Sanat dünyasındaki cinsiyet ayrımcılığını eleştiren eserleriyle tanınan feminist sanat kolektifi Guerrilla Girls, New York'taki ilk ticari sergisini Discrimi-NATION: Guerrilla Girls on Bias, Money, and Art başlığıyla Lower East Side'daki Hannah Traore Gallery'de açıyor. Her ne kadar sanat tarihine geçmiş ve dünya çapında müzelerde sergilenmiş olsalar da, Guerrilla Girls kırk yıl önce kurulduklarından bu yana sadece üç ticari amaç güden sergi gerçekleştirdi.
Guerrilla Girls’in kurucu üyelerinden biri, Käthe Kollwitz takma adını kullanan sanatçı, The Art Newspaper'a yaptığı açıklamada, “Bizim işlerimiz, galerilerin para kazanabileceği türden işler değil, çünkü posterlerimiz sadece 30 ya da 40 dolara satılıyor ve bu, bir galerinin ayakta kalmasını sağlamaz,” diyor. Ardından ekliyor, “Ticari galerilerde sergi açmaya karşı çıkmadık. Onlar bizimle ilgilenmiyorlardı. Biz onlara saldırıyoruz. Bunu pek de istemediğimiz de doğru.”
Guerrilla Girls, 1985 yılında New York’ta yedi kadın sanatçı tarafından, Museum of Modern Art’ın (MoMA) 1984'te düzenlediği An International Survey of Recent Painting and Sculpture sergisine tepki olarak kuruldu. Sergide yer alan 165 sanatçının yalnızca 13’ü kadındı. Kollwitz, kolektifin, sanattaki cinsiyet ve ırk dengesizliklerini ifşa etmeye yönelik posterler, reklam panoları ve kamusal eylemler üretmeye başladığını belirtiyor. Bu eylemler için baskı ve malzeme masraflarını karşılamak amacıyla genellikle “şapkayı elden ele dolaştırdıklarını” ekliyor.
Kolektifin şöhreti arttıkça, eserleri müze koleksiyonlarına girmeye başladı. MoMA, Paris'teki Centre Pompidou, Londra'daki Tate Modern, Sydney'deki Art Gallery of New South Wales, Museo de Arte de São Paulo ve daha pek çok önemli kurum, Guerrilla Girls'ün eserlerine ev sahipliği yapıyor.
Kollwitz, “Tüm dünyada yılda 20'den fazla müze sergisi açıyoruz, hatta bu sayı bazen 30'a kadar çıkıyor,” diyor. “Ve dünyadaki çoğu müze – yalnızca ABD'deki değil – sanatçılara eserlerinin sergilenmesi için ücret ödüyor. Bu sayede biz de fon yaratıyor ve eserlerimizin portföylerini müzelere satabiliyoruz.”
“Piyasa hâlâ ünlü erkek sanatçıların egemenliğinde ve onlar, eşit derecede ünlü kadın sanatçılardan hâlâ daha fazla para kazanıyor. Ancak biz başladığımızdan beri çok şey değişti. İlk başladığımızda galerilerde ne kadın sanatçı vardı, ne de farklı ırklardan insanlar.”
Hannah Traore, Art21'in Bodies of Knowledge (2023) belgeselini izledikten sonra kolektifin çalışmalarıyla “'yeniden hayat bulduğunda” kolektife başvurmaya karar vermiş. “Onları bir süredir düşünmemiştim ve bir e-postaya cevap verip vermeyeceklerini merak ediyordum” diyor ve ekliyor, “Sanırım onlara eserleri göstermek için bu kadar heyecanlanmama şaşırdılar. Guerrilla Girls'ü bu kadar güçlü kılan şey, anonim oldukları için dürüst olabilmeleri ve bu da değişimi gerçekleştirmenin en etkili yollarından biri. Onların zamanından bu yana kadınlar için piyasada bir şeyler değişti; ancak bu değişim salyangoz hızında oldu.”
Ancak sergideki eserlerin çoğu satılık değil. Traore, iki grup baskı sunuyor: 35 bin ile 40 bin dolar arasında fiyatlandırılan daha büyük portföy grubu ve 5 bin doların altında fiyatlandırılan bir baskı grubu. Ayrıca, 20 dolardan başlayan fiyatlarla ticari ürünler de satışa sunuluyor.
Traore, “Para benim için hiçbir zaman önemli olmadı, hatta hiç konuşmanın bir parçası bile olmadı,” diyor. “Herhangi bir şey satmayı hiç düşünmemiştim. Benim için önemli olan, Guerrilla Girls’le çalışmak, onları New York’a geri getirmek ve eserlerinden ilham alacak genç izleyicilerimle tanıştırmaktı.”