18. yüzyılda İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi, teknolojik ilerlemelerin ve makine üretiminin artışıyla üretim araçlarının değişmesine yol açarak toplumu dönüştürdü. 19. yüzyıla geldiğimizde empresyonistlerin eşsiz manzaraları yerlerini yavaş yavaş dışavurumcu iç dünyaları yansıtan manzaralara bıraktı.Modern sanat dediğimiz, o dönemin çağdaş sanatı,artık güzelleştirmeye yönelik betimlemelerden kaçınmaya başlayıpfarklı materyaller kullanmak gibi yeni anlayışlarla var olanı resmetmeye, hatta bozmaya başladı.
Atölyeleri Seyrantepe Sanayi Mahallesi’nde yer alan sanatçıları (Ahmet Elhan, Antonio Cosentino, Aynur Önürmen, Can Aytekin, Demet Yalçınkaya, İnci Furni, İrfan Önürmen, Kemal Seyhan, Leyla Emadi, Mahmut Aydın, Mahmut Celayir ve Rüçhan Şahinoğlu) bir araya getiren, Summart’ta görülebilecek. Sanayiden Manzaralar sergisi, Sanayi Devrimi’nden günümüze dek giderek daha karmaşık hale gelen sanat emeği ile üretim koşulları arasındaki ilişkiyi, sanatçıların teknoloji ve endüstriden yararlanma biçimlerini, kültürel market ve kapitalist ekonomik düzen arasındaki belirsiz dinamikleri konu alıyor.Sadece sanatçıların adres olarak Sanayi’deki atölyelerini seçmeleri değil,Summart galerisinin Sanayi içinde bulunması da böyle bir sergi açılmasını biraz kaçınılmaz kılıyor. Küratör Nazlı Pektaş, Antikçağ’dan günümüze manzaranın betimlenmesinde, “Manzara bu sergide seyredilen yerine seyrettiren olmayı tercih ederken, zorunlu olmadıkça kenarından bile geçemediğimiz bu yeri seyretmeyi öneriyor,” diyerek sanatçıların manzarayı sanayiden nasıl gördüklerini özetliyor. Sergiyi de “bir ekonomik çarkı döndüren bu üretim yerinin sanatçılarla girdiği teması anlatıyor, hem de bölgeyle yüzleştiriyor,” şeklinde tanımlıyor.
Sanayiden Manzaralar, sanatın farklı yaklaşımlarını klasik tema olan manzarayla buluşturuyor. Sanatçılar kendi manzaralarını gösteriyor, gördükleri manzarayı somutlaştırıyor, Sanayi’de bolca bulunan kâğıt, kaporta, sünger gibi buluntu malzemelerle heykeller yaparak bölgenin karmaşıklığı ile çeşitliliğini ifade ediyor. Böylece sanatçılar, “manzara”yla ilişkilendirilen güzellik algısını sorgulayarak, romantizmin idealize ettiği manzaraların ötesinde, endüstrinin gerçek ve görünür yüzünü sergiliyorlar.
Sergi içinden…
Sergi salonuna girerken tam karşınızda “emek harcanmadan kazananlarla yeniden yaratılan yurtlar, şehirler!” manasına gelen işiyle Leyla Emadi’nin “RANDİSTAN!”ını görüyorsunuz. Sanayi’nin tüm rengini yaşatan eser, “kontrolsüz betonlaşma”nın ve “yıkımlar”ın bir temsilcisi. “RANDİSTAN!” ile “enkaz”, “yalan” ve “rant” gibi güncel meseleleri “görünür görünmez” anlatan diğer baskılarının karşısında Antonio Cosentino’nun iki parçadan oluşan “Sanayi Mahallesi” adlı yağlıboya tablosu ve renklerini modifiye ettiği muşamba tuvaliyle “Şirintepe” isimli fotoğrafı karşılıklı sergileniyor. Bu eserler, belki bakarken görmez hale geldiğimiz sıradan günlük yaşamın gerçeklerini yüzümüze vuruyor.
Eski çağlardan bugüne manzara betimlemelerinde, ağaç ve suyun bulunduğu doğal manzaraların yanı sıra artık otomobil sanayisinin ve üretimin tam ortasında, makinelerin içinde bulunan manzara, metal ve diğer malzemelerle sunuluyor.Sadece materyale değil, aynı zamanda sanayinin tanıdık yüzleri arasında çocuk işçi sömürüsüne dikkat çeken İrfan Önürmen, buluntu malzemelerle tasarladığı “Çırak” adlı eserinde, adeta “ateş eden” çocuğun isyanının yanı sıra kaportalardan çıkan hava buluntularını da resimleyerek eserini tamamlıyor. Önürmen, salonun vestiyerinin hemen yanındaki küçük karanlık koridorda Lenin, Jim Morrison ve rock temasıyla portreleri üst üste bindirerek tasarladığı tablosuyla da, tıpkı “Çırak”taki çocukları selamladığı gibi burada da eserine konuk ettiği karakterleri sessiz bir isyanla selamlıyor.
Sanayi’nin yansıttığı duygulardan yalnızlık, iletişimsizlik ve yabancılaşma, Rüçhan Şahinoğlu’nun “Dışarıda” eserleriyle somutlaşıyor. Tuval üzerine akrilikle resmettiği “Dışarıda”, hiç insan, sokak lambası ve elektrik direği olmayan nadir resimlerinden… çünkü bunlar Sanayi’de de yok. Anonim çatıları, dolayısıyla o çatıların anonim manzaralarını Sanayi’nin puslu rengiyle sunuyor sanatçı. İki tabloyla sergiye katılan Şahinoğlu, kavramları “kentsel ortama taşıyor”.
Sanayi, zanaat ve üretim ilişkisine odaklanan Ahmet Elhan, birisi mekâna özel yerleştirmeden oluşan iki eseriyle katılıyor sergiye. Elhan, Summart’ın koleksiyonun yer aldığı duvar boyunca uzanan dikey çekmecelerin yüzeyine, atölyesinin içinden çektiği manzara fotoğrafını yerleştiriyor. “ne içinde ne büsbütün dışında” adını verdiği, sepya renklerin ağırlıklı olduğu bu yerleştirmeyi atölyesinin içinden çekilmiş dokuz fotoğraflık bir derlemeyle tamamlıyor.
Genellikle toprak, doku ve hafıza temalı eserler üretmeyi tercih eden Mahmut Celayir bu defa atölyesinin önünden geçen, kendi coğrafyasından gelen kâğıt toplayıcı çocukları merkeze alarak, “Doğa yolculuklarından toparladığım motifleri ve toprak dokularını parçalanmış siyah beyaz soyut formlara dönüştürüp yaralı bir coğrafya imgesini pekiştirmeye çalıştım,” diyor. “Toplayıcılar”,Celayir’in yan komşusu marangozdan aldığı talaşları da kullanarak kâğıt ve karışık malzemeyle yaptığı göndermeli bir resim.
Sanayi’de olmanın sanatçı ve zanaatçı arasında doğrudan bir ilişki kurması gibi, endüstriyel üretim ile sanat üretiminin buluştuğu bir kesişimdeyer alan Sanayiden Manzaralar sergisi de modern yaşamın dinamiklerini sanatla birleştiriyor.Sergi, sanat mekânlarındaki değişimin bir yansıması olarak izleyicilere sanayi ve insan etkileşimini farklı bir perspektiften, sanayinin içinden deneyimleme fırsatı sunuyor.
· Sanayiden Manzaralar, 31 Kasım’a kadar Summart’ta görülebilir.