Ailesinin müziğe olan ilgisi sayesinde erken yaşta gitarla tanışan Miller, Brooklyn sokaklarında başlayan müzik kariyerini “akıl hocam, ilham kaynağım” dediği ustası, efsanevi müzisyen Miles Davis’le yaptığı The Man with the Horn (1981) ve Tutu (1986) albümleriyle doruk noktasına taşımıştı. Davis’in yanı sıra Michael Jackson, Herbie Hancock, Frank Sinatra, Bill Withers gibi birbirinden farklı efsane müzisyenlerle yaptığı çalışmaların ardından, 1993’te kendi bestelerine ağırlık vererek The Sun Don't Lie adlı ilk solo albümünü çıkarmıştı.
Miller, 31 Ekim gecesi dinleyicilere Miles Davis’le ortak bestelerinden kendi bestelerine uzanan etkileyici bir seçki sundu. 2012 tarihli Renaissance albümünden “Detroit” parçasıyla başlayan konser boyunca sanatçıya trompet virtüözü Russell Gunn, Florida merkezli davulcu David Chiverton, saksafon virtüözü Donald Hayes ve caz, füzyon, hip-hop ile elektronik müzik tarzlarında yenilikçi klavye kullanımıyla bilinen Julian Pollack Miller eşlik etti. Grup dinleyiciye etkisinden uzun süre kurtulamayacağı büyüleyici bir deneyim yaşattı. Miller, parçaların arasında Miles Davis’i anmayı ve birlikte yaptıkları bestelere dair kısa anılar paylaşmayı ihmal etmedi.
Geceye dair en unutulmaz performans Davis ile ortak besteleri olan ve adını aynı albümden alan “Tutu” oldu. Ekibin olağanüstü performansının yanı sıra, sahnede yakaladıkları uyumun etkisiyle konserde mola vermek, çekim yapmak şöyle dursun, gözümüzü sahneden ayıramadık. Çok iyi bir grubun karşısında çok iyi bir seyirci olduğunu da söylemeden geçmeyelim. Hepimiz o anın kıymetinin farkındaydık ve tamamen oradaydık. Konser, 2013’te UNESCO tarafından Barış Elçisi seçilen Miller’ın İstanbul’a tekrar gelmeye söz verdikten hemen sonra “Peace” diyerek veda edişiyle sonlandı. Bizlere ise zihnimizden silinmeyecek melodiler kaldı.