FriezeLondon sanat fuarı ve Tate Modern’deki büyük ölçekli sergi Electric Dreams: Art and Technology Before the Internet (Elektrikli Düşler: İnternetten Önce Sanat ve Teknoloji), bu sonbaharda Londra’yı, büyüyen uluslararası dijital sanat ortamının merkezine taşıyor. Frieze ekim ayında hem yeni hem de tanınmış dijital sanatçıların eserlerini sergiledi. Kasım ayındaki Tate sergisindeyse “1950’li yıllar ile internet çağının şafağı arasında çalışan” 70’ten fazla sanatçının eserleri yer alıyor.
Bu sonbahardaki FriezeLondon, Electric Dreams, Victoria and Albert Museum’un (V&A) ilk “Digital Art Season” (Dijital Sanat Sezonu) programının yanı sıra teknoloji ve müzik festivali markasının etkinliklerine görsel sanatları da ekleyen SXSW London’ın yaklaşması bir şeylerin değiştiği hissini veriyor. The Art Newspaper’a konuşan Whitney Amerikan Sanat Müzesi dijital sanat küratörü Christiane Paul, 2021’deki NFT patlaması ve büyüyen YZ sanatını “mükemmel fırtına” olarak tanımlarken,bu yeni enerji yepyeni bir dijital sanat ekosisteminin doğmasını sağladı; Londra da zengin akademik ve kurumsal tarihi, bugün oynadığı kritik rol ve hâlâ açığa çıkarılmayı bekleyen potansiyeliyle bu sanat türün küresel merkezi olmaya aday.
Dijital sanat tek bir mecra değil, teknolojik gelişimle birlikte mutasyona uğrayan formların bir kombinasyonu. Londra’nın dijital sanata özel kamusal galerisi arebyte’ın kreatif direktörü Nimrod Vardi, The Art Newspaper’a verdiği röportajda günümüz dijital sanatını tanımlarken, “sanatçıların kullandığı araçların artık uzmanların alanından çıkarak daha erişilebilir ve yaklaşması daha kolay hale geldiği bir mecra” olduğunu söylüyor. Yeni teknolojilere duyulan merak Paul’ün deyimiyle “ilgi dalgaları”nı başlatıyor. Bu ilgi dalgaları dönemsel olsa da, son beş yılın koşulları dijital sanatı yeni bir kamusal farkındalık düzeyine taşıyor.
The Art Newspaper’ın konuştuğu önde gelen dijital sanat tarihçilerinden Catherine Mason, 2002’de bilgisayar sanatının tarihi üzerine çalışmaya başladığında “sanat dünyasında neredeyse hiç kimsenin bununla ilgilenmediğini” söylüyor ve ekliyor: “Şimdiyse daha genç bir kuşağın gelişi ve dijital sanatın ticari sanat piyasasına girişiyle birlikte dijital sanat yükselişe geçiyor.”
1960’lardan bu yana yabancı bir mecra
Digital Art: 1960s–Now (1960’lardan Bugüne Dijital Sanat) bu mecranın yolculuğunu özetliyor. 1960’ların dijital sanat dünyası Londra’nın büyüyen çağdaş sanat ortamında değil, akademik ortamda gelişti. 1970’lerin ortasında UCL’deki Slade Sanat Okulu’nda bilgisayar ve deneysel çalışmalar bölümü kuruldu; bölüm 1995’te Güzel Sanatlarda Elektronik Medya İçin Slade Merkezi’ne dönüştürüldü. Slade şimdiyse sanat ve teknoloji alanında lisans programı olarak “yeni kuşak sanatçılar için gelişmekte olan yenilikçi teknolojilerle bağlantılı sanat yaratım eğitimi”ni başlatıyor. Eylül 2025’te başlayacak eğitim, okulun sanat ve teknolojinin buluşma noktasında geçen 50 yılına bir zincir daha ekleyecek.
Üniversiteler yeni sanatçılar yetiştirerek, teknik araştırmalar yaparak ve dijital sanat mecrasını toplumla bağlantılarını yeniden değerlendirerek Londra’nın bugünkü dijital sanat ekosisteminde üç rol oynuyor. Slade’in lisans programı gibi, UCL’nin dijital medya yüksek lisans programı da eleştirel anlayışa dayalı derin teknik beceriler geliştiriyor; ancak Slade sanatçı yetiştirmeyi, dijital medya eğitimiyse yarının oyunlarını ve interaktif tasarımcılarını üretmeyi amaçlıyor. Aynısı Royal College of Arts’ın dijital yönetim yüksek lisans programı için de geçerli; programla, VR ve XR (genişletilmiş gerçeklik) alanında dijital yaratıcılığın geliştirilmesi amaçlanıyor. Goldsmiths College’ın dijital sanatlarda bilişim lisans programıysa kreatif sektörlerde kariyer vaat ediyor.
