Ankara’nın merkezindeyseniz, adımlarınıza nereden başlarsanız başlayın gündelik mekanik hareketleriniz uzun bir yürüyüşe ve zihninizin labirentlerinde bir yolculuğa dönüşür. Zira bu şehir size, çevrenizde olup bitene karşı sürekli tetikte olmanın zihin akışını kestiği endişeli bir dağınıklıktan ziyade, kendinizi güvende hissettiğiniz bir ihtimaller denizine bırakma şansını verir. Böylece tüm ihtimallerin de kapısı açılır: Serbest çağrışımlar havada uçuşur, sizi tökezleten bir taş veya havadan süzülüp omzunuza konan bir güvercin tüyü evrenden gelen birer mesaja dönüşür, mevsimlerin kokusu şehrinkiyle birleşip hafızanıza kazınır, bir tanıdıktan aldığınız selam, ayaküstü geçiştirmenin ötesine taşınarak samimi bir sohbete dönüşür. Ankara’nın merkezinde yürümek, neye bakmak isterseniz onun kapısını açar önünüze.
Ankara’nın merkezi Kızılay’dır, Tunalı’dır, Ayrancı’dır, Bahçeli’dir, Ulus’tur. Bıkkın bir çaresizlikle tüm dolmuşlara buradan biner, tüm dolmuşlardan buralarda iner başkentliler. Ankara’nın neresinde yaşarsanız yaşayın, herkesle buralarda bir araya gelirsiniz. Kızılay, insanı önce eşitler, sonra üleştirir. Kültür-sanatın Ankara’daki başkenti de bu çemberdedir. Bağımsız sinemalar, sanat galerileri, müzeler, başkentin aksını çevreler. Bir sanat rotasının ilk durağı da bu çemberin herhangi bir yerinden başlayabilir. Biz de rotamıza Ayrancı’dan başlıyoruz.
Ankara’nın sanat galerilerini gezerken, kültür-sanatı farklı dallarından yakalayarak şehirdeki dayanışmayı pekiştiren mekânlarına da uğrayacağız. İstanbul’dan farklı olarak buradaki odaklarımızdan biri, şehrin de olumlu anlamda insana dayattığı üzere, bu mekânlar olacak. İlk durağımız Kırlangıç Sokak’ta yer alan Galeri Nev.

Serpil Mavi Üstün, “Call Me When You Arrive”, 2024.
“CALL ME WHEN YOU ARRIVE”: © SERPİL MAVİ ÜSTÜN, 2024
Galeri Nev
Ankara’nın simgelerinden Galeri Nev, 1984’te Ali Artun ve Haldun Dostoğlu tarafından kuruldu, serüvenine Abidin Dino’nun desteğiyle başladı. Türkiye’nin en uzun soluklu ve köklü sanat galerileri arasında yer alan Galeri Nev’in kuruluşu, sıkıyönetimle beraber kapanan sanat merkezlerine bir alternatif olarak doğdu. Ankara’nın zengin kültür-sanat ortamında yeşerdi, bugün tanıdığımız değerli birçok sanatçının eserleri ilk kez burada keşfedildi. Üç kuşaktan sanatçılara alan açan ismiyle müsemma galeri, yayınları ve zengin arşiviyle de sanat yayıncılığının Ankara’daki en önemli merkezlerinden bir haline geldi. Kuruluşundan üç yıl sonra, Haldun Dostoğlu’nun galeriyi İstanbul’da konumlandırma arzusu doğrultusunda Galeri Nev İstanbul doğdu. 80’li yıllardan bu yana devam eden bu durumun bir simgesi olarak, kültür-sanat Ankara’da üretildi, İstanbul’a taşındı.
Şehrin sanat hafızasını adeta bir giysi gibi üzerine geçirmiş Galeri Nev’den çıktıktan sonra Seğmenler Parkı’nın yeşilliğinde biraz soluklanıyoruz. Bir yandan aklımız yıllar sonra hâlâ İlhan Koman’ın çalınan heykelinde, Ankara’nın kolektif ruhu her ne kadar yerine yenisini koysa da, içimiz sızlıyor. İsrail Büyükelçiliği’nin önünden karşıya geçip Farabi Sokak’a giriyoruz. Sıradaki durağımız Galeri Siyah Beyaz; ancak yol üstünde birkaç yere uğramadan edemiyoruz. Farabi’nin sonuna doğru, bu yıl 10. yaşını kutlayan Tosca bizi bekliyor.
