İlk kez 1994’te Colin De Land, Pat Hearn, Lisa Spellman, Matthew Marks ve Paul Morris adlı dört sanat simsarı tarafından sanatçıları bir araya getirmek için New York’ta düzenlenen The Armory Show bu yıl 30. yaşını kutluyor. 6-8 Eylül arası Javits Center’da düzenlenen fuara 235’in üzerinde galeri katılıyor. New York’un kültürel manzarasına 35 ülkeden galeriyi davet eden fuar, kentte yaşayanlar ve dışarıdan gelen ziyaretçiler için bir çeşit keşif platformu olmayı sürdürüyor. Çağdaş sanattaki farklı perspektiflerin bir araya getirildiği bu birkaç günde Türkiye’den katılan dört galerinin sunduğu eserleri de görmek mümkün.
Yeni bir yol
Sekiz yıldır fuarın direktörlüğünü yapan Nicole Berry’nin görevini bu yıl devralan Kyla McMillan, koleksiyonerleri güçlendirerek sanatçı, galeri ve sanatseverlerin buluştuğu bir platform yaratılacağını, The Armory Show’un başarılarını daha da ileri taşımak istediğini, bu sırada yeni sanatçıların eserlerini destekleyip çağdaş sanatta farklı bakış açılarına yer verileceğini özellikle vurguluyor. Bu yıl Jeffrey Deitch, Proyectos Monclova, Sperone Westwater, Mariane Ibrahim, Bank ve Pippy Houldsworth Gallery gibi daha önce de fuarda yer alan eski galerilerin yanı sıra ilk kez katılan Commonwealth and Council, Labor, Corbett vs. Dempsey, Hannah Traore Gallery, Gallery Baton ve Experimenter da bulunuyor.
Armory Show altı bölümden oluşuyor. “Galleries” (Galeriler), sanat eserlerinin en yoğun sergilendiği, sanatçıların ikili ya da tek başlarına eserlerinin yer aldığı, dünyaca ünlü galerilerin katıldığı en ilgi çekici bölümlerden biri olmayı sürdürüyor. “Solo” da 20. ya da 21. yüzyıllarda eserler üreten ama henüz yeni keşfedilmiş sanatçıları onurlandırmak amacıyla oluşturulan kategorilerden biri. Robyn Farrell’in küratörlüğünü üstlendiği “Focus” (Fokus) bölümüne baktığımızda, Kapp Kapp, Monique Meloche, Lubov, WHATIFTHEWORLD, Et al. ve Luis De Jesus gibi galeriler aracılığıyla bu sanat fuarının kuruluşunda çok büyük rol oynayan Avrupalı sanatçıların avangard ve deneysel işlerinin yeniden izleyicilerle buluştuğuna tanık oluyoruz. “Presents”deyse (Bugün) kuruluşu 10 yılı aşmayan, henüz çiçeği burnunda galeriler tanıtılıyor ve temsil ettikleri sanatçıların son eserleri sergileniyor. Brooklyn Müzesi’nin eski çağdaş sanat küratörü Eugenie Tsai’nin küratörlüğündeki “Platform”, mekâna özgü işlerin, büyük ölçekli enstalasyonların sergilendiği bir bölüm; fuarın düzenlenişinden bu yana sanat tarihine etkilerini odağına alıyor ve Lehmann Maupin, Peter Blum Gallery, Goya Contemporary Gallery ve TERN Gallery gibi galeriler ön plana çıkıyor. “Not-For-Profit” (Kâr Amaçsız) bölümündeyse kâr amacı gütmeyen sanat galerilerine ve vakıflarına sanatçıların işlerinin görünür kılınmasını sağlamak için alan açılıyor.
