Venedik’in gelecek yüzyılı göreceğine dair umutlar henüz tükenmemiş olabilir. 1 Haziran’da, yeni kurulan Fondazione Venezia Capitale Mondiale della Sostenibilità’nın (VSF [Venedik Sürdürülebilirlik Vakfı]) düzenlediği konferansta siyasetçiler (daha doğrusu eski siyasetçiler; yine de hepsi kamuya mal olmuş başlıca isimler) deniz seviyesinin yükselmesinin kentin şu anki en büyük sorunu olduğunu ilk kez kabul ettiler.
2000 yılından bu yana Venedik’te düzenlenen onlarca konferansı ikiye ayırabiliriz: Biliminsanlarının başka biliminsanlarına, çoğu zaman yaklaşan felaketi anlatan konuşmalar yapıp yetkililer tarafından görmezden gelindikleri konferanslar ya da şehrin günümüzdeki ve gelecekteki sosyal, ekonomik, kültürel yönlerini ele alan, ancak yükselen su seviyesinin yol açtığı kaçınılmaz zararı engelleyecek adımlar atılmadığı takdirde Venedik’in bir yarını olmayacağı gerçeğini tamamen göz ardı eden sempozyumlar.
Venedik Lagünü’yle ilgili araştırmaları koordine eden bilimsel kuruluş Corila’nın genel müdürü Pierpaolo Campostrini’nin yönettiği, “MOSE (Modulo Sperimentale Elettromeccanico [Deneysel Elektromekanik Modül]) ve diğerleri: Su baskınları Karşısında Önlemler” adlı bu konferansın açılış konuşması, Silvio Berlusconi ve Mario Draghi hükümetlerinde kamu idaresinden sorumlu bakan olarak görev yapmış ve VSF’nin genel başkanlığını yürüten Renato Brunetta tarafından gerçekleştirildi.
Brunetta, 2020’den bu yana su baskınlarını önlemek için şimdiden 50 kez kapatılan, MOSE adıyla bilinen hareketli bariyerlerin başarıyla tamamlanmasını kutladı. 1990’larda Sol ve Yeşil partilerin şiddetle karşı çıktığı, büyük ölçüde politikleştirilen bu büyük projenin faaliyete geçebilmesi 17 yıl sürdü ve 6,5 milyar euro’ya mal oldu. Bu maliyetin muhtemelen yarım milyar euro kadarıysa merkezî hükümetle Venedikliler arasındaki ilişkileri zehirleyen yolsuzluktan kaynaklanıyordu.
En tehlikelisi de bu durumun, MOSE’nin şehri geçici su baskınlarından koruyacağı ama zamanla yükselen deniz seviyesine karşı koruyamayacağı gerçeğinin örtbas edilmesine yol açmasıydı. Bu da projenin, ulusal ya da yerel İtalyan siyasetçilerin yapılması gerekenler listesine neden giremediğini büyük ölçüde açıklıyor.
Sel bariyerlerinden duyulan gurur
O halde ilk adım MOSE’yi kötü şöhretinden kurtarmak ve su baskınlarının nihayet durdurulması nedeniyle herkesin kendini iyi hissetmesini sağlamak olmalıydı. Brunetta gibi Costa da bu görüşteydi; kapanış konuşmasını yapan eski Bayındırlık Bakanı ve AB Taşımacılık Komiseri Costa, İtalya’nın MOSE’yle gurur duyması gerektiğini söyledi: MOSE’nin UNESCO Dünya Mirası listesine eklenmesi gerektiğini belirten Costa, Dubai’de düzenlenecek COP28’de MOSE’nin teknik bilgilerinin tüm dünyaya sunulmasını da teklif etti. Birleşik Krallık, Hollanda ve Texas, Galveston’dan gelen su baskını uzmanları MOSE’yi överek kendi ülkelerindeki MOSE benzeri sistemleri anlattılar ve MOSE’nin artık sel bariyerleri kulübünün asil üyesi haline geldiği mesajını verdiler.
Ardından Costa iki radikal açıklama daha yaptı. İlki, bariyerlerin Venediklilerin bir daha ıslanmaması için “ne kadar gerekiyorsa o kadar sık” kapatılması gerektiğiydi. Bu, mevcut uygulamanın sınırlarını doğrudan aşıyor. Bariyerler halihazırdaki uygulamada sadece su seviyesinin 1897’de belirlenen referans noktasının 130 cm ya da daha üzerine çıkmasının beklendiği durumlarda kapatılıyor. Ancak su seviyesi bu belirlenen noktaya varana kadar şehrin önemli yerleri, özellikle de kendini korumak için farklı önlemler alan San Marco Bazilikası sular altında kalıyor. Bu inatçı politikanın amacı, lagünün içindeki Marghera Limanı’na gemilerin kolay giriş yapabilmesini sağlamak; ki bu husus da o sabah konferansın erken saatlerinde Belediye Başkanı Luigi Brugnaro tarafından vurgulanmıştı.
Costa’nın bu çatışan gereksinimlere getirdiği çözüm, lagünün girişine bir bekleme limanı önermek oldu; ancak ayrıntıları açıklamak yerine ikinci sürprizine geçti. “MOSE-sonrası” aşamada olduklarını söyleyen Costa, 2100 yılına gelindiğinde Venedik’in ufalanarak kaybolabileceğini ekledi. The Art Newspaper’a konuşan Costa, “Artık torunlarımız ve önümüzdeki yüzyıllar için yeni bir fikir bulmaya ihtiyacımız var,” dedi.
Bu yeni fikri bulmanın kimin görevi olduğuysa hâlâ belirsiz. Toplantıdan sonra Campostrini The Art Newspaper’averdiği demeçte hükümetin en acil atması gereken adımın, hâlâ kurulmamış olan Autorità per la Laguna di Venezia’ya (Venedik Lagünü İdaresi) bir başkan ataması olduğunu belirtti. Geleceğe yönelik stratejik planlamadan sorumlu olacak bu kurumun oluşturulmasına 2020’de karar verilmişti. Campostrini, MOSE’nin bakım ve operasyon masrafları için finansmana ihtiyaç olduğunu, inşaatı yapan firmalardan birkaçının iflası nedeniyle mühendislik bilgisi bağlamında eksiklik çekildiğini de ekledi.
Sonuç olarak 1 Haziran’daki konferansta meselenin açıkça konuşulmasının Roma tarafında harekete geçilmesini sağlayıp sağlayamayacağı hâlâ meçhul. Harekete geçilmezse VSF’in “Geleceğin en eski şehri” sloganının sadece hoş bir ifade olarak kalma riski var.