Alain-Dominique Perrin, Fondation Cartier pour l’art Contemporain’ın (Cartier Çağdaş Sanat Vakfı)yeni evine gelecek ziyaretçi sayısı konusunda büyük umutlar taşıyor. Place du Palais-Royal’de heyecanla beklenen devasa galerinin 2025 sonunda açılması planlanıyor.
Geçtiğimiz ay 40. yıldönümünü kutlayan Fondation Cartier’nin başkanı Perrin, “Yılda yaklaşık sekiz-dokuz milyon ziyaretçisi olan Louvre’un önünde olacağız. Ben bu ziyaretçilerin yaklaşık yüzde 10’unu çekmeyi hedefliyorum, bu bizim için iyi bir sayı,” diyor.
Özel sektörde Avrupa’nın en yüksek profilli kültür kuruluşlarından biri olan vakıf, Paris’in kalbindeki yeni mekânının mimari planlarını eylül ayında açıkladı. Eski Louvre des Antiquaires kompleksinin bir parçası olan bina, Fransız mimar Jean Nouvel tarafından yeniden yapılandırıldıktan sonra başkentin hızla gelişen çağdaş sanat ortamına katkıda bulunacak.
Bu tarihî mekânı dönüştürmenin maliyetiyse açıklanmadı. Perrin, “Maliyet çılgın ve gizli,” diyor. Ama yeni mekânı kimin yöneteceğini açıklıkça söylüyor: “Bu işi Chris’e bırakacağım [Dercon]; yeni genel müdürümüz o olacak. Chris’e, ‘Sen 40. yıldönümüne karışma ama ondan sonra özgürsün,’ dedim. Yine de bana bağlı çalışacak ve küratöryel katkı da sunacak.”
Mekânı dönüştürmek
Yeni binada, modifiye edilebilecek beş “hareketli platform” bulunuyor. Proje açıklamasına göre, “Bu platformların konumları, 11 metre yüksekliğe kadar ulaşabilecek katmanlı dikey alanlar yaratılmasına imkân veriyor.” 1.000 metrekareden büyük yürüyüş yolları, platform alanlarına yukarıdan bakılmasını sağlarken, yoğun inşaat çalışmasının devam ettiği alanın esnekliği saha ziyaretinde de açıkça görülebiliyor.
Alanın en çarpıcı özelliklerinden biri de, geniş görüş hattı sayesinde bu devasa binayı bir ucundan diğerine kadar görmenin mümkün olması. Başkentin Rue Saint-Honoré gibi en önemli tarihî caddelerinden bazılarına bakan büyük cumbalı pencerelerse ayrı bir seyir zevki veriyor.
Perrin, “Bu bina koruma altında; Nouvel iç kısmını dönüştürebilir ama dışına dokunmayacak. Aslında şu anda büyük bir risk alıyor çünkü sonuç iyi de olabilir, kötü de,” diyor.
Sergi alanı 6.500 metrekare olan yeni mekânın 8.500 metrekarelik halka açık alanında kütüphane, oditoryum ve restoran da bulunuyor. “Çok daha büyük olduğu için programlama da farklı olacak. Platformlar bize milyonlarca çözüm sunacak,” diyen Perrin, açılır açılmaz insanların binayı görmek için akın edeceğine inanıyor.
Fondation Cartier’nin 1994’te Montparnasse’taki Boulevard Raspail’de açılan cam ve çelikten yapılmış binasını da Nouvel tasarlamıştı. Konuştuğumuz bir yetkili Fondation Cartier’nin Boulevard Raspail’den ayrılarak, açıldıktan sonra Palais-Royal’e taşınacağını söyledi. Gelecek kiracılarsa henüz doğrulanmadı.
Perrin, “Yeni mekândaki ilk sergi koleksiyonumuzdaki eserlerden oluşan büyük bir seçki olacak. Elimizde 4.500 eser var. Muhtemelen en iyi 500 tanesini sergileyeceğiz. Belki bir 500 daha, hatta sonra bir 500 daha sergileyebiliriz. Henüz karar vermedik,” diyor.
Koleksiyonda yer alan sanatçılar arasında Chéri Samba, Nan Goldin, Malick Sidibé, Sarah Sze ve Raymond Depardon da bulunuyor. Agnès Varda, Ian Hamilton Finlay ve Giuseppe Penone gibi sanatçıların eserleriyse ziyaretçiler arasında popüler olan Boulevard Raspai bahçesinde sergileniyor. “Bahçeden ayrılmak çok üzücü ama bir veya iki eseri alacağız. Başlı başına güzel bir eser olan bahçenin kendisi kalacak.” Peki neden bu sembol yapıdan ayrılıyorsunuz? “Çünkü Boulevard Raspail alanı Paris’in dışında değil ama tam olarak içinde de değil.”
Filantropi ortamını değiştirmek
Etkili yasal işlemler yürütmek üzere işe alınan avukatların yardımıyla dünyanın her yerindeki Fransız sanatçıları koruyacak bir vakıf kurma fikri Perrin’in aklına 40 yıl önce düştü. Perrin zamanında bunu şöyle açıklamıştı: “Fikir basitti: Sanatçılara, bedel ödemeden isimlerini ve eserlerini koruyacakları finansal ve yasal araçlar sunmak istiyordum.”
Perrin ayrıca 1980’li yılların sonunda dönemin Kültür Bakanı François Léotard’a, Fransa’da kurumsal sanat sponsorluğunun nasıl geliştirilebileceğine dair rapor göndererek filantropi ortamında kritik bir değişikliğe de imza attı.
Perrin o dönemi şöyle anlatıyor: “1987’nin başında Ekonomi, Maliye ve Özelleştirme Bakanı Édouard Balladur konuyu ciddiye aldı ve Georges Pébereau yönetiminde, önerimi mali açıdan uygulanabilir kılmaktan sorumlu bir komisyon kurdu. Nihai kurumsal filantropi projesini hayata geçirmek için bu komisyonla birlikte çalıştık ve Temmuz 1987’de sponsorluğa ilişkin Léotard Yasası parlamentoda büyük bir çoğunluk oyuyla kabul edildi.”
Sanat vakıflarının kıblesi
Cartier’nin açtığı yolu diğer kurumlar da izledi ve nihayetinde Paris son yıllarda özel sanat vakıflarının kıblesi haline geldi. LVMH lüks ürünler holdinginin sahibi ve Paris’teki Louis Vuitton Vakfı’nın kurucusu Bernard Arnault, Bois de Boulogne’daki çağdaş sanat müzesini 2014 yılında açtı. Milyarder koleksiyoncu François Pinault da 2021 yılında şehirde Bourse de Commerce müzesini açarak sanat imparatorluğunu büyüttü.
Peki bu hamleler Perrin’i korkutuyor mu? Perrin cevaplıyor: “Ben öncü olmaya devam etmek zorundayım; şu anki yolumuz bizi Avrupa’da yalnızca en eski değil, aynı zamanda en büyük çağdaş sanat vakfı olmaya götürecek. Bu yeni bir mücadele ve ben mücadele etmeyi severim.”