Türkiye’den katılan galeriler
Dirimart, Galerist, Galeri Nev ve Pi Artworks bu yıl fuara Türkiye’den katılan galeriler arasında yerlerini alıyorlar. Pi Artworks’ten katılan Mısır kökenli Alman sanatçı Susan Hefuna, Türk sanatçı Gülay Semercioğlu ve İngiliz sanatçı Jyll Bradley’in eserlerinde ön plana çıkan ortak tema, çocukluk anılarından yola çıkıp kariyerleri boyunca onlara ilham veren mimari formları yorumlamaları. Kadın sanatçıların öznel deneyimleri izleyicilerin yaşamlarına dokunarak eserler aracılığıyla evrensel bir bağ kurulmasını sağlıyor. Jyll Bradley’nin eserleri ilhamını çocukluğunun geçtiği Kent’teki mimari formlardan, tarlaların üzerinde süzülen ışıklardan alırken bambaşka bir yerde çocukluğunu geçiren Hefuna ise İslam coğrafyasında çokça kullanılan müşrefiyelerden sızan güneş ışıklarının peşine düşüyor. Selçuklu çinileri aracılığıyla çocukluğunun anılarını geometrik motiflerin sembolizmiyle ifade eden Semercioğlu’nun işlerindeyse Anadolu kültüründeki aile ve kadının rolü açığa çıkıyor. Işık ve gölge kullanımlarının hâkim olduğu bu eserler, bireysel anımsamaların kolektif belleğe katkısını vurgulayarak antik unsurlar aracılığıyla çağdaş sanata taşınıyor.
Dirimart’ı temsil eden sanatçıların eserlerinde fiziksel ve zihinsel yolculukları kültürel manzaralar eşliğinde izlemek mümkün. Çiğdem Aky, Nuri Bilge Ceylan, Ebru Duruman, Güçlü Öztekin, Seçkin Pirim, Çağla Ulusoy, Canan Tolon ve Berke Yazıcıoğlu’nun eserlerinden oluşturulan seçki, gündelik yaşam sıra dışı görsel anlatılarla ve çeşitli sanatsal formlarla sunularak mekân ve algının sınırlarının ötesinde düşünmeye davet ediyor.
Galerist ve Galeri Nev bu yıl fuara “Gözden Kaçan Nesnelerin Taksonomisi” başlıklı ortak bir seçkiyle dahil oluyor. Yüksel Arslan, Nermin Kura, Elif Uras ve Nil Yalter’in eserlerinin yer alacağı bu seçki ilhamını, Fransız antropolog Claude Lévi-Strauss’un sözlerinden alıyor: “Sanatçının hem bir biliminsanı hem de bir ‘bricoleur’ (yaptakçı) olduğu yaygın bir bilgidir.” Statüko karşısında sanatçıların mevcut malzemelerden bambaşka bir amaca hizmet eden yeni bir şeyler üreterek meydan okuyuşunu, özgürlük arayışlarını odağına alan bu seçki insanın sorgulama, parçalama, ilişkilendirme ve yeniden yaratma kapasitesini ortaya koymayı hedefliyor. Farklı kuşaklardan gelen, yolları hiçbir zaman kesişmemiş bu sanatçıları bir araya getiren şey çalışmalarında görülen ortaklık: Gözden kaçan ya da kurgusal bilgi ve nesnelerin alanına müdahale ediyor, onlarla oynuyor, dönüştürüyorlar. Toplumsal normlara meydan okuyan, eserlerinde tarihî ve modern referansları kişisel anlatımlarıyla aktaran, yaratma süreçleri ve dönüştürme becerileriyle sınır tanımayan bu sanatçılar kullandıkları farklı malzeme ve kaynaklarla tek bir seçkide bir araya geliyor.
Düzenlendiği günden bu yana sanat tarihinin yansımaları ve bu yansımaların günümüzdeki yankılarını odağına alan, New York sanat piyasasının 30 yıldır merkezi haline gelen fuarın programında ayrıca sunumlar ve sanatçı sohbetleri de mevcut. Fuar salonlarının dışına taşan, mekâna özgü ve büyük ölçekli işler ise şehrin içinde, New York parklarında izlenebilecek.
• The Armory Show 6-8 Eylül tarihleri arasında New York, Javits Center’da görülebilir.