Zerrin ve Selin Saygılı tarafından 2015’te kurulan Tosca Art Design, özgün baskı, serigrafi, plastik sanatlar alanlarında çalışmalar yürütüyor. Hem kendi üretimlerini hem de sanatçıların eserlerini sergileyen mekân, aynı zamanda sanatın farklı dallarına açılan söyleşilere ve müziğe de yer vererek çeşitli konserlere ev sahipliği yapıyor.
Şimdi, Farabi Sokak’tan Cinnah Caddesi’ne dönüyoruz. Köşeden bizi selamlayan Cinnah 19, mimar Nejat Ersin’in neredeyse 70 yıllık binası, seyir terası, barbeküsü ve içinden baca geçen havuzuyla Ankaralıların her daim favorisi. Girişindeki ayaklı panodan Mimarlar Derneği 1927’de etkinlik olup olmadığını kontrol ediyor, soğuk bir kış gününde Ankara haritası altında şömine sıcağına sığınacağımız günü takvimimize ekliyoruz. Cinnah’tan aşağı doğru kendimizi bırakıp, Metin Yurdanur’un “Su Perileri” heykelinin suyunu kontrol ettikten sonra sola, Şili Meydanı’na sapıyoruz.

Mehmet Nâzım, “Les Orientalistes” (1993). Türkiye’nin en eski çağdaş sanat galerilerinden biri olan Galeri Siyah Beyaz, eski bir Ankara apartmanında konumlanıyor.
"LES ORIENTALISTES”: © MEHMET NÂZIM, 1993
Galeri Siyah Beyaz
Burada, duvarlarına sirayet eden tüm yaşanmışlıkları ve hafızasıyla, Türkiye’nin varlığını sürdüren en eski çağdaş sanat galerisi Galeri Siyah Beyaz bizi karşılıyor. Eski bir Ankara apartmanında konumlanan Siyah Beyaz, hem bir galeri hem de bir bar olarak hizmet veriyor. Adını, bardaki şömine ve duvarında asılı siyah beyaz fotoğraflardan alıyor. Hem güncel bir galeri hem de şehrin hafıza mekânlarından biri olan Siyah Beyaz, Faruk Sade tarafından 1984’te kuruldu ve garanti olandan sapmanın bir hayli zor olduğu o yıllarda, genç ve yenilikçi sanatçılara kapısını açarak diğer galerilerden sıyrıldı. Siyah Beyaz, Ahmet Boyacıoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı 2010 yapımı aynı isimli filme de mekân oldu. Faruk Sade’nin gözbebeği, artık kızı Sera Sade’ye emanet. 2024’te 40. yaşını kutlayan Galeri Siyah Beyaz, Ankara’nın hafızasını pekiştirmeye ve gençlere alan açmaya devam ediyor.
Galeri Siyah Beyaz’ın Gelincik Sokak’taki komşusu Nurol Sanat Galerisi sıradaki durağımız. Türkiye-Şili arasındaki dostluğun bir simgesi olarak inşa edilen Şili Meydanı ve parkında Şili’nin kurucu Devlet Başkanı Bernardo O’Higgins'in hatırasına yapılan anıta uzaktan bir selam verip sola, Güneş Sokak’a dönüyoruz. Buranın Nurol Sanat Galerisi’yle beraber bir diğer sakini da Tatbikat Sahnesi. Erdal Beşikçoğlu’nun hayali, muazzam bir yapıda hayata geçmiş; baktıkça içimiz açılıyor. Sırtımızı sahneye verip Nurol Sanat Galerisi’ne giriyoruz.
Nurol Sanat Galerisi
2002’de Nuri İyem sergisiyle açılan galeri, çeyrek asra dayanan yolculuğunda düzenlediği kişisel ve karma sergilerde Bedri Rahmi Eyüboğlu, Mehmet Güleryüz, Mevlüt Akyıldız, Mehmet Güler, Bedri Baykam, Turan Erol, Habip Aydoğdu, Christo Yotov, Hayati Misman, Kuo, Hsin-i ve daha birçok sanatçının eserlerini Ankaralılarla buluşturdu.
