Birleşik Krallık ve Fransa’nın Suudi Arabistan’la kültürel partnerliği güçleniyor
Birleşik Krallık ve Fransa, Suudi Arabistan’la kültürel bağlarını güçlendiriyor. Birleşik Krallık Kültür, Medya ve Spor Bakanlığı’nın aralık başında yaptığı duyuruya göre, yeni ikili partnerlik kapsamında Birleşik Krallık’taki konvervasyon ve miras uzmanları Suudi Arabistan’daki kültürel yapıların korunmasına yardımcı olacak.
Buna karşılık, Suudi Arabistan da Paris’teki Centre Pompidou’nun tadilat çalışmalarına 50 milyon euro katkıda bulunarak Fransa Ulusal Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi’nin bu yıl başlaması planlanan 262 milyon euro’luk renovasyon projesine destek verecek. Fransa da Suudi Arabistan’da bir dizi müze ve miras girişimi başlatacak; bu girişimler arasında Arles’daki Ulusal Fotoğraf Okulu’nun desteğiyle Riyad’da açılacak yeni fotoğraf müzesi de yer alıyor.
Bu gelişmeler farklı tepkilerle karşılandı. Merhum gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın kurduğu kâr amacı gütmeyen kuruluş Dawn’un yönetici müdürü Sarah Leah Whitson The Art Newspaper’a konuştu: “Birleşik Krallık ve Fransa Suudi Arabistan’da sanatı teşvik etme kisvesiyle ülkedeki iş fırsatları için birbirleriyle yarışırken, Suudi yazarlar ve akademisyenler en masum fikirlerini ifade ettikleri için hapiste çürüyor. En basitinden ifade özgürlüğüne bile saygı duyulmayan bir ülkede sanat ne takdir edilebilir ne de yaratılabilir.”
Buna karşın, 2024 Venedik Bienali’nde Suudi Arabistan pavyonunun eşküratörlüğünü üstlenen Maya El Khalil’se şöyle konuştu: “Bu partnerliğin sanatçılar ve küratörlerle daha anlamlı karşılaşmalar ve paylaşımlarla sonuçlanmasını umut ediyorum.”
Yale Peabody Museum insan kalıntılarını yerli Amerikan kabilelerine iade ediyor
Connecticut’taki Yale Peabody Museum, Yerli Amerikan Mezarlarını Koruma ve Geri Getirme Yasası uyarınca insan kalıntılarını ve sekiz cenaze objesini Maine’deki Wabanaki Ulusları’nın yerli Amerikan kabilelerine iade edecek. ABD Resmî Gazetesi’nde yayımlanan belgede, insan kalıntılarının Wabanaki Ulusları’yla bağlantılı “en az” bir kişiye ait olduğu belirtildi. Belgede ayrıca “kalıntıların 1948-1952 arasında Maine, Hancock County’deki Deer Isle’ın Oak Point bölgesinde H. Gordon Rowe tarafından kabuk höyüğünden çıkarıldığı ve Rowe’un eşi tarafından 1969’da Yale Peabody Museum’a bağışlandığı” da kaydedildi.
Maine’deki kazılar sırasında arkeolog Warren K. Moorehead tarafından 1915 civarında Hancock, Knox ve Penobscot’taki mezar bölgelerinden çıkarılan mızrak ucu, kırmızı toprak boyası ve oyma keskisi gibi cenaze objelerinin 1926 civarında müzeye bağışlandığı düşünülüyor.
ARTnews, müzenin iade sürecini saygılı ve gizli bir şekilde yürütmek amacıyla kabile üyeleriyle birlikte çalıştığını bildirdi. Müzenin internet sitesindeyse “yüzlerce iade işleminin tamamlandığı ancak halen yapacak çok iş olduğu” belirtildi.