Ancak bu alandaki çalışmalarını sürdüren yalnızca kurumlar değil. Londra dijital sanat tarihinin tamamına adını yazdıran Ernest Edmonds gibi sanatçılar da var. The Art Newspaper’a konuşan Edmonds, “Londra’yla bağlantısı olan neredeyse tüm dijital sanatçılar”ın Bilgisayar Sanatları Derneği’nin üyesi olduğunu söylüyor. Edmonds dijital sanatın dışarıdan merkeze doğru ilerleyen yolculuğunu doğal ve uzun süreli bir döngü olarak görüyor.
Dijital sanatla ana akım sanat dünyasının çoğu zaman sıkıntılı olan ilişkisi kurumsal anlamda eksikliklere yol açıyor. Hem Tate’in hem de V&A’nın dijital sanat koleksiyonu olsa da, bu koleksiyonlar görece küçük kalıyor. V&A’nın dijital sanat küratörü Melanie Lenz, The Art Newspaper’a, “V&A, bilgisayarda üretilen sanatı ilk olarak 1969’da satın aldı ama dijital sanat koleksiyonu ancak 2000’li yılların sonunda 250 kadar sanat eserinin satın alınmasıyla önemli ölçüde büyüdü,” açıklamasını yaptı. Tate’se 1983’te YZ sanatının öncüsü Harold Cohen için düzenlediği sergi veya 2000-2011 arasında ürettiği 15 internet sanat eseri gibi işlerle daha taktiksel bir yaklaşım benimsiyor.
Londra’da tamamen dijital bir sanat kurumu veya Linz’teki Ars Electronica gibi bir yer yok. Mason’a göre bu da Londra’nın “genel olarak Avrupa’nın diğer şehirlerine yetişmeye çalıştığı” anlamına geliyor. Fakat şimdi dijital sanata yönelik bu ilgi dalgası yayıldıkça Londra’daki dijital sanat ortamının dağınık, kurumlar arası çeşitliliği de süper güç haline geliyor.
Çok yönlü dijital sanat ekosistemi
Vardi’ye göre Londra’nın dijital sanat ekosistemine çeşitlilik getiren unsurlar “eşsiz yetenek havuzunun üretim ve sergi yapabileceği çeşitli mekânlar içeren” kurumları, “hem teknoloji kullanımı hem de yorum ve bakış açısı sunma açısından yenilikçi olan çeşitli kullanımlar, fikirler ve fırsatlar getiren” sanatçı popülasyonu ve “dijital sanat etkinliklerini deneyimlemek ve görmek isteyen” kitlesi.
Paul’e göreyse, Londra’daki dijital sanat ortamının özgün karakteri, sunduğu çeşitlilikte yatıyor; Paul bunu “boyut ve misyonları farklı olsa da dijital mecrayı destekleyen sanat mekânlarının karşılıklı etkileşimi” olarak tanımlıyor. Bu çeşitlilik Tate ve V&A’daki büyük ölçekli sergilerden, Paul’ün kuzey Londra işbirliği grubu olarak tanımladığı Furtherfield’ın“25 yıldan uzun süredir dijital sanat yaratmak ve sergilemek için alternatif sistemlerle yaptığı deneyler”e ve Serpentine’ın dijital sanatçılarla derin ve uzun süreli ilişkisine kadar uzanıyor.
Müzeler, galeriler ve ödüller dışında, Londra’nın Canning Town bölgesinde bulunan arebyte da son 10 yıldır dijital sanat sergilerine öncülük ediyor. Vardi, Londra’yı kurumun “deneme ortamı, sergi alanı ve zümresi” olarak tanımlıyor.
Büyük teknolojiyle işbirliği
Londra son 15 yıl içinde sanatla büyük teknoloji arasındaki işbirliğinin merkezi haline geldi. Google’ın Arts & Culture programı yüksek çözünürlüklü resim taramalarının potansiyelini ortaya çıkarmak üzere 2011’de başlatıldı ve daha sonra Arts & CultureLab’i de içerecek şekilde genişletildi. Google’ın yanı sıra Tayvanlı elektronik şirketi HTC de, aralarında Tate ve Royal Academy’nin bulunduğu önde gelen kültür kurumlarıyla işbirliği yaparak 2017’de sanatçılarla başlattığı VR programı için Londra’yı merkez olarak belirledi.