Sergilerin yanı sıra dinleti ve söyleşiler, kitap imza ve tanıtım günleri, konferans ve atölyeler düzenledi; usta isimler ile genç kuşak sanatçılara alan açtı ve burs fonuyla gençlerin eğitimlerine destek oldu. Sergilere eşlik eden yayınlar ve kataloglarla oluşturduğu arşiviyle de, Ankara’nın kültür-sanat yaşamını zenginleştiren önemli kurumlardan biri haline geldi.
Şili Meydanı’na yeniden çıkıyor, bu defa birkaç adım geri dönüyoruz. Kuğulu Park’tan Tunalı’ya inmeden önceki durağımız Ka.
Ka: Görsel Kültür ve Sanatsal Düşünce İçin Mekân
Ka kendisini “görsel sanat alanında, özellikle lens tabanlı çalışmalar yürüten sanatçılar, küratörler, editörler, yayıncılar, akademisyenler ve alanında iyi bilinen kurumlar dahil olmak üzere işbirlikleri yoluyla topluluğunu ve etki alanını genişletmeye devam eden bağımsız bir öğrenme alanı olarak çalışmalar yürüten” olarak tanımlıyor. 2011’de kurulan Ka, lens tabanlı çalışan sanatçılar ve fotoğrafa yeni başlayanlar için çeşitli programlar düzenliyor. Sokağa açılan davetkâr kapısıyla bu mekân, sık sık fotoğraf sergilerine de ev sahipliği yapıyor.
Bir sanat mekânı olarak Ka’yı kent kültürüne dahil eden yalnızca açık kapısı değil, aynı zamanda dayanışma ve yardımlaşma odaklı yapısı da. Ankara’nın tavrı buraya da yansıyor ve bir araya gelmesi zor iki şeyi tek potada eritiyor: Hem oldukça profesyonel hem de buna halel getirmeyecek kadar samimi. Bu samimiyet birkaç adım geride yer alan çiçeği burnunda UNITE Ortak Mekan’da da bizi sarıp sarmalıyor.
Eski bir banka şubesinden dönüştürülen UNITE, bağımsız ve gençler öncelikli olmak üzere sanatçılar, tasarımcılar, araştırmacılar ve çevre sakinleri için yaratıcılığı teşvik etmeyi amaçlıyor. Sergiler, konserler, performanslar, tasarım pazarları, karanlık oda eğitimleri, söyleşiler, kitap tanıtım ve imza günleri, çocuklar ve yetişkinler için plastik sanat ve el sanatları atölyeleri, akademik seminerler, yerel ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarının toplantı ve çalıştayları gibi etkinliklere ev sahipliği yapıyor.
UNITE’dan sonra Kuğulu Park’a doğru ilerliyoruz, sıradaki durağımız Belm’art Space. Ankara’nın en güzel güzergâhı desek, çok azımız buna itiraz eder. Polonya Büyükelçiliği’nin bir zamanlar Kuğulu Park’a ait olan kısmı saklayan duvarlarını geride bırakırken, Ata Abi’nin akordeonundan yükselen melodilerini ne kadar özlediğimizi düşünüyoruz. Yeni Türkiye’nin zaman çizgisinde güzel bir hatıra olarak kalan Kuğulu’nun Ata Abisinin bir gün parka yeniden döneceğini umut ediyoruz.
Belm’art Space
Umutlarımıza Kıtır’ın neşeli sohbetlerden oluşan yekpare gürültüsü karışıyor. Birkaç adım sonra Kıtır’ı solumuzda bırakıp Ziraat Bankası’nın önünden karşıya geçerek Belm’art Space’e varıyoruz. 2023’te Belma Ersu tarafından kurulan galeri, şehrin uzun zamandır sanat alanında beklediği profesyonel yenilik ihtiyacını karşılıyor. Belm’art, genç ve kıdemli çağdaş sanatçıların sergilerine ev sahipliği yapıyor; genç üretimlerin desteklenmesi ile görünürlük kazanması bilinciyle programlar oluşturuyor. Eğitim programları, sanatçı buluşmaları, konserler, atölyeler, sanat profesyonelleri ve kültür üreticilerini mekânında sanatseverlerle buluşturuyor. Üstelik, uzun yıllar atıl kaldıktan sonra yakın zamanda Kült Kavaklıdere ismiyle yeniden şehre kazandırılan Kavaklıdere Sineması’yla birlikte Tunalı Caddesi’nin kültür-sanat yüzünü de canlandırıyor. Bu canlılığı besleyen bir diğer mekân ise sıradaki durağımız Kuğulu Sanat Galerisi.