Politik tartışmalara sahne olan müze ziyaretçilerden feragatname istiyor
East Tennessee Eyalet Üniversitesi (ETSU), Reece Museum’daki FL3TCH3R Exhibit sergisinde yer alan eserlerle ilgili tartışmaların ardından, ziyaretçilerden sergiye girmeden önce sorumluluk feragatnamesi imzalamalarının istendiği bildirildi. Hyperallergic’in haberine göre, tartışmalar Cumhuriyetçi milletvekillerinin sergide yer alan üç eseri eleştirmesinin ardından başladı. Söz konusu eserler, Joel Gibbs’in Temsilciler Meclisi başkanı Mike Johnson’ı Hıristiyan haçına dönüşen gamalı haçların önünde resmettiği “Evolution” (Evrim, 2024), Devin Long’un Amerikan bayrağından yapılmış Ku Klux Klan kukuletasını resmettiği “Patriot” (Vatansever, 2024) ve Joe Quinn’in kolajı “It’s All Connected” (Her Şey Bağlantılı, 2024).
ABD milletvekili Tim Burchett ETSU’nun dekanı Joseph Bidwell’e yazdığı mektupta, “Öne çıkan eserlerden birinin KKK kukuletasını anımsatacak şekilde dikilmiş Amerikan bayrağı olması dehşet verici. ETSU’daki birçok öğrenciyle birlikte ben de bu sergiyi rahatsız edici ve nefret uyandırıcı buluyorum,” ifadelerine yer verdi.
Hyperallergic, önce yalnızca çarşamba-pazar günleri arasında kapalı olacağı açıklanan müzenin daha sonra tüm Şükran Günü haftası boyunca kapalı kaldığını bildirdi (Şükran Günü 28 Kasım’daydı, sergiyse 6 Aralık’ta kapandı). Çevrimiçi dergiye konuşan bir resepsiyonist, sergi tekrar açıldıktan sonra ziyaretçilerden “feragatname imzalamaları”nın istendiğini ve üniversite tarafından yazılan “içerik uyarıları”nın etrafına perde takıldığını söyledi.
Rektör Brian Noland yaptığı açıklamada, “Tennessee eyaleti yasalarına ve ABD anayasasına tabi olan bir devlet üniversitesinin rektörü olarak, üniversitemizin eyalet ve federal hükümet yasalarına uymasını sağlamak zorundayım,” dedi. Müze yorum taleplerimize yanıt vermedi.
Tazmanya’da, kadınlara özel sanat enstalasyonu Mona’da yeniden açıldı
Kadınlara özel “Ladies Lounge” (Kadınlar Salonu) yasal var olma hakkı için verdiği mücadeleyi kazanarak Hobart, Tazmanya’daki Museum of Old and New Art’ta (Mona) yeniden açıldı. Ocak ortasına kadar açık kalan Ladies Lounge, Mona’nın kurucusu ve sahibi David Walsh’un sanatçı eşi Kirsha Kaechele tarafından beş yıl önce yaratılmıştı.
Şatafatlı dekoru ve şampanya servis eden uşağıyla dikkat çeken bu dekadan enstalasyon geçtiğimiz yıl Jason Lau’nun Mona’yı ziyaretine kadar kesintisiz devam etti. Erkek kimliği nedeniyle girişine izin verilmeyen Lau, Mona’ya ayrımcılık gerekçesiyle dava açtı.
Hobart mahkemesi “Ladies Lounge”un “kadın olarak tanımlanmayan kişilere uyguladığı giriş yasağını kaldırması” gerektiğine karar verdi. Kaechele salonu erkeklere açmaktansa tamamen kapatmayı tercih etti ve mahkemenin kararını hızla temyize götürdü. Duruşmaya, özenle seçilmiş kıyafetleri ve parlak kırmızı rujlarıyla dikkat çeken organize bir kadın destekçi grubuyla gelen Kaechele her yerde haber oldu. Temyiz mahkemesi eylül ayında mahkemenin kararını bozdu.