Bu küresel devlerin dışında, Londra merkezli VR platformu Vortic 2020’den bu yana sanal sanat sergileri için referans noktasını belirliyor. Ayrıca başta Serpentine’ın “Future Art Ecosystems” (Geleceğin Sanat Ekosistemleri) adlı kreatif araştırma ve inovasyon programını destekleyen blok zinciri platformu Tezos olmak üzere, web3 evrenindeki şirketler de dijital sanatı destekliyor.
Dijital sanatın ticari sanat piyasası üzerindeki etkisiyse muğlaklığını koruyor. Finansal açıdan bakıldığında, 2021-2022’de NFT alanında yaşanan ani yükseliş ve düşüş büyük bir piyasa oluşturdu ancak daha sonra bu piyasa çöktü ve geride gerçek ölçeği ve değerine ulaşan daha küçük bir piyasa kaldı. Diğer yandan, Londra galerilerinin piyasayı aşağıdan yukarıya doğru şekillendiren çalışmaları dijital sanatın öncülerini günümüz piyasasına entegre ediyor. Örneğin 1925’te kurulan Mayor Gallery bilgisayar sanatının öncüsü Vera Molnár’ın eserlerini sergiledi ve bu da Frieze için zemin hazırladı. Mason, bu alanda öne çıkan oyuncuların Unit London ve Hofa Gallery gibi galeriler olduğunu söylüyor. Hem Mason hem de Paul, Gazelli Art House’u önemli bir öncü olarak tanımlıyor.
Londra’nın merkezinde büyük ölçekli dijital sanat galerileri olarak kapsayıcı kurumlar açılıyor. Outernet, W1 Curates, Frameless, 180 Studios ve daha birçok kurum dijital sanatçıları büyük kitlelere taşıyor. Hem Outernet hem de Frameless yeni yetenekleri destekliyor; Outernet bunun için 2023 yazında UCL ve Goldsmiths öğrencilerinin katıldığı Sysco Yaratıcı YZ Yarışması etkinliğini, Frameless ise Royal College of Art partnerliğiyle sanatçı ihtisas programını düzenledi.
Yeni lokasyonlar, yeni festivaller
Şu anda üçüncü yılında olan Peckham Digital festivalinin büyümesi Londra’nın aşağıdan yukarı, dağınık dijital yaratıcılığının en iyi göstergesi. Yaratıcı teknoloji festivali devi South by South West (SXSW) haziran ayında özellikle sanat ve modayı odak aldığı programıyla Shoreditch’e geliyor.
Edmonds, sanatçılara sunulan finansmanın büyük kısmının “yeni sanat formları üretmek için dijital medya kullanımından ziyade dijital dağıtım ve erişimi sağlama amaçlı” olduğunu söylüyor. Sanat ve Beşeri Bilimler Araştırma Konseyi ve İngiltere Sanat Konseyi’nin yeni paketi de bunu teyit ediyor. Mayıs 2023’te başlatılan 6 milyon sterlin bütçeli büyük XRtists programının 3,6 milyon sterlinlik kısmını oluşturan Immersive Arts (Kapsayıcı Sanatlar), Birleşik Krallık’taki sanatçıları kapsayıcı teknolojileri test etme ve prototipleme konusunda destekleyerek “XR’ı üretim, uygulama ve izleyici deneyimine entegre edecek sürdürülebilir iş modellerinin geliştirilmesi”ni amaçlıyor. Dolayısıyla–iyi ya da kötü– sanatsal teknoloji inovasyonunun ötesine odaklanıyor.
Her zaman olduğu gibi, finansman kritik bir güçlük ya da arebyte’ın genel müdürü Claudel Goy’un Londra ekosistemindeki büyük boşluk olarak gördüğü bir sorun olmaya devam ediyor. Goy, “Dijital sanat alanında hem kamu hem de özel sermaye altyapısı finansman akışı sınırlı. Sanatçıların yaratıcılığın sınırlarını zorlamasına yardımcı olmak için bu olanakların artırılması gerekiyor,” diyor. Peki yeni fonlar kalıcı bir kamusal dijital sanat müzesi kurulmasını–Londra’nın Ars Electronica’sı– veya Siggraph’in bilgisayar grafikleri için yaptığını dijital sanat için yapan bir festival düzenlenmesini sağlayabilir mi?
Paul’e göre, YZ ve NFT, pandemi ve kapsayıcı kurumların yükselişi dijital sanata gösterilen ilgiyi fazlasıyla artırdı ve “bu büyük ilgi dijital sanatı bir bütün olmaktan çıkararak daha yerel hale getirdi”. Dolayısıyla son teknolojiye yönelik heyecan azalıp kayboldukça dijital sanatın ön planda kalmasını sağlayacak kritik unsurlar muhtemelen dijital sanat okuryazarlığı ve Paul’ün deyimiyle “dijital mecranın estetik dilinin anlaşılması” olacak.