Art Dubai fuarı 17. Edisyonu’nda çatışma dönemlerinde sanatın iyileştirme rolünü vurguluyor. Fuarın odak noktasında iklim krizinin yanı sıra göç deneyimlerinin kimlik, aidiyet ve kültür ilişkileriyle ortaya çıkarılması var. Sanat pratiklerini Batılı kaynakların ötesine taşımayı hedeflerken, küresel perspektifler de sunma iddiasında olan fuarda ziyaretçilerin Güneydoğu ile Orta Asya, Afrika kıtası ile Latin Amerika’dan sanatçılar ve bu sanatçıların kültürel miraslarıyla etkileşime geçme imkânı bulunuyor. Fuar geniş kapsamlı bir eğitim ve konferans programının yanı sıra umut, topluluk ve sanatın gücüne odaklanan bir dizi performans ve etkinliğe de yer veriyor. “Herkese hitap eden”, yerel katılımın yanı sıra Küresel Güney’deki sanatçıları da kapsayan fuarın sanat direktörü Pablo del Val, ABD ya da Avrupa’dan gelen galerilerin yarısının Batılı olmayan sanatçılara ayrıldığını belirtiyor. Fuarda ana akımda yer almayan, Batılı olmayan kültürleri bir araya getirme amacı ön plana çıkarılıyor.
Gelenek ile geleceğin buluşması
Dört bölümden oluşan fuarda dünyanın dört bir yanından gelen sanatçıların işlerinin sergilendiği “Contemporary” (Çağdaş) bölümü kültürlerarası bir diyaloğa zemin hazırlıyor. 40 ülkeden 100 galerinin katılacağı bu bölümde Türkiye’den SANATORIUM ve Zilberman galerileri yer alıyor. Bu çeşitlilikle birlikte sanat dünyasını ticari anlamının ötesine taşıyıp etki alanını genişletmek amaçlanıyor. Ziyaretçilere hem bir karşılaşma mekânı hem de insanlığın yok olma tehdidi karşısındaki önemli sorunların küresel boyutta ortaklaştığını gösterecek bir deneyim sunulmak isteniyor.
Art Dubai fuarının en ilgi çekici kısımlarından olan, bu sene küratörlüğünü Emiliano Valdés’in üstlendiği “Bawwaba” (Geçit) adlı özgün bölüm, Gandi’nin, “İnsan kendi doğasını değiştirdikçe dünyanın ona karşı tavrı da değişir. İlahî gizem budur,” sözünü merkezine alıyor. Kişisel iyileşmeyi tek başına değil, toplumsal, tarihsel ve politik bağlamlarla birlikte ele alan sanat pratiklerinde topluluk duygusu yaratmak ve sosyal adalet düşüncesi öne çıkarılıyor. Eski zamanlarda şaman, şifacı toplulukların zorluklar karşısında nasıl birlikte yaşadıklarını çağdaş dünyada düşünmenin yollarını aramak üzerine bir perspektif sunuyor. Küresel Güney’deki sanatçıların tekil eserlerinin yer aldığı bu bölümde resim, heykel, video ve performanslar eşliğinde içsel ve toplumsal dönüşümün kişiden kişiye, hatta ülkeden ülkeye değişimi üzerinde duruluyor. İzleyiciler kendi deneyimlerini sanat eserleriyle düşünme fırsatı yakalarlarken başkalarıyla temas ederek umut ve direnç pratiklerinin de görünür kılınması hedefleniyor.
“This Other World: Envisioning Modern Art After 1960” (Öteki Dünya: 1960’tan Sonra Modern Sanatı Tahayyül Etmek) başlığını taşıyan, Christianna Bonin küratörlüğündeki modern sanata ayrılan bölümdeyse; İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyet kültürünün oluşturduğu metropollerdeki sanat eğitimine odaklanılıyor. Soğuk Savaş’ın etkilerinin de açıkça görülebileceği bu kentlerde 1960’tan başlayarak Ortadoğu, Afrika ve Güney Asya’daki sanatçı, mimar, yönetmen ve müzisyenlerin kültürel etkileşimleri öne çıkarılıyor. Dönemin uluslararası sanat eğitiminde öncü olan Kiev, Taşkent ve Kahire gibi şehirlerin yanı sıra Uganda, Suriye, Sri Lanka gibi ülkelerden sanatçıların eserleri de sergi salonunda yer alıyor. Kendi kaderini tayin etme ve hayatta kalma temalarının vurgulandığı eserlerle birlikte sanatçılar arasında da kültürel bir etkileşim kurma vaadi taşıyor. “Modern Talks” (Modern Sohbetler) adı verilen konuşmalar serisi de bu bölümün bir uzantısı olarak karşımıza çıkıyor. Küresel Güney’de 20. yüzyılın sanat tarihini anlamaya odaklanan bu panel serisinde, sanatçıların kişisel hikâyeleri ortaya çıkarılarak günümüzle bir ilişki kurulması hedefleniyor.