Böylece erkeklerin girişi yine yasaklandı ama Mona’nın The O adlı uygulamasında yapılan oylamayla az sayıda erkeğe “Ladies Lounge”a girerek ev işleri hakkında ders alma fırsatı verildi. Kaechele bu süreci şöyle yorumladı: “Bu dava sayesinde, “Ladies Lounge” sanat müzesinin ötesine geçerek yaşam alanına dönüştü ve şimdi dünyanın her yerinden insanları kadınların geçmişte ve günümüzde yaşadığı deneyimler üzerine düşünmeye davet ediyor.”
İtalya kültür bakanı çok sayıda müze direktörünü reddetti
Kısa süre önce İtalya kültür bakanlığına atanan Alessandro Giuli ülkenin kültür sektöründe büyük bir revizyona giderek önde gelen müzelerde çalışan dört direktörün sözleşmesini yenilemedi. Bu direktörler Palazzo Reale di Napoli’den Mario Epifani, Musei nazionali di Matera’dan Annamaria Mauro, Pinacoteca Nazionale di Bologna’dan Maria Luisa Pacelli ve Museo Nazionale Romano’dan Stéphane Verger. Tüm direktörler dönemin Kültür Bakanı Dario Franceschini tarafından 2020’de atanmıştı.
Verger, Quotidiano Arte’de yayımlanan açık mektupta şu ifadelere yer verdi: “Bugün [kasım başı] Museo Nazionale Romano’da son günüm. Kültür bakanı müze direktörü olarak sözleşmemin yenilenmesini uygun bulmadı. Oysa genel personel eksikliği ve işletme bütçelerindeki küçülme bir yana, COVID’den enerji maliyetlerindeki artışa kadar birçok zor koşula rağmen dört yıl boyunca mükemmel işler yaparak önemli başarılara imza attık.” Yorumlarını almak üzere İtalya kültür bakanına danıştık.
İtalyan yayın organı Finestre sull’Arte’ye göre, Musei Reali Torino ve Floransa’daki Accademia Gallery gibi kurumlarda da mevcut direktörlerin görev süresi sona erdikten sonra pozisyon açılacak (bu pozisyonlar şu anda Enrica Pagella ve Cecilie Hollberg tarafından dolduruluyor). Bakanlığın planları arasında, şu anda geçici başkan olarak Stefano L’Occaso tarafından yönetilen Parma’daki Complesso Monumentale della Pilotta’da direktör pozisyonunu doldurmak da var. İtalya’daki ulusal müzelerde boş direktör pozisyonu sayısı 21. Teyit almak üzere İtalya kültür bakanına danıştık.
Hidalgo, Meksika’da antik piramit yapısı bulundu
México’nun hemen kuzeyindeki Hidalgo’nun Sierra Alta bölgesinde yapılan otoyol çalışmaları sırasında 1.375 yıllık piramit şeklindeki bir yapıya rastlandı. Ülkenin Ulusal Antropoloji ve Tarih Enstitüsü’nden temsilciler, yapının arkeolojide genellikle üzerine piramit inşa edilen “piramit tabanı” olarak bilindiğini açıkladı.
Günümüz Orta Meksika’sından kuzey Kosta Rika’ya kadar uzanan tarihî bir bölge olan Mezoamerika’daki Maya, Aztek ve Teotihuacán gibi birçok pre-Hispanik uygarlık seremoniler ve dinî etkinliklerde kullanmak üzere piramit şeklinde anıtlar inşa ediyordu.
Söz konusu piramit tabanı ilk olarak haziran ayında Meksika Federal Karayolu 105 üzerinde yeni şerit yapımı sırasında keşfedildi. Uzmanlara göre, yapının tarihi Aztek hâkimiyetinden bağımsız bir krallık olan Metztitlan adlı pre-Hispanik yerleşim bölgesine kadar uzanıyor olabilir. Alanda, Geç Klasik dönemden (MS 650-950) Aztek dönemine (1350-1519) kadar uzanan beş bölüm ve on arkeolojik höyüğün yanı sıra spor aletleri ve altyapı bulunuyor.