Mustafa Yılmaz, Parazit Serisi, Belm’art Space, 2024, tuval üzerine yağlıboya, 160x100 cm.
PARAZİT SERİSİ: © MUSTAFA YILMAZ, BELM’ART SPACE, 2024
Kuğulu Sanat Galerisi
Ziraat Bankası Kuğulu Sanat Galerisi, 2002’den bu yana ülkemizden ve uluslararası sanat dünyasından plastik sanatlar alanında üretim yapan sanatçıların sergilerine ev sahipliği yapıyor. Geniş ve tek salondan oluşan galeri, bizi Tunalı Hilmi Caddesi’nin keşmekeşinden uzaklaştırıp kendi sakinliğine davet ediyor. Bu sakinliğin tadını çıkarmadan önce banka şubesinin önündeki sokak müzisyenlerine kulak veriyoruz.
Buradan çıktıktan sonra caddenin kalabalığına geri dönesimiz gelmiyor, sıradaki durağımıza daha kestirme bir yoldan, Tunus Caddesi’nden yürüyerek ilerliyoruz. Şinasi Sahnesi’ndeki yeni oyunlara göz atıyor, fuayesinde yer alan Hamiye Çolakoğlu’na ait seramik panoyla bir göz ziyafeti çektikten sonra Tunus’un sonunda, aynı zamanda bu rotadaki son durağımız Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’ne doğru ilerliyoruz.
Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi
Merkezin önündeki “Don Kişot” heykeline bir merhaba deyip içeri giriyor, güvenlikten geçiyoruz. Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Ankaralı bir sanatsever olup da yolu buraya düşmeyen tek bir kişinin dahi olmadığına kanaat getiriyoruz. Çankaya Belediyesi’nin özenle ve bin bir emekle yıllardır Ankaralıları birçok sergiyle buluşturduğu merkez, şehrin kültür-sanat hafızasının önemli bir parçası. Sadece sergiler değil, film festivalleri, söyleşiler, buluşmalar ve birçok etkinlikle, kültür-sanatla bütünleşmiş bir belediyecilik anlayışının ürünü. İstanbul’da izleyip tadı damağımızda kalan sergilerle burada buluştuğumuz günleri, Ankara’nın yeni projeleri için şehrin paydaşlarıyla bir araya gelerek yaptığımız ilham verici sohbetleri anıyoruz.
Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi, her katında ayrı bir sergiyle aynı anda birçok maceraya birden açılmamızı sağlıyor. Bir tam günü buraya ayırmadan ayrılmak hem kendimize hem bunca emeğe haksızlıkmış gibi geliyor. Geniş vakitte güzel bir gün geçirmek üzere son durağımızı arkada bırakıyor, evlerimize üleştirilmek üzere Kızılay’a doğru yola koyuluyoruz.

Eşref Yıldırım’ın Günler, Dizeler, Düğümler sergisi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yer aldı.
GÜNLER, DİZELER, DÜĞÜMLER: © EŞREF YILDIRIM, ÇANKAYA BELEDİYESİ ÇAĞDAŞ SANATLAR MERKEZİ
Ayrancı’dan Tunalı’ya uzandığımız, şehrin hafızasını da turladığımız bir galeri rotasının sonunda, kayıpların ardından yas tutsak da gözümüzü umuda çevirdiğimiz bir hal kalıyor üzerimizde. Bunda Ankara’nın etkisi büyük. Dayanışma, işbirliği ve samimiyetin geçer akçe olduğu dünyasıyla bu şehirde umudu insanlara dayandırmak tedirgin hissettirmiyor.
Rotaya devam etmek ve yeşeren umuduna çiçekler açtırmak isteyenler için iki güzel durak daha önerelim: Yermekân ve Maus Art Space. Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nden çıktıktan sonra yönünüzü sola çevirin, umut orada.