de bahsetmek gerekiyor. Çift 1916’da ilk kez tanıştığında Stieglitz 52 yaşında tanınmış biriyken, O’Keeffe onun yarı yaşında, Texas’ta yaşayan bir resim öğretmeniydi. Stieglitz 1946’da ölene kadar 22 yıl evli kaldılar. Bu açıdan küratörlerin bir yandan O’Keeffe’i odakta tutarken, diğer yandan da sergiye bağlam kazandırmak için Stieglitz ve çalışmalarıyla ilgili yeterli unsuru ustalıkla kullandığını görmek mümkün. Belki de Stieglitz’in 1918 tarihli O’Keeffe portrelerinin burada yer almasına gerek yoktu ama müzenin koleksiyonunda bulunduklarına göre bu sergiye dahil edilmelerinde de sakınca olmamalı.
Stieglitz, New York’taki meşhur galerisi An American Place’te düzenlediği birçok sergiyle O’Keeffe’in sanatını tanıtsa da, kent kompozisyonlarını sergilemekle ilgilenmiyordu. O’Keeffe’e göre ilk önemli şehir manzarası “New York Street with Moon”du (Ay Işığında New York Sokağı, 1925). Ay ve dur ışığının kırmızı ışıltısıyla dinamik bir ilişki içindeki sokak lambasının yarattığı atmosfer altında alacakaranlıkta bir binanın köşesini resmeden bu tablo sonunda sergiye çıktığında hemen satıldı. O’Keeffe 1976’da verdiği röportajda, “Bu tablodan sonra kimse New York’u resmetmeme itiraz etmedi,” demişti.
Sanatçıya göre en iyi eserlerinden biri de “The Shelton with Sunspots, N.Y.” (Shelton ve Güneş Lekeleri, N.Y., 1936). Bu eseri ilk galeride kendisine ayrılmış duvarda asılı duruyor (ayrıca katalog kapağını da süslüyor). Kentsel bir kanyon içinde çerçevelenmiş açıyla devasa bir otelin resmedildiği tabloda güneş binanın kenarından içeri sızıp daha küçük turuncu ve sarı lekeler de serpiştirerek büyük, beyaz bir aura yaratıyor. Fondaysa püskürtülen duman, çizgi halindeki bulutlar ve sis karışımı görülüyor.
My New Yorks, sanatçının yaşamı ve çalışmalarında birbiriyle ilgisiz gibi görünen birçok unsurun aslında nasıl bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. O’Keeffe New Mexico’ya dair birçok resmini Shelton’ın 30. katındaki stüdyosunda yaptı. Örneğin güneşte ağarmış inek kafatasının resmedildiği yarı soyut manzara olan “Cow’s Skull with Calico Roses”ın (Alacalı Güllerle İnek Kafatası, 1931) fonu için organik kerpiç yapılarıyla bilinen New Mexico topraklarından esinlendi. O’Keeffe nerede olursa olsun yürüyerek keşif yaptı, çiçek, taş ve kabuk topladı. New Mexico’da yüksek çöl bölgelerinde yaptığı uzun yürüyüşlerde topladığı hayvan kemiklerini New York’taki stüdyosuna gönderdi.
O’Keeffe, 1936’da Carl Van Vechten tarafından çekilen fotoğraflarında Shelton’dan ayrıldıktan sonra Manhattan’da yaşadığı çatı katının terasında duruyor. Bir karede, sanatçı profilden görünen yüzüyle tuğla duvarda asılı inek kafatasının yanında poz verirken, ineğin çenesini sevgiyle kavrıyor.
O’Keeffe’in Chicago’yla bağlantısı, Chicago Sanat Enstitüsü Okulu’na gittiği 1905 yılında başladı. Okulda yalnızca bir yıl eğitim görse de, 1908’de geri dönerek bir yıldan biraz daha uzun bir süre ressam olarak çalıştı. Chicago Sanat Enstitüsü 1943’te sanatçının ilk müze retrospektifini düzenledi. Daha sonra O’Keeffe ölen eşinin mirasının vasisi olarak müzenin fotoğraf bölümüne Stieglitz’in koleksiyonundan yüzlerce fotoğrafın yanı sıra kendi eserlerini de hediye ederek bölümün büyümesini sağladı. O’Keeffe 1949’da tamamen Kuzey New Mexico’ya taşındı. Ölene kadar da müze mirasına önemli katkılarda bulunmaya devam etti.
O’Keeffe’in eserlerini ve nadir materyalleri vitrinlerde görmek bir yana, galeriler arasında gezinmek de ayrı bir keyif veriyor. Şehrin mimarisi, O’Keeffe’in vizyonu ve hatta belki de Shelton sergi tasarımını şaşırtıcı derecede pozitif etkilemiş gibi görünüyor. Bazıları köşelerde pencerelerle birlikte açılı şekilde düzensiz yerleştirilmiş duvarlar ziyaretçilere bu duvarların ötesindeki alanı görme imkânı sağlıyor.
Çıkıştaki okuma odasına yerleştirilen büyük duvar fotoğrafları, O’Keeffe’in “Sky above Clouds IV” (Bulutların Üzerindeki Gökyüzü IV, 1965) eserinin müzedeki kalıcı alana yerleştirilmesini göstererek sanatçının Sanat Enstitüsü’yle olan ilişkisinin benzersiz öyküsüne dipnot ekliyor. Bu da ziyaretçiler için ayrı bir hediye anlamına geliyor. O’Keeffe 77 yaşındayken tamamlanan yaklaşık 7 metre uzunluğundaki eser, 1970’te yapılan retrospektif sergi turu sırasında bir sonraki mekânın kapılarına sığmayınca ödünç verme süresi uzatılarak Chicago’da kalmıştı. Nihayetinde, resmi olarak koleksiyona alındı. My New Yorks’u ziyaretiniz bittiğinde tatmin olduğunuzu hissetmezseniz tatlı için bitişik kanattaki Galeri 249’a uğrayabilirsiniz.
• Georgia O’Keeffe, My New Yorks 25 Ekim 2024-16 Şubat 2025 tarihleri arasında Atlanta, Georgia, High Museum of Art’ta görülebilir.