Suriye müze direktörü, Esad’ın müze eserlerini yağmaladığını iddia etti
Daha önce Halep Ulusal Müzesi’nin direktörü olan, şu andaysa Almanya’daki Tübingen Üniversitesi’nde araştırmacı olarak görev yapan Youssef Kanjou Türkiye Today’e yaptığı açıklamada, ülkede 50 yıl hüküm sürdükten sonra yakın zamanda devrilen Esad ailesinin müze eserlerinin yağmalanmasına “dolaylı olarak dahil olmuş” olabileceğini iddia etti.
Suriye’den 2013’te ayrılan Kanjou, Halep’teki Ulusal Müze’de bulunan objelerin güvende olduğunu ancak diğer müzelerde hırsızlık olaylarının yaşandığını ileri sürdü. Kanjou, hırsızlık olaylarının Esad ailesiyle bağlantılı olduğu iddiasının hem arkeologlar hem de uluslararası polis örgütlerini içeren uzmanlarla işbirliği halinde araştırılması gerektiğini ancak yine de endişeleri olduğunu vurguladı. “Çalışmalarım sırasında, bazı insanların evinde antika eserler bulunduğunu ve bu eserleri dekorasyon olarak kullandıklarını gördüm. Bu insanların hepsi Esad’ın destekçileri,” diyen Kanjou sözlerine şöyle devam etti:
“Başta Palmira, Mari, Ebla ve Ölü Şehirler [kuzeybatı Suriye’de bulunan bir dizi antik kent, anıt ve yerleşim bölgesi] gibi önemli arkeolojik alanlar olmak üzere, Suriye’de 2011-2014 yılları arasında büyük bir yıkım gerçekleşti. Bunun sebebi yalnızca askerî harekâtlar değil, aynı zamanda Esad rejiminin ihmalkârlığı ve bu bölgeleri korumak için yeterli bütçeyi ayıramamasıydı.”
İsyancı Heyet Tahrir El-Şam grubunun Şam’a girdiği 8 Aralık’ta Suriye’den kaçan Esad Rusya’ya sığındı ve Başkan Vladimir Putin’den sığınma hakkı aldı. Esad, demokrasi yanlısı protestoları bastırdıktan sonra başlayan 13 yıllık içsavaşın ardından devrilmişti.
UNESCO, Ukrayna’daki kültürel mirasın korunması için ek önlemler alıyor
UNESCO, 2022’de gerçekleşen Rusya işgalinden bu yana özellikle risk altında olan iki kültürel varlığa daha “geçici güçlendirilmiş koruma” sağlayarak Ukrayna’daki kültürel mirasın korunmasına yönelik önlemleri artırıyor. Söz konusu iki varlıktan biri 1941’de Holokost katliamının yaşandığı Babi Yar, diğeriyse kültür, eğitim ve araştırma merkezine ev sahipliği yapan tarihi bir bina olan Odessa Edebiyat Müzesi.
UNESCO tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Güçlendirilmiş UNESCO koruması altındaki kültürel varlıklar saldırılara ve askerî amaçla kullanıma karşı en üst düzeyde dokunulmazlık kazanır. Bu hükümlere uyulmaması Lahey Sözleşmesi’nin 1999 tarihli İkinci Protokolü’nün “ciddi ihlali” anlamına gelir ve kovuşturmayla sonuçlanabilir.”
UNESCO 2023 sonunda, Rusya işgalinden sonra özellikle risk altında olan 20 kültürel varlığa “geçici güçlendirilmiş koruma” sağlamıştı. Listeye daha önce eklenen varlıklar arasında 1796’da yapılan Sofiyivka tabiat parkı ve 19. yüzyılda yaşayan Ukraynalı şair ve sanatçı Taras Shevchenko’nun Kaniv’deki mezarı da yer alıyor. UNESCO, savaşın başladığı Şubat 2022’den bu yana Ukrayna’daki kültürel alanlara verilen hasarı listelemeye ve değerlendirmeye devam ediyor. 16 Aralık itibarıyla, 468 alandaki hasar UNESCO tarafından doğrulanırken, bu alanlar arasında 32 müze, tarihi ve/veya sanatsal değeri olan 238 bina ve 33 anıt da bulunuyor.