Küratörlüğünü Alfredo Cramerotti ve Auronda Scalera’nın yaptığı, “Expansion/Diffusion” (Genişleme/Yayılma) başlıklı dijital bölümde sanat, iletişim ve teknolojinin bir arada kullanıldığı ekosistemler ön plana çıkarılıyor. Eserler günümüzde kullanılan çeşitli tekniklerle oluşturularak izleyiciye sunuluyor; dijital videonun yanı sıra artırılmış gerçeklik (AR), sanal gerçeklik (VR), genişletilmiş gerçeklik (XR), yapay zekâ (YZ) ve robotik sanat da işin içine giriyor. İnsanın bilgi arayışına ve yaratıcılığına odaklanma iddiasındaki bu bölümde yalnızca dijital eserler yer almıyor; dijital ile fiziksel, sanal ile analog, ekran tabanlı ile mekânsal deneyimler bir araya getiriliyor.
Eğitim programları
Art Dubai’ye 2021’den beri özel bir eğitim programıyla çocuklar da dahil ediliyor. Fuar kapsamında bölgedeki okullarda okuyan çocuklar, sanatçılarla ve tasarımcılarla bir araya geliyor ve atölyeler düzenleniyor. Böylece çocukların sanata ilgilerini geliştirmek hedefleniyor. Bu sene Sahil Naik tarafından gerçekleştirilen ve “Worlds in a Box” (Kutudaki Dünyalar) başlığını taşıyan atölye çalışmaları, merkezine ekoloji ve doğa konularını koyarak genç nesillerin gelecekteki şehirlerin nasıl olacağına dair düşüncelerini heykel ve mimarlık pratikleri üzerinden ortaya çıkarmayı hedefliyor.
Çocukların yanı sıra sanat profesyoneli olma hevesindeki gençlere de stajyerlik programıyla sanat alanında sorumluluk alma fırsatı sunuluyor. Üç-dört aylık bir stajyerlik programına giren ve deneyimli sanatçılar tarafından yönlendirilen gençlerin yaratıcı endüstrilerde çalışmak üzere eğitim görmeleri sağlanıyor. Yerel ve uluslararası sanatçıları destekleyip sanatçıların mekâna özgü üretimler gerçekleştirmesini sağlayan Art Dubai Commissions programı da kültürel ortamın gelişmesini ve sanatsal üretimin desteklenmesini amaçlıyor.
Küratörlerin ve sanat profesyonellerinin buluşma noktası olduğunu iddia eden fuarda ayrıca “Whether or Not” (Olsa mı Olmasa mı) başlıklı bir dizi sanat forumu da düzenleniyor; bu forumlarda sanatçı, mimar, akademisyen, küratör ve düşünürler bir araya gelerek iklim değişikliğinin yarattığı etkilerle “yok olma” tehdidiyle karşı karşıya kalan dünyada acilen yapılması gerekenleri tartışıyor. Fuar kapsamında ayrıca bireysel ya da kurumsal koleksiyoncuların yer aldığı söyleşiler de yer alıyor.
Farklı yetenek ve bakış açılarından bir panorama yaratmayı hedefleyen Art Dubai’de sanatçıların gelenek ve yenilikleri bir araya getirerek sergilediği eserler yoluyla çeşitlik ve kapsayıcılık ön planda tutulacak gibi görünüyor. Kadınların gücüne özel olarak değinen eserlerle birlikte çeşitliliğin içindeki birlik ve uyum sanatsal ifade aracılığıyla bir güçlenme pratiğini de görünür kılma iddiası taşıyor. Daha iyi ve sürdürülebilir bir geleceğin tahayyüllerini sanatın sosyal ve çevresel bir araç olarak önemini ortaya çıkararak sunmayı merkezine alıyor.
Kapılarını Madinat Jumeirah’da açan fuar,1-3 Mart tarihleri arası izleyiciyle buluşuyor.